Okuduğunuz zaman, 'Yok artık! Bunu da yapmazsın!' dedirtecek hapishane firarlarını derledik. İyi okumalar!
Kaynak: Argonomi
Okuduğunuz zaman, 'Yok artık! Bunu da yapmazsın!' dedirtecek hapishane firarlarını derledik. İyi okumalar!
Kaynak: Argonomi
Vassilis Paleokostas Yunanistan’da Robin Hood olarak anılan birisidir. Yaptığı bir dizi banka soygunu ve fidye olaylarında bulunan Vassilis, çaldığı paraları fakir ailelere yardım etmek için kullanan ve bu durumla ünlü olan birisidir. Yakalanıp hapse atılan bu adamın kaçış hikâyesi ise çok ilginçtir.
Cezaevi bahçesine inen bir helikopter gören gardiyanlar, bu helikopter içindeki insanların teftiş için gelen müfettişler olduğunu sanarlar, ancak durum hiçte öyle değildir. Cezaevi bahçesine inen helikopter aslında Vassilis’in kardeşinin kiraladığı bir helikopterdir ve bu araçla birlikte Vassilis’i kaçırmaya gelmiştir.
Firarından iki sene sonra tekrar yakalanıp hapse atılan Vassilis, kısa süre içinde 2009'da tekrardan bir kaçış planıyla, bu sefer yanında bir mahkumla birlikte kaçsa da aynı yıl içinde tekrardan yakalanmıştır.
Alfred George Hinds yaşadığı dönemde çok ünlü olmuş bir İngiliz mücevher hırsızıdır. Yaptığı hırsızlıklar sonucunda yakalanan Hinds’in kaçış planlarını duyduğunuzda şoka uğrayabilirsiniz çünkü atıldığı her yüksek korumalı hapishaneden bir şekilde kaçmanın yolunu bulmuştur.
İlk kaçış planında kaldığı yerde, kapı kilidi anahtarının şeklini ezberleyerek bir taklidini yapmış ve bu şekilde kaçsa da 8 ay içinde yakalanmıştır. İkinci kaçışını ise kendi dava gününde gerçekleştirmiştir. İzin alıp gittiği tuvalette kelepçelerinden kurtulmuş, gardiyanları tuvalete kilitlemiş ve kaçmıştır. Ancak 5 saat sonra Londra havaalanında yakalanmış ve tekrar içeri atılmıştır.
Dayanamayıp 4 yıl içinde havalandırmayı kullanarak üçüncü firarını yapar. Tekrar tutuklanan Alfred , her ne kadar en yüksek güvenliği bulunan hapse konulsa da bu sefer dördüncü firarını gerçekleştirmek için mahkumlara yönelik girdiği posta çantalarını tamir etme işinde çalışırken, bir gün çantalardan birinin içine girip yüklendiği kamyonda bir daha yakalanmamak üzere ortadan kaybolur.
1930’lu yılların başında dünyanın büyük bir bölümünde etki eden '1929 Dünya Ekonomik Bunalımı' ya da 'Büyük Buhran' olarak adlandırılan krizin etkisi Amerika’yı da sarmıştı. Halkın, bankaları bunalımın sorumlusu olarak gördüğü bu yıllarda, yaptığı banka soygunlarıyla adından söz edilen John Dillinger de bir suçlu olmasına karşın bazı bölgelerde halk tarafından kahraman olarak ilan edilmişti.
Pek çok kez polisleri atlatmayı başaran Dillinger, son yaptığı soygunda yakalandıktan sonra kaçmanın imkansız olduğu düşünülen ve içinde en tehlikeli suçluların bulunduğu İndiana’daki ‘’Crown Point’’ hapishanesine yerleştirilmiştir.
John kaçmak için ise çok ilginç bir plan yapmıştı: Hapisteyken birkaç saatte yontup, ayakkabı boyasıyla siyaha boyayarak silaha benzettiği tahta parçasıyla gardiyanları tehdit etmiş ve hapishane müdürünün arabasını alarak kaçmayı başarmıştı.
Belki de kaçmak için müdürün aracını çalmasaydı, John hiç yakalanamayabilirdi. Bunun nedeni ise; banka soygunları ve cinayetler o dönemde görev alanına girmediği için FBI, John'un vakası ile ilgilenmiyordu. ancak hapishane müdürünün aracının çalınması, federal bir suç olduğu için bu olay FBI'ın görev alanına giriyordu. John Dillinger'ın kaçak olarak sürdürdüğü hayatın sonlanması ise gittiği bir sinema filminin çıkışında, FBI tarafından pusuya düşürülerek öldürülmesidir.
Helikopterle kaçan ilk mahkum değil ancak Pascal Payet, tam tamına üç kere helikopterle kaçma girişiminde bulunarak hepsinde hapishaneden başarıyla ayrılan Fransız soyguncu ve katilin kaçış yöntemleri takdire şayandır.
2001 yılında, yattığı Luynes cezaevinden, hapishane avlusuna kadar gelen çalıntı bir helikopter eşliğinde kaçmıştı. İki yıl sonra yani 2003 yılında, aynı helikopterle hapishanede kalan başka bir arkadaşını kurtarmaya gelip hapishaneden kaçmasını sağlamıştır.
