Problemin tanımlanması, çoğu kez çözülmesinden daha önemlidir.
- Albert Einstein
Problem, kavram olarak ilk bakışta dilimizde negatif bir çağrışım yapsa da aslında her problem aynı zamanda bir fırsat anlamına gelir. Çözüm için, çaba ve keşif için bir sebebe hem de çok güçlü bir sebebe ihtiyacınız vardır. Problem bunun ta kendisidir.
Eğer bu olguyu bir İngiliz gibi ifade ediyor olsaydık “challenge” dediğimizde, meydan okuma ya da daha doğrusu çözüm için bir davet anlamını da çıkarabilirdik. Problemin varoluşu başlı başına insanı çözüm için harekete geçmeye davet eder. Problemi tam anlamı ile anlayan ve yaşayan insan çözüme tutku ile bağlanır ve önüne çıkan engelleri birer birer atlar.
İnsan tüm duyuları ile bir problemi hisseder ve deneyimlerse çözüme asla kayıtsız kalamaz ve her insanda farklı deneyimler ve hissiyatlar oluşturacağı için bir ekip çalışması ile birbirinden farklı çözüm ve fikirler üretilebilir. Birlikte çalışma kültürünün gücü problem çözmede oldukça olumlu sonuçlar verir.
Her problem kendi çözümünü içinde barındırır.
Bu söz sadece problemi gerçekten hisseden yaşayan ve doğru anlayan kişi için geçerlidir. Aksi halde çözüm asla keşfedilemeyecektir.
Problemin tanımlama süreci bizi çözüme götüren bir araçtır. Bu aracı doğru kullanmalısınız. Doğru bir tanımlama için yapılacak ilk şey problemi keşfetmektir. Keşif yapılabilmesi için ise insanın o andaki farkındalığının yüksek olması gerekir. Problemi keşfetmek için ise tümü ile onu hissetmek ve yaşamak gerekir.
İşte geçmişten günümüze en çok kullanılan etkili problem çözme teknikleri.