Severek izlediğimiz suç filmlerinin hangi gerçek hayat hikayelerinden esinlendiğini sizler için Thefactsite'dan derledik...
Severek izlediğimiz suç filmlerinin hangi gerçek hayat hikayelerinden esinlendiğini sizler için Thefactsite'dan derledik...
Film, Wilson Rodriguez adlı bir fotoğrafçının hayatında yaşadığı bazı olaylara dayanıyor. Rio de Janeiro'da geçen filmi, bölgedeki bir kenar mahallede artan suç onları takip ediyor. 1960-80'ler arasındaki zamanı kapsayan filmde; hırsızların, torbacıların ve katillerin çetesi işleniyor.
1980'li yıllarda Güney Kore'de geçen ve gerçek hayatta yaşanmış bir suç filmi olan Cinayet Günlüğünde, Dedektif Park ve Dedektif Seo'nun tecavüz ve cinayet işleme gibi ciddi suçları çözmeye çalışması anlatılıyor. Filmin komik taraflarına da değinen bu iki karakter; filmi sempatik bir hale getiriyor, benzersiz olmasını sağlıyor ve izlemeyi ilgi çekici bir hale getiriyor.
1972 yılında Brooklyn'deki bir banka soygunu sonrasında; yaşam dergisinde yazılan makale, bu özel filme ilham kaynağı oldu. Film, soygunun üstünden çok geçmeden 1975 yılında seyirciyle buluştu.
Beklenenin tersinde giden bir banka soygunun ardından; Sonny, Sal ve Stevie sadece 1000 Dolara yakın bir miktarda parayı ele geçirirler ve orada bulunanları rehin alırlar. Efsanevi oyuncu Al Pacino'nun başrolünde olduğu bu film, gerçek suç filmi seven hayranların mutlaka izlemesi gereken bir film.
Başrolünde Leonardo DiCaprio'nun olduğu film, 2013 yılında çıktığında herkesin dilindeydi. Dolandırıcılık ve borsayla ilgili diğer suçlarından dolayı 22 ay hapishanede olan Jordan Belford'un biyografisinin, 2007'de sinema filmine uyarlanmasına karar verildi. Günümüzde de popülerliğini sürdüren film bu şekilde ortaya çıktı.
Jordan Belfort, bu sektöre girdikten sonra; hırsın, bu endüstride nasıl işlediğini öğrendi. Agresif satış taktikleri ve para kazanma hedefiyle uyguladığı yöntemle, bir suçlu ve sahtekar olarak büyük miktarda para kazandı.
2004 yılında “Public Enemies: America’s Greatest Crime Wave and the Birth of the FBI, 1933-34“ başlıklı bir kitap yazan Bryan Burrough, Amerika'daki Büyük Buhran zamanında geçen kitapta bahsedilen suçlulardan bir tanesi Jonh Dillinger'dı.
Public Enemies, genel olarak Burrough'un kitabında bahsettiği olaylardan oluşuyor. Suç, aşk ve arkadaşlığın trajik hikayesiyle gerçek suç filmi sevenlerinin favorilerinden bir tanesi. John Dillinger ve Billie Frechette arasındaki romantizm, hapishane içinde ve dışındaki arkadaşlık, FBI'ın acımasız kovalamacası filmi izlemek için oldukça çekici hale getiriyor.
Bir diğer gerçek hayattaki suçlardan esinlenerek yapılmış filmde ise, Bonnie Parker ve Clyde Barrow'un çetesi, belalı benzin istasyonları soygunlarıyla dolu küçük mağazaları ele alınıyor. Sadece hırsızlıkla kalmayan çift, aynı zamanda 9 polis memurunun ve birçok sivilin ölümünden de sorumlu. Garsonluktan sıkılan Bonnie, Clyde'a sonradan katıldı. 1967 yapımı film, bu genç çifti ve işledikleri suçları anlatıyor.
Richard Kuklinski'nin hikayesi, gerçek suç hikayelerini seven herkes için oldukça dikkat çekici. 'The Iceman' takma adı, suçlarını örtbas etme metotlarından biri olan öldürdüğü kişileri dondurarak ölüm zamanını zorlaştırmasından dolayı verildi. Kuklinski, suçları hakkında konuşan insanları öldürmek dışında uyuşturucu, silah ve pornografi suçlarına çok nadir dahil oldu. Ailesinden sakladığı büyük sırları ile Kuklinski'nin gerçeğe dayanan hikayesinde suçlu, kolluk kuvvetleri tarafından adalete teslim edildi.
Diğer filmlerden biraz farklı olarak hikaye, tartışmalı bir karakter olan Barbara Daly Baekeland'ın büyük bir arsanın mirasçısıyla evlenmesine dayanıyor. 1946 yılında doğan şizofreni hastası oğlu, Julianne Moore'un canlandırdığı karakter Barbara için bir çok problem oluşturuyor. Film, anne ve oğlunun zorlu hikayesinin yanı sıra sizleri koltuklarınıza çakılıp kalmanıza sebep olacak suç ve trajedileri de içeriyor.
Film, anlayacağınız üzere Truman Capote tarafından yazılan ve aynı ismi taşıyan kitaptan ilham alınarak çekildi. Konusu ise, 1959 yılında Kansas'ta yer alan 4 cinayeti anlatıyor. Hikayede, Richard Hickock ve Perry Smith, hırsızlığa teşebbüs edip çalınacak değerli bir şey bulamıyor arkalarında da tanık bırakmamak için 4 kişiyi öldürüyorlar ve polisten kaçıyorlar.
Avustralya'nın en uzun ve en kötü üne sahip Snowtown cinayetlerinin hikayesi, film için bir ilham kaynağı oldu. Ana suçlulardan olan John Bunting ve Robert Wagner, toplamda 12 kişiyi öldürdü. Homofobi, uyuşturucu ve şiddet içeren 2011 yapımı filmi, gizemli biyografisi olan hikayeleri seven herkesin izlemesini öneriyoruz.
İcinde Al Pacino olup da begenmedigim bi film yok. İcerikten bagimsiz olarak tavsiyem Serpico
Sıkıysa Yakala filmi de eklenebilir
#2 mutlaka izleyin..