Ferhan Şensoy ile gerçekleştirilen röportajın bir bölümü şöyle:
- Sizin iyi bir takipçiniz, filmlerinizi izlemiş ve tüm oyunlarınızı seyretmiş iyi bir tiyatro seyircisi olarak bir yıldır tiyatroya gidemediğim için mutsuzum. Hayatı tiyatro ve yazmak olan siz, tiyatronuzu, sahnede olmayı ne çok özlemişsinizdir. Duygu ve düşüncelerinizi merak ediyorum.
'Pazar günü sokağa çıkmak yasak! Kitap yazmak yasak değil. Perde açamamak elbette üzüyor beni, sahneye çıkmayı özledim. Bunun dışında eve kapanmakla ilgili bir sorunum yok. Son yıllarda sokağa çıkmayı da unuttum, çıkasım yok! Gördüğüm şeyler beni mutsuz ediyor. Geriş’e evimize çekildik. Benim boş durmak gibi bir durumum olamaz. Masamın üstü kitap olmayı bekleyen dosyalarla dolu. Bin yıl yaşayacak değilim. Her yazarın ardında bıraktığı bitmemiş dosyaları vardır. Ben ölünce eşim Elif’im toparlayacak dosyalarımı.'
Şu cümleyi "sanatçıyım" diyen kaç kişi kullanabilir? Ferhan Şensoy'un farkı bu işte. Helal olsun üstada.
Abi yapma gözünü seveyim, karşındakiler o kadar kalpleri kararmış kötü insanlar ki, senin bu hasta haline filan bakmazlar, şu halinle mahkemelerde sürünmenin anlamı yok çünkü ülkede uğrunda savunulacak insan da kalmadı. Hepsi ya ülkeyi terk etti ya da bana dokunmayan yılan bin yaşasın mantığıyla kabuğuna çekildi. Ya abi inanabiliyor musun, istiklal marşı "korkma" diye başlayan bir milletin düşeceği hal mi bu? Kısacası bırak ne halleri varsa görsünler, değmez yani...