Ocak 2005’te tekrar yakalanması üzerine 30 yıl hapis cezasına çarptırılan Payet, Fransızların ulusal bayram günü olan 14 Temmuz 2007’de, yine bir helikopterle birlikte kaçmayı başarmıştır. Ancak birkaç ay sonra Barcelona'da yakalanıp Fransa’ya teslim edilen Pascal’ın güvenlik gerekçesi öne sürülerek gizli bir yere transfer edildiği biliniyor.
Richard Lee McNair yakalanmadan kaçma ya da sıvışma yeteneği ile tanınan hükümlü bir katildir. Yaptığı soygun sırasında birini öldürmek ve birini de yaralamak suçundan müebbet hapis cezasına çarptırılan mahkum, yakalanmanın ardından getirildiği karakolda, dudak balsamını kullanmış ve kayganlaşan elleri sayesinde kelepçeyi çıkararak kaçmıştır.
Çok uzun olmayan bir sürenin ardından tutuklanan Richard, yakalanmasına rağmen bu seferde filmlerde çok sık gördüğümüz bir yöntem olan havalandırma borularını kullanarak kaçmayı başarmıştır. Yarım yılı aşkın firarının ardından yakalandığında ise güvenlik önlemlerinin yüksek olduğu bir cezaevine yerleştirilir.
O hapishanedeki görevi ise hasarlı posta çantalarını onarmaktı. Bu sayede bir kaçış planı yapan Richard, posta çantalarından birinin içine saklanmaya karar verir. Polis, posta çantasını dışarı çıkardığında ise McNair hapishaneden kaçacaktı, plan buydu. Öyle de oldu ancak tren raylarının yakınından koşarak geçerken bir polis memuru onu görünce durmak zorunda kaldı. McNair, memura hapishane kaçağı olmadığını ve bölgede egzersiz yapan biri olduğuna ikna ederek kaçmayı başarmıştır.
Uzun bir kaçaklık döneminin ardından yakalanan McNair, şu anda mahkumların günde yirmi üç saat kilitli tutulduğu ADX Florence'da tutuklu olduğu bilinmektedir.
1950 doğumlu Milano yeraltı dünyasında güçlü ve kötü şöhretli bir figür olan İtalyan gangster Renato Vallanzasca; soygun, adam kaçırma ve cinayetten yargılandığı ve 1972de girdiği hapishaneden kendi vücudunu kullanarak çıkan bir mahkumdur.
Kaldığı hapishanede çürük yumurtaları yeme, idrarını kan dolaşımına enjekte etme gibi yöntemlerle hepatit hastalığına bilerek yakalanmaya çalışan ve bunu başaran ünlü gangster, hastalığının tedavisi ve bakımı için hastaneye transfer edilmiştir. Hastanede kaldığı süresinde bir şekilde nöbetçi polis memurunu atlatmayı başaran çetesinin ele başı olan Renato, hastaneden dolayısıyla da hapishaneden kaçmış bulunmaktaydı.
Firarının ardından birçok soygun, adam kaçırma fidye eylemlerinde bulunan elebaşı,1977'de henüz 26 yaşındayken tekrar yakalanmıştır. Hatta Sardinya adasındaki cezaevine götürülürken içinde bulunduğu feribottan kaçmayı başarmış ancak bir bir ay geçmeden yeniden yakalanmıştır.
Theodore Robert Bundy Amerika Birleşik Devletleri'nin çeşitli yerlerinde çok sayıda seri katil ve tecavüz vakaları nedeniyle tutuklanmıştır. Kurbanlarının kesin sayısı bilinmeyen Bundy, yargılandığı on yıl boyunca kendi avukatlığını yapmış ve 1989'da infaz edilmeden önce işlediği 30 cinayeti itiraf etmiştir.
Yargı süreci boyunca iki kere hapisten kaçmayı başaran Bundy’nin ilk kaçışı kaldığı hapishanenin ikinci katında bulunan bir kütüphaneden atlamasıyla olmuştur. Atladıktan sonra bileklerinden yararlanan Bundy'nin yakalanması ise sadece bir hafta sürer.
Yakalanışının ardından daha yüksek güvenliği olan bir hücreye atılmasına rağmen, çok detaylı bir planla birlikte kaçmayı başarmıştır. Hapishanenin ayrıntılı bir kat planını çizmiş, diğer mahkumlardan demir bir testere almış, ve diğer mahkumlar her duş aldığı zaman da hücresinin tavanında bir metre kareye yakın delik açmış.
Bu delikten geçebilmek için de 16 kilo kaybeden mahkum, kaçacağı gece yatağında topladığı kitap ve dosyaları, vücudunun şeklini alacak şekilde dizdikten sonra bir battaniye yardımıyla üzerini kapatarak tavanda açtığı boşluktan ilerlemişti.
Ancak boşluğun sonu baş gardiyanın evine çıkıyordu. Baş gardiyanın o gece evde olmaması ise Bundy'nin, o evden elini kolunu sallayarak ayrılmasını sağlamıştır. Ardından pek çok kez kaçıp yakalanan Bundy'nin 1989'da infazına karar verilmiştir.
Alcatrazdan kaçan frank morris’i de ekleyin. En efsane kaçış onunkidir