Fillerle kurduğu sıra dışı iletişim sayesinde 'fillere fısıldayan adam' unvanını alan dünyaca ünlü çevreci Lawrence Anthony'nin hikayesi, sadakat, özgürlük ve doğa sevgisi hakkında alınması gereken derslerle dolu. Anthony'nin olağanüstü hayatı hakkında bilinenleri sizin için derledik. İyi okumalar!
Anthony, eğitimini Johannesburg'da tamamladıktan sonra sigortacı olan babasının izinden giderek sigortacılık ve emlakçılık sektörüne girdi. Genç yaşlarda babasıyla birlikte Afrika'nın birçok ülkesini gezen Anthony, kıtadaki birçok ülkede vakit geçirmiş, Zimbabwe'den Zambia'ya Afrika ülkelerinin çoğunu yakından tanıma fırsatı bulmuştu.
Bu hayranlığı, fena gitmeyen emlakçılık kariyerini yarıda bırakmasında ve yaşamının geri kalanını çevreci faaliyetlere adamasında etkili oldu. Kwazulu - Natal bölgesinde yer alan 'Thula Thula' rezervini satın alan Anthony, bu alanı içindeki vahşi hayvanlarla birlikte koruması altına almaya karar verdi.
Kendisi gibi çevreci bir grup, Afrika'nın Kuzey Mpumalanga bölgesinde bulundukları yerden kaçıp şehir sakinlerine korku salan bir grup fili durdurmak için Anthony'den yardım istedi. Filler bir süre daha durmazsa vurularak öldürüleceklerdi.
Cesaretini toplayarak hiç tanımadığı fillerin öfkesinin kaynağını anlamaya çalıştı ve onlarla duygusal bir tür bağ kurabildiğini keşfetti. Sesinin tonu ve vücut dili vasıtasıyla sürünün 'matriyark'ı (dişi lideri) ile iletişim kurdu ve derdini anlatmayı başardı. İnsanlara her daim mesafeli davranan ve oldukça agresif hareketler sergileyen fil sürüsü de Anthony'i kendi sürülerinin bir parçası olarak kabul etti.
Bölgedeki agresif fil sürüleriyle beden dili, bakışlar ve çıkardığı sesler sayesinde iletişim kurmayı başaran Lawrence Anthony, 'fillere fısıldayan adam' lakabıyla tanınmaya başladı. Anksiyeteden dolayı yemek yiyemez duruma gelen, yanlarına insanları yaklaştırmayan ve civarda yaşayan diğer insanlara tehdit oluşturan fil sürüleriyle kolayca iletişim kurdu, onların dilinden konuşarak onlardan biri gibi görünmeyi başardı. Bu yeteneği sayesinde Thula Thula gibi çok sayıda rezervin korunmasında ve yaşatılmasında öncü oldu.
Afrika'da savaş suçlusu statüsüyle aranan direnişçileri savaş alanlarında bulunan nadir hayvanları incitmemeleri için ikna eden Anthony, birbirlerine düşman olan kabilelerle görüşerek ormanların turistik potansiyelini birlikte değerlendirmeleri yönünde telkinlerde bulundu. Doğal alanlarda savaşılmaması için Birleşmiş Milletler'e resmi kanallarla teklifler sundu, diplomatlar ve avukatlar vasıtasıyla bu konuda lobi faaliyetleri yürüttü.
Anthony, Orta Doğu'nun en büyük hayvanat bahçesinin Irak'ta yer aldığını öğrenince ABD'nin Irak'ı işgal ettiği 20 Mart 2003 tarihinden birkaç gün sonra Kuveyt'e gitti. Veteriner malzemeleri ve kiralık bir araç ile Irak sınırını geçti, savaş bölgelerinden geçip hayvanat bahçesine ulaştı. Savaşın etkisiyle, bölgedeki 650 hayvandan sadece 35'i hayatta kalmıştı.
Bağdat'ta altı ay geçiren ve bu sürede hayvanat bahçesindeki hayvanları hayata döndürmeye çalışan Anthony; Amerikan askerleri, Irak ordusundaki silahı bırakmış eski askerler ve Iraklı sivillerden yardım alarak hayvanat bahçesini korudu. Anthony'nin hayata döndürdüğü hayvanlar arasında Saddam Hüseyin'in aslanları ve kaplanları da bulunmaktaydı. Anthony altı ayın ardından Irak'tan ayrıldığında, geride hayvanlar için temiz bir yaşam alanı bıraktı ve ABD ordusu tarafından 'cesaret madalyası' ile ödüllendirildi.
'The Elephant Whisperer' ('Fillere Fısıldayan Adam') adlı kitap kısa sürede 'bestseller' oldu ve 11 dile çevrildi. 2009 yılında yayınlanan kitap, Anthony'nin Thula Thula bölgesindeki mücadelesini ve ehlileştirmeyi başardığı hırçın fil sürüsünün hikayesini konu ediniyordu.
Ölümünden kısa bir süre sonra sıra dışı bir olay daha yaşandı: Anthony'nin fillerden uzakta yaşadıkları evin çevresi, saatler içinde filler tarafından sarıldı. Tam 12 saatlik bir yolculuğun ardından iki grup halinde evin etrafını saran tam 21 fil, iki gün boyunca oturarak hayatını kaybeden arkadaşlarının yasını tuttu. Filler bu hareketi sürülerindeki diğer fillerden biri hayatını kaybettiğinde yaparlardı. İşin en ilginç yanı da fillerin Anthony'nin ölümünden nasıl haberdar olduğunun bilinmemesiydi.
Thula Thula'daki filler, Lawrence'ın oğlu Dylan Anthony'nin deyimiyle 'hiç olmadığı kadar vahşi ve özgürler'. Bağdat'taki meşhur hayvanat bahçesi de, tüm doğal zenginlikleriyle beraber yaşamaya devam ediyor. Lawrence Anthony gibi aktivistlerin çevre bilincine ulaşabilmemiz için hep birlikte daha çok yol kat etmemiz gerekiyor. Doğal yaşamı korumak için Anthony'nin yarısı kadar fedakarlıkta bulunabilirsek dünyamız daha yaşanılası bir yer olacak şüphesiz.