Gabriel Garcia Marquez'in Sihirli Diye Adlandırdığı Favori 19 Kitabı

Birçok edebiyatseverin baş köşe yazarlarından olan Gabriel Garcia Marquez'in ' Hayal gücümü ve yaratıcı zekamı şekillendirdi' diye nitelendirdiği favori kitaplarını derledik. Kitaplar, Marquez'in otobiyografisi 'Anlatmak İçin Yaşamak' tan alınmıştır. Kitapların özetleri Pandora'dan aktarılmıştır.

1. Franz Kafka - Dönüşüm

İlk olarak 1915 yılında yayımlanan Dönüşüm, Kafka’nın eserlerinden en ünlü olanıdır. Gezici bir pazarlamacı olarak ağır şartlarda çalışarak ailesinin geçimini sağlayan Gregor Samsa, bir sabah dev bir böceğe dönüşmüş olarak uyandığında hikâye başlar, ailesinin ona karşı tutumu ve hayatındaki değişiklikler ile devam eder...

Bütün Kafka eserleri gibi Dönüşüm de pek çok farklı şekillerde yorumlanmıştır. “Toplumun farklı olana yaptığı muamele”, “Yaşamdan kopmanın getirdiği yalnızlık ve gelecekten bir şey ummamak”, “İnsan varlığının saçmalığı”, bu uzun öykü hakkındaki yorumlardan sadece birkaçıdır.

2. Alexandre Dumas - Demir Maske

“Fransız Kralı on üçüncü Lui’nin uzun yıllar sonunda ikizleri olur. Çocukların ikisi de erkektir ve birbirlerine çok benzemektedir. Ülkenin geleceği için bu tehlikeli görülür ve çocuklardan biri büyük bir gizlilik içinde herkesten saklanır.Ancak bu büyük sır yıllar sonra bir çok insanın hayatını değiştirecektir. Dartanyan, Athos, Prothos, Aramis, Fuke ve tabii ki Kral Lui ile ikizi demir maskeli Filip’in sürükleyici hikayesi.”

3. William Faulkner - Ses ve Öfke

Yüzyılın klasikleri arasına girmiş bir roman. Ses ve Öfke. Faulkner'ın, kendine özgü yoğun dili ve kurgusuyla, yaşananları, düşünülenleri, yayılan ya da sıkışan duyguları tüm bir atmosfer içinde vermekteki ustalığını doyasıya gösteren bir roman.

Ses ve Öfke'de, ABD'nin güneyinde yaşayan Compson ailesinin dağılışı farklı bilinçlerle izleniyor. Zihinsel engelli oğul Benjy'nin, suçluluk ve onur duygularıyla azap çeken ağabeyi Quentin'in, sert, mantıklı ve kurnaz diğer erkek kardeş Jason'ın anlatımlarıyla ailede yaşananlar yavaş yavaş açığa çıkıyor. Kız kardeş Candace'ten Jason'ın vasiliğini aldığı yeğeni Quentin'e, zenci hizmetçi Dilsey'den torunu Luster'a pek çok karakterin sahiciliği ve olayların evrensel trajedisi, Faulkner'ın diliyle bir cam kırığı kadar keskin, bir öfke anı kadar yüksek sesli.

4. William Faulkner - Döşeğimde Ölürken

20. yüzyılın büyük modernist romancılarından William Faulkner’ın

yazım tekniğinde radikal bir yeniliği temsil eden, benzersiz bir yapıt.

Ölüm döşeğinde olan Addie, kırk mil uzaklıktaki Jefferson mezarlığına, ailesinin yanına gömülmeyi vasiyet eder. Addie’nin tabutunu bir katır arabasına yükleyen Bundren ailesi, sıcakla ve sellerle boğuşacakları uzun bir yolculuğa çıkar. Döşeğimde Ölürken, on beş farklı anlatıcının ağzından anlatılan elli dokuz bölümden oluşur. Ailenin öfke, üzüntü, endişe ve tutku dolu serüveni karakterlerin zihninden geçen akışın ritmiyle birleşir.

Bilinçlilik akışı tekniğini çarpıcı bir yetkinlikle kullanan Faulkner’ın

karakterlerinin “gözleriyle sesi kendi içine dönüp ağlayışını dinlemeye koyulmuş gibidir”. Düzyazıyı şiirselleştirmekte sıradışı bir yeteneği olan Faulkner’ın bu romanı, sezgilerin, duyarlıkların, iç seslerin, boşlukların destanıdır.

“Döşeğimde Ölürken’in bir Amerikalı tarafından yazılmış en özgün roman olduğu söylenebilir. Faulkner, 20. yüzyılın en büyük romancıları arasında.”

Harold Bloom

5. William Faulkner - Çılgın Palmiyeler

“Çılgın Palmiyeler”in ilk bölümünü bitirir bitirmez, bir şeylerin eksik kaldığını, öykünün pekiştirilmesi, müzikteki kontrpuan benzeri bir yöntemle güçlendirilmesi gerektiğini gördüm. Bunun üzerine, “Çılgın Palmiyeler”deki öykü yeniden canlanıncaya kadar “Irmak Baba”yı yazdım. Derken, “Irmak Baba”nın birinci bölümünün sonuna gelince, onu bırakıp “Çılgın Palmiyeler”e döndüm ve gene gücünü yitirmeye başlayıncaya kadar yazmaya devam ettim. Sonra, onun “antitez”i olan “Irmak Baba”nın bir bölümünü daha yazarak “Çılgın Palmiyeler”i yeniden canlandırıp güçlendirdim.

6. Jorge Luis Borges - Alef

Borges Alef’te düş ile gerçek, eski ile yeni, Batı ile Doğu arasındaki ikiliklerde gidip gelen bir zenginliğin anlatısını sunuyor.

Borges’in en verimli döneminde yazdığı hikâyeleri bir araya getiren Alef, İbrani alfabesinin ilk harfi olan “alef”i merkezine alarak, bizi evrenin kökenine ve sonsuzluk düşüncesine götürüyor. Alef uzay boşluğundaki tüm noktaları kapsayan bir noktadır; bu noktadan içeri bakan kişi evreni görür ve onu kucaklar. Burası, sonsuzluğun hem başladığı hem bittiği yerdir.

Zaman, kimlik ve ölümsüzlük temaları çevresinde kurulan Alef, farklı gerçeklik ve anlam katmanları vaat eden bir metin.

Üstelik Borges’in bu kitapta okuruna bir de sürprizi var: Modern edebiyatın zaman ve uzam sihirbazı, kitapta sadece anlatıcı olarak yer almıyor, karşımıza hikâye kahramanı olarak da çıkıyor.

7. Ernest Hemingway - Seçme Öyküler

Bu Kitaptaki Öyküler: 

