Büyük ihtimalle o park sahneleri zaten Hollywood’da çekilmişti. Yine de park o park. Tabii otobüs durağı falan da yok. Bank desen zaten yok. Yok oğlu yok. Parkın etrafında arabayla belki elli tur attık. Adresi kontrol ettik, doğru. Fakat etrafta beni tatmin edecek hiçbir şey yok. Sözde o banka oturacaktım ben de. Kendimi Forrest Gump gibi hissedecektim. Otobüs falan olmadığı için oturup beklemeyecektim tabii ki. Yine de film tekrar tekrar karşıma çıktıkça “Oradaydım!” diyecektim. “Ben de oturdum o bankta.” Halbuki hayat insanın hayallerine yetişebilir mi? Al işte, tek şahit olduğum bakımsız bir bostan.
Çok moralim bozuldu. Ağlamaklı oldum. Gidip bir şeyler yiyelim, dediler. “Vazgeç bu sevdadan.” Canım sıkkın kabul ettim. Lokanta ararken kızların çişi geldi. Hiç bir lokantayı da beğenmiyorlar. Yürü babam yürü. Gerçekler suratıma tokat gibi çarpmıştı zaten. Şimdi de güneyin nemli havası. Yorgunluk da bir yandan, başladım söylenmeye. Sonunda bir tuvalet bulduk. İki saat yürümüşüz tuvalet ararken, moralim çok bozuk. Kızları beklerken orada bir yere oturdum, düşüncelere daldım. Hayal kırıklığının yarattığı düşünceler...
Şehirden çıkarken de aynı. Klimayı kökledik, gidiyoruz artık. Ignacio da eline bir Savannah kataloğu almış tuvaletten, onu okuyor. Forrest Gump’ın oturduğu bankı, dedi. Girdiğimiz tuvaletin girişine hediye etmişler. İnsanlar beklerken otururlarmış meğer.
Ne derler bilirsiniz:
“Hayat bir kutu çikolata gibidir, içinden ne çıkacağını asla bilemezsiniz.”
Instagram
Twitter
Web
benim de izlediğim en güzel, en kaliteli yapımlardan biridir. defalarca izledim.
Demek ki böyle şeyler sadece Türkiye'de olmuyormuş.