'Büyüdüğüm evin, kentin hayatıma etkisini şimdi daha iyi anlıyorum… Her ikisi de kendiliğinden şekillendirmiş bazı şeyleri…
Evde annem ve anneannem var, iki üretken kadın figürü… İkisi de çok güzel yemek yapar… Ben de kendimi çocukken mutfakta küçük cezvelerde yemek denemeleri yaparken buldum. Yemek yemeyi de çok sevdiğim için bu alandaki merakım devam etti kendimce ve şimdilerde mutfak atölyeleri yapar oldum. Hatta bir derginin yemek temalı sayısının editörü oldum. Yıllarca kendiliğinden biriken şeyler zamanı geldiğinde dışarı çıkmaya başladı.
Yine evde annem dikiş dikerdi. Dolayısıyla dikiş makinesi, Burda dergileri, mezura, kumaşlar, fermuarlar, çıt çıtlar, milaj kağıtları, sabunlar, iğneler… Hepsiyle birlikte büyüdüm. Dikişte de anneme yardım ederdim teğel sökerken veya kalıp çıkarırken. Sonra kendi bebeklerim oldu annemden artan kumaşlarla giydirdiğim. Kendiliğinden moda tasarımcısı olmuştum. Bu ilgim ve alanın bilgisi de hem gözlemleyerek hem okuyarak hem de yaparak çoğaldı ve doktora yaparken moda tasarımı kursuna gidip sertifika aldım. Bir de dikiş makinası aldım kendime, bir şeyler dikmeye başladım. Yine kendiliğinden, veya kendiliğimden.
Karabük gibi küçük bir cumhuriyet kentinde doğdum ve 18 yaşıma kadar orada yaşadım. Bir cumhuriyet kentinin örgütlediği sosyal hayatın içinde büyüdüm. Önemli mimarlarca tasarlanmış bir mahallede geçti çocukluğum. O evlerin mekânsal kalitesini, yazlık ve kışlık sinemaları, açık yüzme havuzunu, tenis kortlarını, klüpleri çok iyi hatırlıyorum. Her hafta sonu annemlerle gittiğimiz klüplerde dinlediğimiz caz müziğin etkisi hala bende, hiç fark etmeden, kendiliğinden… Ve Karabük Demir Çelik Fabrikası’nın baskın karakteri ve endüstriyel estetiği de benim hafızamda… Üretken kentin okumuş sakinleriyle geçen çocukluğum kendiliğinden şekillendirmiş birçok şeyi…