Galatasaray’ın İz Bırakan Tarihi: Reha Bilge ile Keyifli Bir Sohbet

Galatasaray, yalnızca bir okul değil, kökleri 15. yüzyıla uzanan ve Türkiye’nin eğitim, kültür, sanat ve bilim alanlarında iz bırakan bireyler yetiştiren bir geleneğin adıdır. Reha Bilge, bu büyük mirası anlatan eserleriyle hem geçmişin izlerini sürüyor hem de günümüzle bağlantı kuruyor. İz Bırakan Galatasaraylılar ve Galatasaray’ın Tarihi 1481-1868 gibi eserleri, okuyucuyu Galatasaray’ın köklü tarihine ve bu tarihten doğan bireylerin hikâyelerine doğru bir yolculuğa çıkarıyor.

Bugünkü sohbetimizde, Daron Acemoğlu gibi çağımızda iz bırakan Galatasaraylıların hikâyelerinden, Haldun Taner ve Abdi İpekçi’nin modern dünyaya bıraktıkları derslere, Matrakçı Nasuh gibi Osmanlı dehalarının günümüze kadar uzanan mirasına kadar pek çok konuyu ele alacağız. Reha Bilge’nin detaylı anlatımıyla, Galatasaray’ın geçmişten bugüne nasıl bir değerler bütünü oluşturduğunu birlikte keşfedeceğiz.

-Bir önceki kitabınız olan “İz Bırakan Galatasaraylılar”dan ilhamla, günümüzde iz bırakan son Galatasaraylılardan biriyle, Daron Acemoğlu ile başlamak istiyorum. Sizce Acemoğlu’nun hikâyesi, Galatasaraylı olmanın hangi değerlerini yansıtıyor?

Bu güzel söyleşi için teşekkür ederim. Ayrıca İz Bırakan Galatasaraylılar kitabıma gösterdiğiniz ilgi beni çok mutlu etti. Bu kitapta Galatasaray’ın Türk kültür ve uygarlığına kazandırdığı önemli isimleri ele aldım. Ancak bu eser, son kitabım Galatasaray’ın Tarihi 1481-1868 ile birlikte değerlendirildiğinde daha bütünsel bir anlam kazanıyor. İlki bireylerin hikâyelerine odaklanırken, diğeri bu bireylerin yetiştiği okulun tarihine ışık tutuyor.

Tabii ki böyle bir kitapta herkesin hikâyesini anlatmak mümkün değil. Müzik, tıp ve fen bilimleri gibi birçok alanda iz bırakan Galatasaraylılara yer veremedim; aksi halde bir ansiklopedi olurdu. Daron Acemoğlu ise bu çerçevede özel bir yer tutuyor. 2011 yılında, başkanlığını yaptığım Seçici Kurul tarafından Galatasaray Ödülü’ne layık görüldü. Henüz Nobel ödülü gibi başarılar kazanmamıştı ama onun olağanüstü bir potansiyele sahip olduğunu görebiliyorduk. Şunun da altını çizmek isterim: Galatasaray Ödülü yalnızca Galatasaraylılara değil, sanat, bilim, kültür veya müzik gibi alanlarda dünya uygarlığına katkıda bulunan herkese verilir.

Acemoğlu’nun başarı hikâyesi, onun bireysel emeği, zekâsı, bilgisi ve çalışkanlığıyla şekillenmiştir. Ancak bu başarı aynı zamanda Galatasaray’ın toplumsal bilimler alanında kurduğu sağlam geleneğin de bir yansımasıdır. Acemoğlu, bu geleneğin en son halkasıdır ve Galatasaray’ın dünya çapında isimler yetiştirme çabasının günümüzdeki en başarılı örneklerinden biridir.

-Acemoğlu gibi isimlerin başarısı, Galatasaray Lisesi’nin mezunlarına kazandırdığı geniş bakış açısının bir yansıması olarak görülebilir mi? Bu eğitim mirası bugünün gençlerine nasıl bir ilham sunuyor?

Elbette. Galatasaray’daki eğitim, Türk kültürünü evrensel bir bakış açısıyla harmanlayan bir yapıya sahiptir. Bu sistem, mezunlarına geniş bir vizyon kazandırırken bireysel yeteneklerini geliştirmelerine olanak tanır. Bu yönüyle bireylerin ufuklarını açar ve dünyaya farklı bir perspektiften bakmalarını sağlar.

Daron Acemoğlu’nun hikâyesi, eğitim ve bilginin birleştiğinde neler başarılabileceğinin en güzel örneklerinden biridir. Bu, bugünün gençlerine çok güçlü bir mesaj veriyor: Emek, bilgi ve çalışkanlık bir araya geldiğinde büyük hedeflere ulaşmak mümkün. Galatasaray’ın eğitim mirası, gençlerimizin kendi potansiyellerini keşfetmeleri için eşsiz bir ilham kaynağıdır.

-Kitabınızda bahsettiğiniz figürlerin mücadele hikâyeleri, gençlere nasıl bir motivasyon kaynağı olabilir? Bu isimler gençlerimize neler öğretiyor?

Kitapta yer verdiğim isimlerden biri olan Emin Bülent, bu soruya en güzel cevabı verir. Emin Bülent, dönemin en ünlü futbolcusu olmasının yanı sıra Çanakkale kahramanı ve büyük bir şairdi. Atatürk’ün de takdir ettiği, son derece alçakgönüllü bir insandı. Onun mücadelesi, gençlere azim ve tevazunun nasıl yan yana gelebileceğini gösteren ilham verici bir hikâyedir.

Bir diğer önemli isim de Fatin Rüştü Zorlu’dur. Türk dış politikasını yeniden inşa eden ve Kıbrıs politikasının temellerini atan bir devlet adamı olarak tanınır. Onun mücadeleci ruhu ve yılmaz kişiliği, bugünün gençleri için güçlü bir rol modeldir. Emin Bülent’in ve Fatin Rüştü Zorlu’nun hikâyeleri, gençlerimizin kendi potansiyellerini keşfetmeleri ve hayallerini gerçekleştirmeleri için cesaret veriyor.

-Haldun Taner’in gençlerle kurduğu diyalog, bugünün yetişkinleri için nasıl bir örnek teşkil ediyor? Sizce onun yaklaşımı bize neler öğretebilir?

Haldun Taner, sadece büyük bir yazar değil, aynı zamanda gençlerle iletişim kurma konusunda çok duyarlı bir insandı. Ortaokuldayken okula gelir, bizimle sohbet ederdi. Sorularımıza, bazen çocukça bile olsa, hep saygıyla yanıt verir ve gençlerin tiyatro ya da yazarlık hayallerini ciddiyetle dinlerdi. Onun bu tutumu, kuşaklararası iletişimde sağlıklı bir bağ kurmanın önemini gösteriyor.

Haldun Taner’in gençlere karşı gösterdiği bu ilgi ve saygı, onun alçakgönüllü kişiliğinin bir yansımasıdır. Bugün bile bu tavrı örnek almalıyız. Gençlerle bağ kurmanın ne kadar değerli olduğunu bize tekrar hatırlatıyor.

-Abdi İpekçi’nin gazetecilik ilkeleri, bugünün medya ortamında nasıl bir rehber olabilir?

Abdi İpekçi, gazetecilikte tarafsızlık ve nesnellik ilkelerine sıkı sıkıya bağlı bir isimdi. Onun gazetecilik anlayışı, etik kurallar üzerine inşa edilmişti ve bugünkü gazetecilere hâlâ yol gösterecek kadar güçlü bir miras bıraktı. Sosyal medya, algoritmalar ve uydurma haberlerin etkisiyle gazetecilik zor bir dönemde olsa da İpekçi’nin bağımsızlık anlayışı ve mesleki duruşu, hâlâ örnek alınması gereken bir model sunuyor.

-Tevfik Fikret’in edebiyatımıza getirdiği devrimci tavır, bugünkü dünyada nasıl bir yer buluyor?

Tevfik Fikret’in “fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” anlayışı, bugün bile modern bir duruşu temsil ediyor. Onun bu duruşu, insan düşüncesinin sınırlandırılmaya çalışıldığı bir çağda daha da anlam kazanıyor. Sosyal medya ve yapay zekânın insan zihnini dar kalıplara sokmaya çalıştığı günümüzde, Fikret’in bu özgürlükçü tavrı, zamanını aşan bir evrensellik içeriyor. Fikret’in şiirleri, insanlığın karşılaştığı yeni sorunlara da ışık tutuyor.

-Haldun Taner’in yüksek kültürü geniş kitlelere ulaştırma çabası, bugünün sanatçılarına nasıl bir model olabilir?