Deniz Havası 

Aydınlık ve Temiz Bir Yer 

Bir Şeyin Sonu 

Sıradan Bir Soruşturma 

Yağmur Altındaki Kedi 

Michigan'da 

İzmir Rıhtımında 

Çok Kısa Bir Hikâye 

Mevsim Dışı 

On Kızılderili 

Tek Kişilik Kanarya 

Dünyanın Işığı 

Kumarbaz, Rahibe ve Radyo 

Bir Okuyucu Mektubu Bay ve Bayan Elliot 

Başka Bir Ülkede

8. Aldous Huxley - Ses Sese Karşı

Aldous Huxley, dünya edebiyatında 'düşünce edebiyatı' denen türün başlatıcılarındandır. Huxley, koyun tiroid gudelerinden Kızılderililerin totemlerine, fosforun yeryüzünden eksilmesinden Mozart müziğinin en ince ayrıntılarına kadar bir çok konuda bilig sahibi bir yazardır. Böyle bir yazarın romanlarında, düşüncenin romanın öteki öğelerinden daha ağır basacağı besbellidir. Huxley'in yarattığı kişiler, kendi görüşlerinin yada düşüncelerinin birer sözcüsü gibidir çoğu zaman. O, bir elinde neşter, bir elimde not defteri, bir yandan yarattığı kişiler üzerinde ustaca ameliyatlar yaparken, bir yandan da bilimsel bir titizlikle notlar tuta. Bu arada yazarın büyük gözlem ve alay gücü de gözden kaçacak gibi değildir. Ses Sses Karşı'da, bir müzik parçasında çeşitli ezgilerin kaynaşması gibi birbiriyle kaynaşan çeşitli kişiler, çeşitli durumlar çeşitli görüşler yer alır. Huxley'in belki de en ünlü romanı olan Ses Sese Karşı'nın gerçek yeniliği, geleneksel romanlar gibi bir ya da iki kişi üstüne değil, birbirleriyle yakından veya uzaktan ilgisi ve her bir romancının gözünden aşağı yukarı aynı öneme sahip on beş- yirmi kişi üzerine kurulmuş olmasıdır. Bu kişilerin çoğu, can sıkıntısı içinde, neye inanacaklarını ve kendilerine hangi değerlere göre bi yön seçeceklerini bilmedikleri için bocalayıp duran, umudunu yitirmiş orta ya da üst sınıf aydınlarıdır. Ses Sese karşı, düşünsel çerçevesi ve gözlem derinliğiyle, dünya edebiyatındaki toplumsal panorama romanlarının en ünlü ve önemli örneklerinden biridir.

9. Sophokles - Kral Oidipus

Sophokles (MÖ 495-406): Yunan tragedyasının en önemli yazarları arasında adı ilkönce hatırlanan Sophokles, konuları işleyişi ve oyundaki karakterleri canlandırılmakta ustalığıyla ayrı bir yere sahiptir. Tiyatro tekniğini geliştirmiş, diyaloglara, dekor ve kostüme önem vermiştir. Tragedyalarında dönemin yazarlarında rastlanmayan derli toplu bir iç yapı görülür. Eserlerinde yazgı sorununu her zaman ön planda tutar. Katıldığı yarışmalarda yirmiden fazla ödül almıştır. Yüz yirmi üç tragedya yazan Sophokles'in eserlerinden sadece Aias, Antigone, Kral Oidipus, Elektra, Trakhis Kadınları, Philoktetes, Oidipus Kolonos'ta günümüze ulaşabilmiştir.

10. Harriet Beecher Stowe - Tom Amca'nın Kulübesi

Dünya edebiyat klasiklerinden biri olarak kabul edilen Tom Amca'nın Kulübesi, yarattığı duygusal ve politik etkilerle yalnız edebiyata değil, ABD tarihine de damgasını vuran bir roman. İlk kez yayınlandığı 1852 yılında devrimci ve yenilikçi niteliğiyle büyük tepki toplayan, beyazların egemenliğini sürdürdüğü on dokuzuncu yüzyıl Amerika'sının utanç verici kölelik kurumu karşısındaki tutumunu acımasızca, ayrıntılarıyla gözler önüne seren bir başyapıt. Amerika'da köleliğin kaldırılmasında büyük etkisi olduğu söylenen roman, köleliğin korkunçluğunu, insan doğasına aykırılığını, ahlaki ve dini yanlışlığını dile getirir. Nasıl bir yaşam sürerlerse sürsünler, bütün kölelerin ortak bir noktası vardır: özgürlükleri ve gelecekleri yoktur. Mal olarak alınıp satılan, ailelerinden koparılan insanlardır onlar; kimi çocuklar bu yazgıdan kurtulmaları için doğar doğmaz öldürülürler. On dokuzuncu yüzyıldaki kölelik koşulları göz önünde bulundurularak okunması gereken bu romanda, yazar, köleliği beyazların sorunu olarak ele alırken, zencilerin çektikleri ıstırap ve sıkıntıları ön planda tutmuş, onlara özellikle Tom Amca başta olmak üzere, ahlâklılık, yumuşaklık ve inançla donatılmış bir insanlık gücü bağışlamıştır.

