Fırat Neziroğlu Yazio: Bizim Zamanımızda Hiperaktivite Yoktu, Yaramaz Çocuk Vardı

Demet Tetik, Türk Ritmik Cimnastik tarihinin unutulmaz ismi. Minderde inanılmaz hareketlerinin yani sıra yüzündeki ifadesiyle de bizleri büyüleyen Demet. İnsanın hayran olduğu kişi ile dost olması ne büyük mutluluk şu hayatta...

Evet bugün sizlerle Demet'i tanıştırmaktan mutluluk duyuyorum.

Bir gün televizyon karşısında TRT spor kanalında Ritmik Cimnastik izlerken (O zamanlar böyle güzellikler vardı) Uluslararası bir yarışmada Demet Tetik'i gördüm. Kilitlendim ekrana, soluksuz izledim. Serisi bittiğinde kendiliğinden ellerim birbirine yaklaştı, alkışlamaya başladım.

Aradan yıllar geçti İzmir’de uluslararası bir Ritmik Cimnastik turnuvası var, ben dans etmeyi bırakmışım, güzel sanatlar fakültesinde okuyorum artık. Ama kulağıma çalınmış 'Demet Tetik İzmir'e geliyor'... kaçırır mıyım, atladım gittim, heyecanla bekliyorum.

Elimde bir fotoğraf makinesi ama eski zaman. Fotoğraf çektiğinde hemen göremiyorsun. 36 poz çekip sonra fotoğraf stüdyosuna götüreceksin, tab ettireceksin. Günler sonra eline geçecek, öyle zamanlar.

Demet çıktı mindere, ben de heyecanla izliyor, bir yandan fotoğraflarını çekiyorum. Tribünler alkış kıyamet...

Mis gibi bitti yarışması, ama arkadaşımız çok havalı olduğu için, yarışmanın sonunu beklemiyor, ertesi güne hazırlık için çıkıyor salondan 😊 Ben durur muyum, koştum arkasından, daha dün gibi gözümün önünde, üzerinde siyah eşofmanlar var, sırt çantası, çember bir omzunda, diğer aletleri çantasının içinde. Elleriyle saç topuzunu açıyor. Ben de sesleniyorum: 'bende fotoğraflarınız var, nasıl ulaştırayım size?'

Arkasına bile bakmadan, yürümeye devam ederken 'milli takımlar kampüsü, Edirne' diyor ve gidiyor... İçimden hafif kızıyorum ve fotoğrafları çizim masamda saklıyorum, göndermiyorum.

Kader ağlarını örüyor bir dokumacı gibi veeeee Demet, bugün göğsümüzü kabartan İbrahim Çolak'ın antrenörü Yılmaz Göktekin ve Ritmik Cimnastik antrenörü Serap Göktekin ile birlikteeee... Evet bizim eve geliyorlar 😊 Diyorum ki 'bende fotoğrafların var.'

İşte dostluğumuz taaaa o fotoğrafların tab ettirildiği zamanlardan.

Çok yazdım, haydi sen anlat kendi hikayeni Demet.

'Bizim zamanımızda hiperaktivite yoktu, yaramaz çocuk vardı. Birazcık hareketli bir çocuksan, dışarıda oynamayı seviyorsan yaramazdın. Annem tabiri caizse beni sokaktan toplardı. Erkeklerle futbol oynardım, bisikleti iki tekerlek ile süreceğim diye hırs yapmıştım, yara bere içinde eve zorla sokarlardı. Yine eve çekildiğim günlerden bir gündü evde oyun oynarken annemin biricik kristal vazosunu kırdım. Sanırım son nokta bu oldu. Annem beni aldığı gibi spor kulüplerini gezmeye başladık.

Yüzme; benim için çok sıkıcıydı, annem için ben hasta oluyordum. Karate; ilk dersi annemin izlemesiyle bitmiş oldu. Halk oyunları; çoğunluk sağlanmadı. Derken bir sabah kendimi bir sürü kız çocuğunun arasında buldum. Edirne gibi küçük bir şehir için o kadar kız çocuğu fazlaydı ya da küçük olduğum için bana öyle gelmişti. Sonradan öğrendiğim sayı 390 kız çocuğuymuş. Cimnastik.