Haldun Taner, yüksek kültürü halka ulaştırmayı başarmış bir sanatçıydı. “Keşanlı Ali Destanı” gibi eserleri, yalnızca yüksek kültürü değil, halkın anlayabileceği bir dille geniş kitlelere ulaştırdı. Onun bu başarısı, sanatçıların halkla buluşabilmesi için mükemmel bir modeldir.

-Osmanlı’nın çok yönlü sanatçılarından biri olan Matrakçı Nasuh, günümüz teknolojileri ve kültürel miras açısından nasıl bir anlam taşıyor?

Matrakçı Nasuh, yalnızca bir ressam ya da matematikçi değil, aynı zamanda tarihe ışık tutan çok yönlü bir figürdü. İstanbul’dan Bağdat’a kadar uzanan coğrafyanın haritalarını onun sayesinde bugüne taşıyoruz. Bu eserler, yalnızca dönemi için değil, bugünün haritalama teknolojilerine bile ilham veren birer şaheser. Nasuh’un sanatı ve mirası, zamansız bir değere sahip.

-Geçmişteki reform hareketlerinden bahsederken Çorlulu Ali Paşa’nın denizcilik alanındaki reformlarına değinmek istiyorum. Sizce Çorlulu Ali Paşa’nın vizyonu, bugünkü Mavi Vatan politikasına ilham verebilir mi?

Çorlulu Ali Paşa, Osmanlı İmparatorluğu’nun önemli bir devlet adamıydı. Denizciliği modernleştirme ve ekonomik yapıyı güçlendirme konusundaki çalışmaları, günümüzde bile örnek alınacak niteliktedir. Tersaneleri yenileyip Fransa’ya olan bağımlılığı azaltması ve Karadeniz’de Rus yayılmasına karşı planlar geliştirmesi, ileri görüşlülüğünün kanıtıdır. Bugünkü stratejik yaklaşımlara ilham verecek bir vizyon ortaya koymuştur.

-Kitabınızı dijital projelere ya da belgesel yapımlarına dönüştürmeyi düşünüyor musunuz?

Elbette isterim. İz Bırakan Galatasaraylılar kitabındaki hikâyelerin bir belgesel ya da dijital projeye dönüşmesi harika olurdu. Ancak böyle projeler, uzun soluklu bir ekip çalışmasını gerektiriyor. Şimdilik, Galatasaray’ın Tarihi 1481-1868 kitabımın gördüğü ilgiden memnunum. Bu eser, Galatasaray’ın dönüşüm sürecini derinlemesine ele alıyor ve okuyuculara bu büyük hikâyeyi sunuyor.

***

Reha Bilge ile gerçekleştirdiğimiz bu keyifli ve zengin içerikli söyleşi, Galatasaray’ın yalnızca bir okul değil, aynı zamanda bir kültür, bir vizyon ve güçlü bir geleneğin temsilcisi olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Galatasaray’ın bireyleri nasıl şekillendirdiğini ve bu bireylerin dünya üzerinde nasıl izler bıraktığını anlamamıza olanak tanıdı. Eğitim, sanat, bilim ve toplumsal bilinç gibi pek çok alanda derin bir etki yaratan bu köklü kurum, geçmişten bugüne taşıdığı değerlerle hem Türkiye’de hem de dünyada örnek olmayı sürdürüyor.

Bu mirasın yalnızca geçmişte kalmış bir hatıra olmadığını, bugünle bağ kurarak geleceğe ışık tuttuğunu görmek gerçekten umut verici. Galatasaray’ın hikâyesi, başarıların arkasında yatan emek, azim ve vizyonun hikâyesidir. Bu değerler, yalnızca Galatasaray topluluğu için değil, herkes için ilham kaynağı olmayı sürdürüyor.

Bir Beşiktaşlı olarak, Galatasaray’ın bu eşsiz hikâyesini dinlemek ve böylesine etkileyici bir mirasa tanıklık etmek, farklı renklere sahip olsak da ortak değerlerimizin bizi nasıl birleştirdiğini bir kez daha hatırlattı.

Instagram

X

LinkedIn

Web

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Kılıçlı Yemin Etmişlerdi: Kara Harp Okulu Dönem Birincisi Ebru Eroğlu İhraç Talebiyle Disipline Sevk Edildi
Galatasaray'ın Yıldızı Osimhen İçin Fenerbahçe Napoli ile Temasa Geçti
Eski Bakan Işın Çelebi'den Fenerbahçe'ye Sert Yanıt: ''Devletin İmkanlarını Kullanıp ‘Yapı’ Diyemezsin''