11. Herman Melville - Moby Dick

'Pequod adlı bir balina gemisinin son yolculuğunu, balinaların nasıl avlandıklarını, geminin sonunda nasıl battığını anlatan Moby Dick, ilk bakışta denizlerde geçen bir serüven romanı sanılabilir. Ne varki insan Moby Dick'i okudukça, okuduklarını düşündükçe, kitabın derinliğini, gerçek anlamını sezmeye başlar. Bu derinliği, gerçek anlamı sezmeyenler ise, balina avıyla ilgili, heyecanlı bir öykü olarak, gene de Moby Dick'in pekala keyfini çıkarabilirler.' Mina Urgan böyle tanımlıyor Beyaz Balına'nın romanını.

'Zaman zaman çıkardığı o garip seslere burnundan konuşma derseniz, balinayı horlamış olursunuz. Hem balinanın söyleyecek nesi olabilir? Ben, derinliği olan hiç bir varlık görmedim ki, bu dünyaya söyleyecek sözü olsun, Geçimini sağlamak için bir kaç söz kekelemek zorunda kalır, olsa olsa. Ne mutlu ona ki, dünya duyuverir sesini. 'Melville'in sesini geç de olsa duymuştur dünya; ABD'li romancı, öykücü ve şair Herman Melville (1819-1891), denizi, gemicileri, balinaları ve tabii bu arada kinin ve tutkuların tutsağı olan insan ruhunu, düzyazı biçiminde yazdığı bu şiirde, ironi, mitoloji ve gerçekçiliğin iç içe geçtiği bu romanında anlatıyor. Sabahattin Eyuboğlu ve Mina Urgan'ın akıcı Türkçe'sinden...

12. D. H. Lawrence - Oğullar ve Sevgililer

Oğullar ve Sevgililer, hem Kuzey İngiltere'de bir madenci kasabasında yaşayan Morel ailesinin, hem de başkahramanı Paul Morel'in romanıdır. Ama daha çok da, Paul Morel ile annesi Gertrude Morel arasındaki karmaşık ilişkinin romanı.

Bayan Morel, kaba saba bir adam olan, içkiye düşkün kocasında aradıklarını bulamayınca, tüm umutlarını oğullarına, özellikle de Paul'a bağlar. Buyurgan annenin dayanılmaz sahiplenme duygusu, Paul'un yaşamını baştan sona etkileyecek, yalnızca babasıyla olan ilişkisine değil, âşık olduğu iki kadınla ilişkilerine de egemen olacaktır.

Ülkemizde genellikle Lady Chatterley'in Sevgilisi romanıyla tanınan ünlü İngiliz yazar D. H. Lawrence'ın başyapıtlarından Oğullar ve Sevgililer, büyük ölçüde otobiyografik özellikler taşır. Romanın başkahramanı Paul Morel, birçoklarınca Lawrence'a benzetilmiş, sarhoş gezen madenci baba ve ona direnen güçlü anne tiplerinin de açıkça yazarın kendi anne ve babasını andırdığı ileri sürülmüştür.

13. Arap Geceleri - Binbir Gece Masalları Seçkisi

Gündelik hayatın gerçekliğinden ve tekdüzeliğinden efsunkar bir dünyaya açılan bir kapıdır Binbirgece Masalları. 'Alaaddin'in Sihirli Lambası', 'Ali Baba ve Kırk Haramiler' gibi epeyce tanınanlarının yanısıra pek çoğumuzun daha önce duymadığı masalları da içeren elinizdeki 'Arap Geceleri' seçkisi, unutulmaya yüz tutmuş çocukluk çağının o kendine has sadeliği ve hayalperestliğinden, hafızalarımızda üzeri küllerle örtülmüş tatlarından bir kaçını daha gün yüzüne çıkarıyor.