Nerden bilebilirdim ki o sırada Türkiye Cimnastik Federasyonu pilot şehir arıyormuş ve ritmik cimnastik için Edirne Balkan ülkelerine yakın olduğundan seçilmiş ve Romanya'dan antrenör gelmiş. Kader benim için ağlarını örmüştü  kendiliğinden.

Hareketli olduğumu söylemiş miydim küçükken. Annemin beni bir yere başlatma sabırsızlığını da biliyorsunuz. Sıranın en önlerinde yer alıyordum tabii ki.

Öğretmen birkaç hareket gösteriyor kızlarda yapmaya çalışıyorlardı. Gösterdi, yaptım, sen burada kal şeklinde bir hareket yaptı. Kaldım. Kalış o kalış. Hala bu işin içindeyim. 22 yıl oldu.

Tüm gün kız çocuklarının hepsine hareketleri gösterdim ve seçildik 11 kişi. Edirne Cimnastik okulu.

Antrenmanlar başlamıştı her gün dörder saat gidiyorduk. Beş altı yaşlarında bir çocuk için sanki biraz fazla mıydı?

Annem çok mutlu çünkü ben eve pert geliyordum. Hiçbir şey kırılmıyor sokağa çıkacak gücüm kalmıyordu. Derken Carmen öğretmene (antrenörüm) 7 gün antrenman yetmemeye başladı. Nasıl yani? E ne yapılacak. Çocuklar günde iki antrenmana gelecekler; sabahın altısında kalkılır okula gitmeden antrenmana gidilir, oradan okula sonra tekrar antrenmana bu arada 6 yaşındayım dedim değil mi? 

Bu da yetmedi Romen antrenörümüze. İlk kampım, aslında böyle denmez. Çocuk için ilk evden ayrılış, anneden ilk ayrılış.

Bir aydı. Kocaman bir temmuz ayı annesiz evden ayrı. Yemek disiplini, yatma kalkma disiplini, antrenmanlar. Hepimiz sabah akşam ‘anne ‘ diye ağlıyorduk. O zamanlar başarı için özveri gerekiyordu. Çocuk ağladı diye alınıp başka yere verilmezdi. Kaldı ki bizler ailelerimizin şimdiden gururu olmuştuk 390 kişi içinden seçilmiştik. 

Babam şöyle dedi; biz senden bu kadar ayrı kalıyoruz. Bunun için mi?

Eveeeeeet. İlk bilinçlenme. Artık çocuk değildim. Bu işte bu kadar zaman geçireceksem karşılığı olmalı, haz vermeli, mutluluk vermeli. Ya da en önemlisi harcadığım bu zamana değmeliydi.

Çok çalıştım. Carmen öğretmen 10 diyorsa ben 20 yapıyordum. Yavaş yavaş haz almaya başlamıştım. Görev olmaktan çıkmıştı. Halıda olmak. Alkışlanmak. Aslında çoğu kez duymuyordum bile kimseyi. Müzik, alet, ben. Mimiklerim çok ilgi görmüştü. Kendiliğinden oluyordu. İçimden geliyordu. Hissediyordum.  Müzikle yaşamayı seviyordum.

Milli takım seçmesi yapıldı; ISF okullar arası dünya şampiyonasına gidiyordum.

O kaçan çember bu sefer kendini affettirdi. Elime geldi kendiliğinden. Ve bir Dünya Okullar arası birinciliği de geldi

o çemberin elime gelmesi ile. Bu kendiliğinden değildi işte. Çok çalışma, disiplin, özveri, biraz gözyaşı, azıcık yaşından önce bilinçlenme ile.'

Demet, bir solukta izler gibi bir solukta okudum yazdıklarını. Seni minderde izlemeyi çok özlüyorum. Mutluluğum senin gibi gençler yetiştirdiğini bilmek. Hep ol... Türkiye için çok büyük bir değersin.

Instagram

Twitter

Popüler İçerikler

Ali Koç, Fenerbahçe Tesislerinde Sıkıyönetim İlan Etti
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı