Futbolun Özlediğimiz Yüzü ve Birlik Ruhu!

23 Ağustos 1969'da futbol dünyasında unutulmaz bir olay yaşandı. Galatasaray’ın efsane futbolcusu Metin Oktay, futbolu bırakmaya karar vermişti ve son dileği, jübile maçını Fenerbahçe'ye karşı oynamaktı. Bu isteği, spor kamuoyunda büyük bir heyecan yarattı. Fenerbahçeli yöneticiler ona bir teklifte bulundu: “Fenerbahçe taraftarı seni her zaman çok sevdi. Son on dakikada Fenerbahçe forması giyer misin?”

Metin Oktay’ın gurur dolu cevabı ise “Şeref duyarım” oldu.

Bu unutulmaz anın kahramanı, adına şarkılar yazılan, besteler yapılan ve 'Taçsız Kral' olarak bilinen Metin Oktay'dı. Sayısız şampiyonluk ve gol krallığıyla dolu bir kariyeri sonlandırırken, jübilesinde Fenerbahçe forması giymeyi kabul etmesi, ezeli rekabette dostça bir jest olarak tarihe geçti. Karşısında ise 'Sinyör' lakaplı, Fenerbahçe'nin efsanevi oyuncusu Can Bartu vardı. O da Galatasaray forması giyerek sahaya çıktı. İki ezeli rakip, bu anlamlı jestle Türkiye futbol tarihine dostluk dersi verdiler.

Bu anı, siyah-beyaz yıllarda sporun samimiyetini hatırlatan bir tablo olarak zihinlerimize kazındı. O dönemde taraftarlar, aynı tribünde yan yana oturur, maç sonunda aynı sofrayı paylaşırdı. Şimdiyse maalesef, taraftarlar arasında dostluk yerini kutuplaşmaya bıraktı. Rakip takımların taraftarları, birbirlerinin sokağından geçse dahi olay çıkabiliyor.

6 Kasım 2002’de Fenerbahçe’ye 6-0 yenilen Galatasaray’ın başkanı olarak her gol sonrası ezeli rakibini alkışlayan ve maç sonunda Aziz Yıldırım’ı tebrik eden Canaydın, camiasından eleştiri alsa da Dünya Fair Play Konseyi tarafından ödüle layık görüldü. Bu tür hareketler, futbolun dostluk ruhunu yeniden hatırlatmalı. Futbol sadece bir oyun değil, aynı zamanda insani ilişkilerin yansımasıdır.

Ancak günümüzde futbol sanayileşti; paranın oyunun merkezine girmesi, insanî değerleri gölgede bıraktı. Bir maç öncesinde yapılan ateşli açıklamalar, daha başlamadan ortalığı germekte. Bu kutuplaşma, stadyumlardan sokaklara taşarak sporun dostluk yönünü zayıflatıyor.

Sorunlar büyük ancak çözüm de mümkün.

Aileler, çocuklarına farklı düşüncelere saygı gösterme ve demokratik bir tutum sergileme değerlerini aşılamalı. Eğitim kurumları, federasyonlar, TFF ve belediyelerle iş birliği yaparak, sporun birleştirici gücünü ön plana çıkaran projeler geliştirebiliriz. Örneğin TFF’nin bir dönem yasaklı tribünlere kadın ve çocuk seyirciler alması, sahalarda olumlu bir etki yaratmıştı; benzer uygulamalarla toplumda pozitif değişiklikler oluşturulabilir.

Yöneticiler, topluma örnek olacak açıklamalar yaparak sorumluluklarını üstlenmeli, belki hedef tahtasına konulacaklarını bilerek ama tarih sayfalarına bir iz bırakmayı göze alarak bu sürece katkıda bulunmalı.

Özetle, sizi bilmem ama eski zamanlardaki spor olaylarının o samimi ve saf havasını çok özlüyorum. Her şeyin daha sade, daha içten olduğu o günlerde, futbol yalnızca futbol değildi; dostluk, paylaşım ve saygı da sahadaydı. Maçlar, tribünlerde yan yana oturan farklı renklere gönül vermiş insanları birleştirir, rekabetin içinde bile bir dostluk köprüsü kurardı.

Kim bilir, belki Sezen Aksu’nun dediği gibi:

Belki şehre bir film gelir,

Bir güzel orman olur yazılarda,

İklim değişir, Akdeniz olur,

Gülümse...

Instagram

Facebook

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Güldür Güldür Show'dan Duygulandıran 29 Ekim Skeci Geldi
Fenerbahçe Asbaşkanı Acun Ilıcalı'dan Derbi Öncesi Çok Konuşulacak Açıklama: ''Hakemlerle İlgili Kaygım Var''
Elini Bir An Olsun İrem Helvacıoğlu'nun Omzundan Çekmeyen Ural Kaspar'ın Gergin Tavırları Tepki Çekti!