Geçmişten Günümüze Yataklar ve Yatak Odaları İle İlgili Değişimleri Görünce Küçük Dilinizi Yutacaksınız!

1. Yatak eski dönemlerde çok değer verilen bir eşyaydı.

Günümüzde, yataklar gözlerden uzak ve herkesin kolaylıkla ulaşamayacağı yerlerde bulunurken, eskiden inanılmaz derecede değerli eşyalardı. Orta Çağ'ın sonlarına doğru, yataklar gelen misafirlerin görebileceği yerlerde ve hayran kalabileceği şekillerde olurdu. Hatta yoldan geçenler de görebilsin diye cam kenarlarına koyulduğu bile olurdu.

Hatta yataklar o kadar değerliydi ki aile üyelerine vasiyetle bırakılırdı...

Ayrıca yataklar o kadar değerliydi ki, öldükleri zaman sahipleri tarafından vasiyet ile birilerine bırakılırdı. Shakespeare vasiyetiyle birlikte ikinci en iyi yatağını karısı Anne'e bırakmıştı aslında bu hareket o zamanlar hakaret olarak kabul ediliyordu çünkü yatak önemli bir eşyaydı. Diğer yandan en iyi yatak çoğu zaman önemli misafirlere ve kişilere ayrılırdı bu nedenle Shakespeare'in ikinci en iyi yatağını eşine bırakmış olması normal karşılanabilir. İkinci en iyi yatak çoğu zaman evlilik ile ilişkilendiriliyordu yani diğer yataklara göre daha duygusal bir anlama sahipti.

2. 16. yüzyılın ünlü dev yatağı

1590 yılında Hertfordshire'ın Ware şehrindeki kontluk için yaptırılan ve büyük yatak, en az 8 kişinin rahatlıkla yatabileceği şekilde oluşturulmuştu. 3 metreden fazla genişliğe sahip olan yatak turistlerin ilgisini çekiyordu ve çoğu zaman gezginler tarafından kullanılıyordu. Gezginlerin çoğu isimlerini yatağın tahta çerçevelerine kazımıştı. Bu dev yatak o dönemlerde öylesine ünlenmişti ki çoğu eserde olduğu gibi ünlü yazar Shakespeare de 'On İkinci Gece' oyununda yatağa atıfta bulunmuştu.

3. Bir zamanlar yastık, erkekliğe hakaret olarak görülüyordu.

Günümüzde erkek ya da kadın herhangi birinin yastık kullanıp kullanmamasını sorgulamıyoruz. Ancak, 16. yüzyılda, William Harrison isimli din adamı ve yazar, erkeklerin yastık kullanması konusunda farklı fikirlere sahipti. Çünkü yastık gibi rahatlık veren bir eşyayı, erkekliğe tehdit olarak görüyordu.

Harrison kitabında yastıktan 'kadınların çocuk doğururken kullandığı eşya' olarak bahsetmişti. Hatta erkeklere yastık ya da minder yerine kafalarının altına kütük koymaları gerektiğini söylemişti.

4. Eski zamanlarda insanlar uykudan çok günlük aktivitelerine zaman harcıyorlardı.

Günümüzde, akşama doğru belirli bir saatte yatağa girip sabah olduğunda belirli bir saatte yataktan kalkıyoruz. Bu tamamen bize bağlı bir durum. Ancak Orta Çağ zamanlarında uyuyup uyanmak için geleneksel bir zaman dilimi vardı. Profesör Alexandra Harris bunu şu şekilde açıklıyor: Orta Çağda bir dönemde yatağa akşam 9'da girip gece yarısı uyanmak gibi bir kural vardı.

Sadece 3-4 saat uyuyorlardı.

Bu üç dört saatlik geleneksel uykudan sonra Britanya'da yaşayan bütün insanlar uyanıyor ve 'Watching Hour' denilen zaman diliminde yemeklerini yiyor, kitap okuyor, sohbet ediyor, işe gidiyor ve dua ediyordu. Çünkü beynin verimli olduğu bir zaman dilimi olduğuna inanılıyor ve yapacakları bütün işleri bu zaman dilimine sığdırıyorlardı. Uykuyla vakit kaybetmiyorlar ve enerjilerini günlük hayattaki aktivitelerine ayırıyorlardı.

5. Yatak odasının mahrem bir bölge haline gelmesi

Tarih boyunca yatak odası mahrem ve başkaları için endişe verici bir alan olarak kullanılmıyordu. Hatta insanlar yabancılarla ve misafirlerle yatak paylaşmak fikrine de oldukça sıcak bakıyor ve bunda bir problem görmüyordu. Ayrıca çoğu zaman hizmetçiler, ev sahiplerinin yatak odasında yerde uyurdu hatta bazen yataklarında bile uyudukları oluyordu. Hatta eğer hizmetçi güvenilirse efendileriyle özellikle aynı yatakta yatıyorlar, istenmeyen ve tehlikeli durumlara karşı efendilerini koruyorlardı.

