Felsefî Bakış Açısıyla Zihin Oyunlarını Sevenlere: Belki Asla Cevaplayamayacağımız 8 Soru

İnsanlığın binlerce yıldır sürdürdüğü bir uğraştır felsefe. Merak eden, sorgulayan, öğrenmek, bilmek isteyen insan zihninin uğraşı ve tüm bilimlerin anasıdır. 

Bütün bilimler felsefeden kopup bağımsızlaşmasına karşın, felsefe kendine özgü yöntemlerle sormayı ve sorgulamayı sürdürüyor. Ancak bazı felsefî sorular var ki (aslında birçok felsefe sorusu gibi) belki de asla tam olarak yanıtlanamayacak. 

Bu nitelikteki sekiz felsefî soruyu sizlerle paylaşmak istedim.

Daha önce de bilim, felsefe ve etik açısından mutlaka cevap bulmamız gereken soruları ele almıştık.

İnsanlığın Bilim ve Felsefenin Işığında Mutlaka Yanıtlaması Gereken Beyin Yakan 12 Soru

1. Neden varlık (evren) var da hiçlik yok?

Sorunun kendisi paradoksal bir yapıya sahip: Hiçlik var olabilir mi? Kastımız şu: Neden hiçbir şey yok değil de bir evren var? Bir kainatın olması ve bizim de bu kainatı bir parçası olmamız kelimelerle açıklanması çok zor, çok tuhaf olan ve insanı hayrete düşüren bir durum değil mi?

2. Yaşadığımız evren gerçek mi?

Bu soru aslında Fransız filozof René Descartes'ın sorduğu ve 'düşünüyorum o halde varım', diyerek cevapladığı klasik Kartezyen soru. 

Biz gerçekten fiziksel bir evrende mi yaşıyoruz yoksa bir Yaradan'ın ya da bizden çok daha gelişmiş dünya dışı varlıkların ya da belki yapay zekânın ürettiği bir simülasyon evreninde mi? 

Doğal olarak aklımıza şu soru da geliyor: 'Matrix nedir?'

3. Özgür bir irademiz var mı?

Felsefî açıdan yanıtlanması en zor sorulardan biri de 'özgürlük' kavramıdır. Bu açıdan özgür bir irademizin olup olmadığı meselesi yüzlerce hatta binlerce yıldır filozoflar ve artık bilim insanları tarafından tartışılmaya devam ediyor. 

Determinist (belirlenimci) görüşe göre, evrendeki her şey belirli yasalar doğrultusunda neden-sonuç ilişkisi içinde hareket eder. 

Yapılan son nörolojik çalışmalar da beynimizin önce bir karar aldığını, bilincimizin ise bunu sonradan fark ettiğini söylüyor. 

Kuantum fiziği devreye girdiğinde ise her şey değişiyor ve bir olasılıklar evreninde yaşamaya başlıyoruz. Bilincimizin varlığı da her hâlükârda bir gizem olarak kalmaya devam ediyor.

4. Tanrı var mı?

Tanrı var mı? Çeşitli inançlara mensup insanlar ve deistlere göre cevap 'evet' iken, ateistlere göre cevap 'hayır'. Felsefi açıdan her ikisi de savunulabilir ama ispatlanamaz nitelikte. 

Bu sebeple 'bunu bilemeyiz' diyen bilinemezciler (agnostikler) bir adım önde diyebiliriz. 

Fakat bu durumun bir zaman sorunu olduğunu, bilimin gelecekte bu konuyu aydınlatacağını düşünenler de olabilir. Ancak bu soru asla çözülemeyebilir de...

Dolayısıyla herkesin görüş ve inançlarına saygı duymak elzem.

5. Ölümden sonra yaşam var mı?

Dini inanca sahip insanlar ya ölümden sonra cennet veya cehenneme gideceklerini ya da yeniden doğacaklarını (reenkarnasyon) düşünürler.

Materyalistler ise ölümden sonra bir yaşam olmadığını öne sürerler. Aslında her iki temel yaklaşım da şu anda bilinemez nitelikte. Dolayısıyla bu konuda şu anda tıpkı Tanrı'nın varlığı/yokluğu sorununda olduğu gibi ucu açık durumda...

Tabii yine de siz arkadaş arasında 'Ey ruh geldiysen masayı 3 kere tıklat' diye takılabilirsiniz.

6. Hayatımızı gerçekten nesnel biçimde deneyimleyebiliyor muyuz?

Simülasyon sorusu ile bağlantılı bir mesele ile karşı karşıyayız. Dünyaya nesnel bir çerçeve içinden bakmak ile dünyayı gerçekten nesnel olarak algılayabilmek arasında ciddi bir fark var.