14. John Steinbeck - Fareler ve İnsanlar

Pulitzer ve Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanan John Steinbeck’in çağımızın toplumsal ve insani meselelerini ustalıkla resmettiği eserleri modern dünya edebiyatının başyapıtları arasında yer alır. Steinbeck romanlarında yalın ve keskin bir gerçeklik sunarken yine de her seferinde çarpıcı bir öykü ile çıkar okurunun karşısına. Tarihin bir kesitindeki dramı insani ayrıntıları kaçırmadan sergilerken, “tozpembe olmayan gerçekçi bir umudun” türküsünü dillendirir. Bu nedenle eserleri edebi değerleri kadar güncelliklerini de hiç yitirmemiştir.

Fareler ve İnsanlar, birbirine zıt karakterdeki iki mevsimlik tarım işçisinin, zeki George Milton ve onun güçlü kuvvetli ama akli dengesi bozuk yoldaşı Lennie Small’un öyküsünü anlatır. Küçük bir toprak satın alıp insanca bir hayat yaşamanın hayalini kuran bu ikilinin öyküsünde dostluk ve dayanışma duygusu önemli bir yer tutar. Steinbeck insanın insanla ilişkisini anlatmakla kalmaz insanın doğayla ve toplumla kurduğu ilişkileri de konu eder bu destansı romanında. Kitabın ismine ilham veren Robert Burns şiirindeki gibi; “En iyi planları farelerin ve insanların / Sıkça ters gider…'

15. John Steinbeck - Gazap Üzümleri

John Steinbeck’in tartışmasız en büyük eseri olan ve ona Pulitzer ödülünü kazandıran Gazap Üzümleri, 1939’da ilk kez yayınlandığında şok etkisi yaratmış ve büyük tartışmalara yol açmıştı. Tüm dünyayı etkileyen “Büyük Buhran” döneminde, tarımın kapitalistleşmesi ve krizler yüzünden yoksullaşan ve mülksüzleşen yığınların ayakta kalma mücadelesinin anlatıldığı bu destansı romanda Steinbeck, açlık, sefalet ve zorbalık yüzünden evlerini terk edip yollara düşmek zorunda kalan binlerce işçi ailesinden birine odaklanıyor.

Boşa çıkan umutların, hüzne dönüşen sevinçlerin arasında insanlığın direncini ve onurunu çarpıcı bir dille anlatan, kapitalizmi iliklerine kadar eleştiren Gazap Üzümleri, 20. yüzyılın en önemli eserlerinden biridir.

16. Erskine Caldwell - Tütün Yolu

Gerçek cesaret, bütün bağları koparıp yeni bir hayata başlamak mı, yoksa bütün zorluklara göğüs gererek tanınan hayatı korumaya, çatlamış toprakta yaşamaya alışmak mı?

20. yüzyıl Amerikan Edebiyatının öncülerinden biri olan Erskine Caldwell, bu romanıyla pek çok eleştirinin hedefi olmuştur. Yazar, gerçek insan karakterini tüm çıplaklığıyla, insanı irkiltecek kadar acımasızca gözler önüne sermiştir.

17. Virginia Woolf - Mrs. Dalloway

'Neyi anlatır Mrs. Dalloway? Bir Türk okuru olarak, bir günün tarihi diye özetleyebiliriz yazarın bu en başarılı romanını. ...Woolf'ta yirminci yüzyıl aydının bütün özlemlerini, bütün tedirginliğini görebiliriz...'

TOMRİS UYAR

'Bu romanın yirminci yüzyılın en önemli romanlarından biri oluşunu açıklamak kolay değil. Virginia Woolf bir dil ve anlatım ustası ama bu yeterli değil; romanın tek kişi merkezli oluşu baş tacı edilecek yeniliklerden sayılmaz; bilinçakışı da yalnızca ona ait bir teknik değil. Sanırım Mrs. Dalloway’in yazıldığı günden bugüne bu denli çok okuru etkilemesinin nedeni, Virginia Woolf’a özgü ve başka herhangi bir yazarda görülmemiş ruhtur; bu yazınsal ruh dışarıdan, yazarından değil, romanın dünyasından geçer okura.'