Bütün aile aynı yatağı paylaşıyordu...

Aile bireyleri de çoğu zaman aynı yatağı paylaşırdı. Büyük ailelerde ise herkesin yatakta nerede yatacağı belirlenir ve çeşitli kurallar konulurdu. Yatakta kimin nerede yatacağı da yaşa ve cinsiyete bağlı olarak değişebilirdi.

Viktorya Dönemi'nde ise gelenek bozuldu...

Viktorya Dönemi'ne gelindiğinde ise yatak odası bir mahrem bölgesine dönüştü. Aile bireyleri ayrı yatak odalarında ve ayrı yataklarda yatmaya başladı. Aynı yatağı paylaşmak fikri ahlaksızca görülmeye başlandı ve bu gelenek yok olmaya başladı.

6. Kısa bir uyku çekmek bir savaşı kazanmanıza yardımcı olabilir.

Nerede olursanız olun kafanızı toparlayabilmek için kısa bir uyku çekmeniz size yardımcı olacaktır. Örneğin, Winston Churchill bunu yaparak bir savaş kazandığını söyler. 

'Öğlen yemeği ve akşam yemeği arasında bir zamanda uyumanız gerekir. Kıyafetlerinizi çıkarın ve yatağa girin. Benim yaptığım şey bu. Gün içinde uyuduğunuz için daha az iş yapacağınızı düşünmeyin. Bu hayal gücü olmayan insanların uydurduğu aptal bir düşüncedir. Uyuyarak daha fazla şey başaracaksınız. Savaş başladığında, gün içinde uyumak zorunda kaldım çünkü bu sorumluluklarımla baş edebilmemin en iyi yoluydu.'

7. Yatağın bir protesto aracı olarak kullanılması

Birilerini ya da bir şeyleri protesto etmenin birçok yolu vardır. Yatak odasının da bir protesto aracı olabileceği hiç aklınıza geldi mi? 

1969 yılında, John Lennon ve karısı Yoko Ono balayına gittikleri Amsterdam Hilton otelindeki süit odalarında 'barış için yatağa girin' mesajlı bir protesto başlattılar. Bu savaşı protesto etmenin yeni ve sessiz bir yoluydu. Bu kampanyaya birçok ünlü de katıldı ve kampanya kısa zamanda dünyada büyük bir yankı uyandırdı. Aynı zamanda çift her gün 12 saat boyunca basın mensuplarını süitlerine alıp barış üzerine konuşmalar yaptılar.

Bir diğer protesto ise Montreal'de gerçekleşti.

Bir diğer yatak odası protestosu ise yine aynı yılda Montreal'de bulunan Kraliçe Elizabeth otelinde başladı. 7 gün sürdü ve insanlar diğer insanlarla sohbet edip barış şarkıları söylediler.

8. Güzel rüyalar görebilmek için uyumadan önce peynir yiyin.

2005 yılında yapılan bir araştırma, peynirin güzel rüyalar görmenize yol açabileceğini kanıtladı. Deney 200 kişilik bir gruba farklı peynir çeşitlerinden 20 gram yedirilerek yapıldı. Yatağa girmeden 1 buçuk saat önce peynir yiyen insanların rüyaları ve rüya kaliteleri not edilmeye başlandı. Sonuç olarak katılımcıların %67'si rüyalarını hatırladıklarını ve araştırma boyunca hiç kabus görmediklerini belirtti. Daha ilginç olan ise farklı peynir çeşitleri yiyen insanların farklı tarzda rüyalar gördüğünü söylemesiydi.

Popüler İçerikler

Türkiye'ye Gelir mi? Suudi Arabistan'da Forma Giyen Cristiano Ronaldo'dan Değişim Kararı
Rasim Ozan Kütahyalı’dan Atatürk Sözleri: “Şeytan Taşlamakla Anıtkabir'de Yapılanlar Benzer Eylemler”
Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı
YORUMLAR
07.12.2021

bugun yaptigim en buyuk hata icinde yasadigimiz sartlarin insanin dogal yasam sekli oldugunu sanmamiz, hep boyle oldugu yanilgisina kapilmamiz. sanayi devrimine kadar 8 saat uyku diye bir sey yoktu, insanlar 4 saat uyur, kalkar gece aktivite yapar sosyallesir sonra bir 4 saat daha uyurlardi. ayni sekilde kahvalti yok, kalkarkalkmaz mideyi doldurma diye bir sey yoktu. bugun yasadigimiz pek cok saglik sorunu yasam seklimizin seneler icinde yarattigi sorunlarin toplami.

Pasif Kullanıcı
07.12.2021

Keyifle okudum. Teşekkürler.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