Özellikle yaz aylarında sivrisinek ısırıklarından muzdarip oluyoruz ve kaşıntısı da cabası oluyor. Yapılan bir araştırmaya göre geçirdiğimiz bazı hastalıklar bizleri sivrisinekler için daha çekici hale getiriyor! Araştırmanın detayları için...👇
Özellikle yaz aylarında sivrisinek ısırıklarından muzdarip oluyoruz ve kaşıntısı da cabası oluyor. Yapılan bir araştırmaya göre geçirdiğimiz bazı hastalıklar bizleri sivrisinekler için daha çekici hale getiriyor! Araştırmanın detayları için...👇
Sivrisineklerin kimden besleneceklerini nasıl seçtikleri ve onlardan nasıl beslendikleri bir virüsün doğadaki yayılımını etkileyen önemli faktörlerdir. Sivrisinekler, virüslerin ve diğer patojenlerin taşıyıcılığını yaparlar ve bu nedenle de hastalıkları yayarlar. Örneğin, virüs bulaşmış bir kişiyi ısıran bir sivrisinek, virüsü kapabilir ve ısırdığı bir sonraki kişiye bulaştırabilir.
Araştırmaya göre zika ve dang humması virüsleri enfekte ettikleri kişinin vücut kokusunu değiştirerek sivrisinekler için daha çekici hale getiriyor. Bu da virüsün yayılmasına izin vererek daha fazla ısırmaya yol açıyor.
Kokular da bunda rol oynuyor tabii. Önceki laboratuvar araştırmalarda, sıtma ile enfekte olmuş farelerin kokularında sivrisinekleri kendine çeken bir değişiklik olduğu bulunmuştu. Araştırmacılar bu sefer zika virüsünü ve dang hummasını ele aldılar.
Farelerin kokusunu sivrisineklere yönlendirmek için farelere hava akımı uygulandığında, enfekte olan farelere doğru uçan fare sayısı enfekte olmayan farelere kıyasla yüzde 65-70 civarında daha fazlaydı.
Fare kokularının sivrisineklere ulaşmasını önlemek için cam bölmelere bir filtre yerleştirdikten sonra, enfekte ve enfekte olmayan farelere doğru uçan sivrisineklerin sayısı arasında gözle görülebilir bir fark olduğu ortaya çıktı. Bu da enfekte olmuş farelerin kokusunda sivrisinekleri kendilerine çeken bir şey olduğunu kanıtlamış oldu.
Hangi kokuya tepki verdiğini bulmak için, enfekte farelerin yaydığı kokudan 20 farklı gaz halinde kimyasal bileşik izole edildi. Bunlardan üçünün sivrisinek antenlerinde hareketliliğe sebep olduğu görüldü. Bu üç bileşik sağlıklı farelerin derisine ve insan gönüllülerin ellerine uygulandı ve asetofenon adı verilen havada taşınan bir molekülün diğerlerine kıyasla daha fazla sivrisinek çektiği görüldü. Enfekte farelerin ise enfekte olmayan farelerden 10 kat daha fazla asetofenon ürettiği keşfedildi.
Bir gönüllünün bir eline dang humması hastalığı gerçirmiş kişinin kokusunu, diğer eline ise sağlıklı bir insanın kokusu uygulandığında, sivrisinekler sürekli olarak dang humması geçiren kişinin eline gitti. Bu bulgular, dang ve Zika virüslerinin, enfekte olan kişinin ürettiği ve saldığı asetofenon miktarını artırabildiğini ve bu da onları sivrisinekler için daha da çekici hale getirdiğini gösteriyor.
Asetofenon, parfümlerde koku olarak yaygın olarak kullanılan bir kimyasal olmakla birlikte, hem insanların hem de farelerin deri ve bağırsaklarında yaşayan bazı bakteriler tarafından yaygın olarak üretilen metabolik bir yan ürün de aslında. Bu yüzden araştırmacılar sineklerin bu kokuya ilgi duymasının derideki bakteri türündeki değişikliklerle bir ilgisi olup olmadığını da incelediler. Gelin bakalım bu sivrisinekler asetofenonu nasıl artırıyormuş.
Sivrisinekler, enfekte olmayan farelere kıyasla, bağırsak bakterisi tükenmiş enfekte farelere daha fazla çekilirken, tükenmiş cilt bakterisi olan enfekte farelere önemli ölçüde daha az ilgi gösterdiler. Yani ciltteki bakteriler sinekleri çekmesine neden oluyor ve bu da cilt mikroplarının asetofenonun temel bir kaynağı olduğunu gösteriyor. Enfekte ve enfekte olmayan farelerin ciltteki bakterileri karşılaştırıldığında, yaygın bir bakteri türü olan Bacillus'un başlıca asetofenon üreticisi olduğunu ve enfekte olmuş farelerde sayılarının önemli ölçüde arttığı da belirlendi. Bu da dang ve Zika virüslerinin, cildin mikrobiyomunu değiştirerek enfekte olan kişinin kokusunu değiştirebildikleri anlamına geliyor.
Enfekte olmuş farelerin deri hücreleri tarafından üretilen, RELMα adlı, mikropla savaşan önemli bir molekülün seviyelerinin düştüğünü gözlemlendi. Dang ve Zika virüsleri bu molekülün üretimini baskılayarak fareleri enfeksiyona karşı daha savunmasız hale getiriyor. A vitamininin ise RELMα üretimini arttırdığı biliniyor. Bu nedenle, enfekte olmuş farelere birkaç gün boyunca A vitamini verildi, derilerinde bulunan RELMα ve Bacillus bakterilerinin miktarını ölçüldü ve ardından da sivrisineklere maruz bırakıldılar.
A vitamini sayesinde enfekte farelerin, RELMα seviyelerini enfekte olmayan farelerin seviyesine geri yükseldiğini ve ayrıca derilerindeki Bacillus bakteri miktarının da azaldığı görüldü. Sivrisinekler de bu tedavi edilmiş ve enfekte olmuş farelere bir yaklaşma göstermemiş oldu.