12-14 yaşlarında sinemanın büyüsüne kapılmıştı bile, hemen çocuklar için bir film kulübü kurdu.
İddasına göre; askerliğini de film projeksiyonu yaparak geçirdi.
Sinemaya ilk atılışı da film eleştirmenliği ve sinema yazıları üzerinden oldu.
Fakat, 'gelmiş geçmiş en kötü basın mensubu' olduğu söylenerek işten çıkarıldı. Yerine Jean-Luc Godard alınır, neden sonra, Godard'ın daha bile kötü olduğu söylendi.
Yıllar sonra, chabrol ve Truffaut da Hitchcock kadar ünlü yönetmenler olduklarında, Hitchcock Truffaut'ya, 'Bir viski bardağında birkaç parça buz küpü gördüğümde, aklıma hep ikiniz geliyorsunuz.' diyecektir.
Bu tercih, kariyerini dolduracak macera ve gerilim temalı filmlerin başlangıcıydı. Filmin finanasmanını, ilk eşi, Agnès Goute'ye kalan mirasla sağladı.
Les Biches (1968), La Femme infidèle (1969) ve Le Boucher (1970).
1978'de Violette Nozière'nin başrolünü ona teslim ettikten sonra, Chabrol'a büyük başarı getiren Madame Bovary (1991) ve La Ceremonie (1996) de Huppert'indi.
Zamanla filmlerindeki pek çok karakteristik özellik; 'Chabrolian'lık olarak anılacaktı.
Chabrol'un pek çok filmi de bu hisle çekilmiş, sanki sadece kendini eğlendirmek için yaptığı birer şakadan ibaretti.
Cinselliği ve Fransız Yeni Dalga'sının imzası haline gelmiş aşk üçgenlerini ön plana çıkardı.
10 Days Wonder'ı, sadece restoranları gezebilmek için çektiğini itiraf etti.
Murnau, Ernst Lubitsch ve Fritz Lang asıl ilham perileriydi.
Gerard Depardieu'nun başrolünde olduğu, yine bir suç-gizem filmiyle veda etmiş oldu.
Kapak İllüstrasyonu: Flore Mazzonetto