SEMİH GÜMÜŞ

18. Virginia Woolf - Orlando

Virginia Woolf’un, yakın arkadaşı, karizmatik, biseksüel yazar Vita Sackville-West için yazdığı Orlando, eğlenceli, fantastik bir ‘sahte biyografi’. Canı istediğinde bukalemun gibi biçim, daha doğrusu cinsiyet ve kimlik değiştiren tarihi bir karakterdir Orlando. Erkek olarak başladığı hayatını kadın olarak sürdürür, on altıncı yüzyılda soylu bir aileye doğar, birkaç yüzyılı hızla yaşar, bir gecede cinsiyet değiştirir, yirminci yüzyılın ilk yarısına bir kadın yazar kimliğiyle ulaşır. Delikanlılığında Kraliçe’nin sevgilisi olur, İngiltere Kralı tarafından İstanbul’a büyükelçi olarak gönderilir; Çingenelerin arasında da yaşar, saraylarda da; edebiyat sevdalısı, melankolik bir şairdir; çeşitli kimliklerde çıkar karşımıza Orlando ve değişken ruh halleriyle, yaptıklarıyla hep şaşırtır. Viktorya Dönemi değerlerini eleştiren ve cinsiyet, özgüven, hakikat, kimlik, kişinin toplumdaki yeri, edebiyat gibi konulara şiirsel bir üslupla dokunan Woolf’un kendi deyişiyle Orlando, yazarlık yaşamında tasasız bir tatil; kafaları karıştırıyor, ne yana döneceği belli olmuyor ve bu yüzden de keyifli.

“Kuşkusuz Woolf’un en yoğun eseri, çağımızın da en olağandışı romanlarından biri.”

Jorge Luis Borges

19. James Joyce - Ulysses

'Joyce Ulysses'i yazarken, ilk olmasa bile, yeni bir yazınsal biçem kullanmak istemiştir. Dublin'de, 1904 yılında yaşayan ortanın altındaki sınıftan kişileri almış haziran ayının başlangıcındaki bir gün boyunca, sadece neler yapmış olduklarını değil, neler düşünmüş olduklarını da anlatmıştır.

'Bana öyle geliyor ki, Joyce, şaşırtıcı bir başarıyla, sürekli olarak değişen kaleidoskopik bilinç ekranında, hem sıradan malzemeyi, hem de pek derinlerdeki (Bilinçaltı) malzemeyi yansıtabilmiştir.'

Bu satırlar bir eleştiri yazısından değil: Yargıç John M. Woolsey'in, 8 Aralık 1933 günü, ABD hükümetinin 'müstehcen'lik gerekçesiyle toplatma kararı aldığı Ulysses için verdiği aklama kararından.

'Ulysses bir yolculuk. (...) Hepimizin yaşam serüvenini simgeleyen bir Tinsel-Tensel Yolculuk'tur bu.

'Ulysses'i çevirmek de bir yolculuktur-hiç bitmeyecek. O tanımsız labirentte acımasız devlerle kapıştım, fettan denizkızlarıyla oynaştım, Dublin insanlarıyla ne oyunlar oynadım, sokaklarıyla yoldaş oldum, Joyce'un ulusesini dinledim de dinledim, bir Mr. Bloom olup çıktım'

Bu satırlar da 'Ulyssesce'yi 'Türkçe'ye çeviren Nevzat Erkmen'den.

Kırk yıldır süren bu yolculuk, bitti nihayet. Gerçek bir 'klasik' (:herkesin bildiği, kimsenin okumadığı) nihayet Türkçede: şimdi ve burada:

İşi gücü bırakıp okuyacaklar için!

Popüler İçerikler

Melih Gökçek, Ankapark’taki Transformers'ları İhtiyaç Sahibi Ailelerin Hakkı Olan Sosyal Yardımlarla Almış!
"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
YORUMLAR
24.02.2016

Favorilere atalım bakalım :)

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