Bu yazıma bir atasözüyle başlamak istiyorum, maçı özetleyen: 'Korkunun ecele faydası yok.'
İki teknik adam da korkmuş rakipten.
Hamza Hamzaoğlu'nun daha Florya'dayken ödü kopmuş. Fenerbahçe'de de Vitor Pereira son yarım saatte bu hisse kapılıp korkusuyla puanı adeta hediye etti, adeta davetiye çıkardı...
Dikkat çekici olan öncelikle sertlik dozuydu. Özellikle Sneijder üzerinde büyük bir baskı oluşturdu Fenerbahçe orta sahası. Onu oyuna sokmadılar. Bu zaman zaman sertlik sınırını zorlar nitelikteydi. Mutlak kademeli, mutlak hamleli bir markajla Galatasaray’ın beyni üzerine oynadılar. Bu sadece onu değil bağlılarını da etkiledi. Selçuk ve Bilal’i...
Tam da Başkan Aziz Yıldırım’ın Yüksek Divan Kurulu toplantısında söyledikleri gibi oynanıyordu maç... Evet, Kadıköy’e her gelişlerinde adeta bacakları titriyordu Galatasaraylı futbolcuların. Topla hemen her buluşmalarında rakibin presiyle bocalıyor, isabetsiz ya da hatalı paslarla kaybediyorlardı. Fenerbahçe’nin hücumdaki en etkin silahları savunmanın iki beki Gökhan ile tadını çıkardılar....
Derbilerde deplasman ekibi taraftarının stada gelmesi anlamsızca yasaklandığından beri ev sahibi olmak artık bir avantajdan çok daha ötesi. Fenerbahçe yine bu avantajla başladı. Tribünlerden atılan konfetiler 1978 Dünya Kupası finali atmosferini anımsatan cinstendi halbuki ligin bitmesine 24 maç var...
Öyle değil mi, kaptan Selçuk “Yenilsek de şampiyon oluruz” demişti. Galatasaray oradan beraberlikle döndüğüne göre şampiyonluk daha da kolaylaşmış hatta banko hale gelmiş sayılır…
Derbilerde teknik, taktik, fiziksel ve bireysel kalite 2. planda kalıyor. Dün yazdım, daha yürekli olan, çok isteyen ve kararlı olan kazanıyor. Psikolojik faktörler daha etkin. Dün bir kez daha bunu yaşadık. İlk yarı F.Bahçe, özellikle 60. dakikadan sonra G.Saray daha baskındı. 2 takım da top ayaklarındayken nitelikli bir oyun ortaya koyamadı...
Dün akşam iki derbiyi peş peşe izledik, Manchester derbisi ip üstünde golsüz bitti. İstanbul derbisindeyse detaylarda kazanan Pereira idi. 180 kritik dakikadan çıkan sonuç şuydu bence: City ile United, Fenerbahçe ile Galatasaray zaten güç olarak birbirine çok yakın. Böyle maçların kaderini nüanslar belirliyor, ufacık detaylar....
İki takım oyuncuları da baskı altında. Fenerbahçe 16 yıllık bir geleneği sürdürmek için kazanmak zorunda. Galatasaray ise “yeter artık” demek istiyor. Öyle hırslılar ki ikili mücadeleler, üçlü, hatta dörtlü mücadeleye dönüştü. Bir top kazanmak için kıyasıya mücadele var...
Rakibine 60 dakika kaleye şut bile çektirmedi Fenerbahçe... Skor üstünlüğünü sağladıktan sonra topu biraz bıraktı, ya da bırakır gibi yaptı. Derbinin kazanmak isteyen tarafını ilk saniyeden itibaren seyredenlerin hepsi biliyor, görüyordu...