İlk yazılarımda da bundan bahsetmiştim, isterseniz açıp inceleyebilirsiniz. Grup maçları başladığında İngiltere’nin oynadığı futbol hoşuma gitmemişti. Belki de gaz açmadılar diye düşündüm. Çeyrek finalde de zorlandılar. Yine de şu an yarı finaldeler.
İngiltere oyun mantalitesi olarak sıfır riski oyuna yansıtmaya çalışıyor. Sıfır risk için pas tercihleri vasatlaşıyor ve oyun tıkanıyor. Kısır geçen maçlar ortaya çıkıyor. Ancak kadrosu çok kaliteli ve her zaman her şeyi yapabilirler.
Hollanda ise kaliteli ayaklardan oluşuyor ancak yenilmez bir takım gibi görünmüyorlar. Türkiye maçında iyi futbol karşısında üretken olamadıklarını gördük. Montella maçın 70. dakikasından önce oyuncu değiştirmeyi akıl edebilseydi bu takımı eleyecektik. Neyse Türkiye maçı için hâlâ derin bir üzüntü yaşıyorum bu yüzden bu konuyu burada kapatıyorum.
Çeyrek final maçları biraz kısır geçti ve çoğu uzatmalara gitti. Ancak ilk yarı final maçı öyle değildi. İlginçtir bu maçta hiç öyle olmadı.
İngiltere maçın başında 7. dakikada Simons’un mükemmel şutuna engel olamayınca hiç beklenmedik bir şekilde maça yenik başladı. Bunun ardından turnuva boyunca üzerinde ölü toprağı olan İngiltere gitti yerine “Kupayı kaldırır.” dediğim İngiltere geldi. Birden bire vasat oyunu sebebiyle taraftarı tarafından ıslıklanan İngiltere gitti bir Premier Lig güzellemesi yapan bir İngiltere geldi. Tek toplar, hızlı oyun, sağdan soldan ortadan dikine ataklar, ver kaç oyunları, ortalar derken dakika henüz 18’de kazanılan bir penaltı sonrası Harry Kane topu ağlara göndererek skoru 1-1’e getirdi.