'Algı' sözcüğü ile zaten bu fark ortaya çıkıyor: Hepimiz dış dünyayı ve bununla ilintili meseleleri kendi hislerimiz ve bilincimiz aracılığıyla değerlendiriyoruz. Bu nedenle hep bir 'bence' durumu söz konusu oluyor. 

Böyle bakıldığında gerçekten objektif bir evrenin varlığından bahsedebilir miyiz? Varsa biz bunu deneyimleyebiliyor muyuz?

7. En iyi etik/ahlâk sistemi hangisidir?

Tarih boyunca filozoflar, teologlar ve politikacılar insan eylemlerini değerlendirerek, en doğru davranış kodlarını bulmak için uğraştılar. Felsefede bu alana 'etik' deniliyor. 

Etik ile benzer yanları olmakla beraber farklılıkları da bulunan ahlâk sistemleri ise genellikle bir toplumun kendi dinsel/kültürel dünya görüşleri çerçevesinde ortaya koydukları doğru davranış kodlarıdır.

Yapılan bilimsel araştırmalar neyin iyi neyin kötü olduğu konusundaki bakış açımızın sadece kültürel olmadığını, psikolojik de olduğunu gösteriyor. 

Bir davranışın doğru olduğunu iddia etsek bile bu hakikaten öyle midir? Bu sorunun yanıtını kolaylıkla vermek mümkün değil...Esasında neyin 'iyi' neyin 'kötü' olduğunu pek de bildiğimiz söylenemez ve bu belki de sonsuza dek böyle kalacak...

8. Sayılar nedir ve nasıl oluyor da dünyada karşılık bulabiliyor?

Hayatımızda hemen her gün farklı sebeplerle sayıları kullanmak durumunda kalıyoruz. Platon ise meşhur 'Akademi'sinin girişine 'geometri bilmeyen bu kapıdan giremez.' yazdırmıştı...

Fakat sayılar gerçekte nedir? Nasıl bir varlığa sahiptirler? Eğer sadece zihnimiz tarafından üretilen soyut varlıklar ise nasıl oluyor da evrendeki yasaları matematiksel formüller ile açıklayabiliyoruz?...

Yoksa sayılar somut ve doğaya içkin bir varlığa mı sahipler? Öyleyse insan dışında herhangi bir canlının bu açıdan sayılarla ilişkisi olduğunu öne sürebilir miyiz?

Kısacası matematik felsefesi, felsefenin ve insan zihninin belki de asla yanıtlayamayacağı bazı sorulara sahip...

Popüler İçerikler

"Bir Evim Varsa Onun Sayesinde": Hakan Meriçliler'den Vural Çelik Tartışmasında Gülse Birsel'e Büyük Destek!
Sevgilisine Atacağı Fantezi Mesajını Yanlışlıkla Karısına Atan Ünlü Patron İcralık Oldu
Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi
YORUMLAR
24.10.2016

hayatımda ilk defa şuraya yorum bırakıyorum. soruları hazırlayan bi adım öne çıksın. hangi felsefe sorusunun cevabı evet/ hayır gibi kesin cevaplardan oluşabilir?

Pasif Kullanıcı
16.11.2022

Katılıyorum. Bugünde içerik hazırlamadan geçmeyeyim diye hazırlanmış gibi.

02.11.2016

Benim mesela param yok, hemde hiç yok. Demek ki hiçlik var.

06.11.2016

Yıl olmuş 2016, halen evrenin kendi kendine oluştuğuna inananlar var mı? Bilim diye bir şey var; hem de birçok alanda gelişmekte olan. Mantıklı veya aklımızın alamayacağı derecede yüksek ayarlarla çalışan milyonlarca algoritma etrafında yaşıyoruz ve bunların "sonsuz bilgi sahibi bir yazılımcı" tarafından yapıldığına inanmamakta neden bu kadar inatçı olunur, anlamış değilim. Yaratıcıyı göremiyoruz diyenlere de kısa bir örnek; Düz bir kağıda çizdiğimiz tek boyutlu bir çöp adamın, bizi (çizen kişiyi) görüp anlayabilmesi için; o kağıttan, bizim çoklu boyutumuza bir "canlı" olarak çıkması gerekir ki bizi görebilsin. Çöp adama ufak bir akıl yüklesek ve o da "yaratıcı; kağıda veya mürekkebe benziyor ya da yaratıcıyı kağıtta göremediğim için yoktur" dese ne kadar mantıklı olur? Ayrıca; en ufak bir olayda bile, mesela: Gece bir marketin camları kırılmış ve paraları kaybolmuş olsa; ilk sorulacak soru "kim girdi / kim çaldı" şeklinde olur. Bu soru; varlık için neden sorulmasın ki?

TÜM YORUMLARI OKU (15)