Sinema filmleri bizim izlediğimiz hale gelene kadar çok fazla emek sarfedilen ve zor bir süreç sonunda ortaya çıkan eserler. Çekimler sırasında her şeyden sorumlu olan yönetmen ve özelikle tanınırlık açısından daha yukarıda olan oyuncular her zaman iyi geçinmiyor. Setlerdeki bazı düşmanlıklara göz atalım.
Stanley Kubrick'in The Shining filminde Duvall'in elinde beyzbol sopasıyla Jack Nicholson'a bağırdığı sahneyi 127 kez tekrar ettirdiği efsanesini çoğumuz duymuşuzdur. Her ikisi de birbirleriyle çalışmaktan mutlu değildi. Kubrick bu savaşı yara almadan atlatırken, çekimlerin ardından hasta olan ve saçları dökülen Duvall, uzunca bir süre kendine gelemedi.
Aguirre Wrath of God, Nosferatu the Vampyre, Fitzcarraldo filmlerinde beraber çalışan Alman ikili, yıllar içinde hem dost hem düşman oldu. Herzog Aguirre Wrath of God filmi sırasında Kinski'ye, ”Burayı hemen terk ediyorsun yoksa kafana sekiz kurşunu sıkarım, dokuzuncuyu da kendime.” demiştir.
Transformers serisinin ilk iki filminde rol olan Megan Fox, ikinci filmin ardından basına yönetmen Michael Bay'in davranışlarının Hitler'e benzediğini söyleyince ikili arasında ipler koptu. Serinin diğer filmlerinde görev alamayan Fox, daha sonra Bay'in yapımcılığını üstlendiği Teenage Mutant Ninja Turtles serinin ilk iki fiminde tekrar eski düşmanıyla çalıştı.
Three Kings filminin çekimleri sırasında aralarında fiziksel boyutlara varan bir sürtüşme yaşanan ikili birbirinden oldukça nefret ediyor.
Zodiac filminde beraber çalışan David Fincher ve Jake Gyllenhaal'ın da arası pek iyi değil. Gyllenhaal, Fincher'ın neredeyse her planı yaklaşık 50 kere tekrar ettirmesinin ve bazen son on planı tekrar çekiyoruz demesinin oyuncu için kaldırması zor bir durum olduğunu söylüyor.
Jessica Alba, Fantastic Four: Rise of the Silver Surfer filminde yönetmen Tim Story yüzünden oyunculuğu bırakma noktasına geldi. Story'nin daha sevimli ağlayamaz mısın, gerekirse efektle düzeltiriz demesini kaldıramayan Alba filmden sonra kendini perişan etti.
İki büyük usta Dustin Hoffman ve Sydney Pollack arasında Tootsie filmi sırasında büyük bir savaş olduğunu biliyoruz. Sette birbirlerine sürekli bağıran ve kavga eden ikili bunun saygı çerçevesi içersinde, dostça bir savaş olduğunu söylüyor.
İzlandalı şarkıcı Björk, ilk ciddi oyunculuk denemesinde usta yönetmen Lars Von Trier ile çalıştı. Set sırasında çok fazla sorun yaşamayan ikili post-prodüksiyon kısmında kapışmaya başladı. Trier'in kadınlara karşı çekememezlik gösterdiğini söyleyen Björk, onu haberi olmadan set arkasında görüntülerini çekmekle de suçladı.
2007'de Bruce Willis'in başrol olduğu Live Free or Die Hard'da oyunculuk yapan Kevin Smith, üç sene sonraki Cop Out filminde Willis'in yönetmenliğini yaptı. Willis ile çalışmanın çok zor ve insanın dengesini bozan bir durum olduğunu söyleyen Smith'e ünlü aktörün cevabı ’dırdır yapmasın, kafamı bozmasın’ oldu.
Tony Kaye, ilk sinema filmi American History X'de istemeye istemeye Edward Norton ile çalışmak zorunda kaldı. Norton'ın kibirli oluşu ve yönetmenin işlerine karışması sonrası Kaye ismini filmden çıkarmaya bile çalıştı.
Blade Runner filminde oynadığı karakteri yönetmen Scott'a göre değil kendi düşüncelerine göre yaratılmasını talep eden Ford, ilk etapta bunda başarılı olamadı. Scott çektiği sahneleri daha sonra keseceğini söylemesine rağmen onlara filmde yer verdi. Ford bunun üzerine stüdyoyu bastı ama yine başarılı olamadı. Ancak daha sonra başka nedenlerden o sahneler kesildi. Bunun üzerine Scott bir sene sonra filmi kendi istekleri doğrultusunda tekrardan düzenledi.
Alfred Hitchcock'un kadın oyuncularla mazisi temiz değil. The Birds'in yıldızı Tippi Hedren'e de yapmadığını bırakmadı Hitchcock. Hedren tarafından reddedildiği için ünlü aktriste sözsel ve fiziksel tacizlerde bulunan Hitchcock, onu kariyerini mahvetmekle de tehdit etti.
The Royal Tenenbaums filminde beraber çalışan Wes Anderson ve Gene Hackman'ın da arası hiçbir zaman iyi olmadı. Setten önce kendi aldığı paranın diğer oyunculardan oldukça az olduğunu öğrenen Hackman, Anderson'a hayatı zindan etti.