Felaket mi Mucize mi: Dünyadaki Tüm İnsanlar Yok Olsa ve Sadece Sen Kalsan Neler Olurdu?

İnsanlığın yok olmasına hazır mısınız? Durun hemen cevap vermeyin, önce içeriğimizi okuyun!

Eğer nükleer santrallerden anlamıyorsanız size kötü bir haberim var. Bütün insanlar yok olduktan sonra yalnızca birkaç saat içinde şehirler karanlığa gömülmeye başlayacak.

Durun, hemen sıkmayın canınızı!  Biraz zorlu ama bir çare var. Eğer bir pilot değilseniz hemen bir gemi (sanki gemi kullanmak çok kolaymış gibiya da 100 yıl sonra tamamen çürüyecek olsa da araba (araba da bulsanız her halükarda gemiye ihtiyaç var, bence şimdiden öğrenmeye başlanabilir) bulmanız gerekiyor. Neden mi, söyleyeyim? 

Nevada'daki kendi kendine çalışma özelliğine sahip Hoover Barajı'na gidiyoruz. Çünkü bu baraj belki de yıllarca kendi kendine elektrik üretebilecek bir şekilde tasarlanmış! Yalnız borulardan midye temizlemeyi bilmiyorsanız 1 sene vaktiniz var; çünkü midyeler soğutma borularını tıkayacak ve aşırı sıcaklıktan ötürü jenaratörler kapanarak yeryüzündeki son ışıklar da kapacanak.

Yaşadığım şehri terk etmem diyorsanız sizi iki konuda uyarmak zorundayım, birincisi yer altı suları...

Aşağı yukarı 36 saat sonra yer altı sularının yukarı doğru çıkması sonucu özellikle metroları olan büyük şehirlerin kanalları su dolmaya başlayacak. Bu yüzden şimdiden dalgıç techizatı edinmek ve gökdelen gibi bir binanın yüksek katlarını mesken tutmak hiç de fena fikir değilmiş gibi geliyor. 

3 hafta kadar sonra da şehrin su kaynaklarının kesileceğini unutmayalım. Gerçi böyle bir durumda içme suyu aramayız sanırım. Şehri tamamen su basmasına ise daha 1 ay var endişe etmeyin. Ha tabii bu 1 ayda da hayatta kalmanız lazım. Nasıl olsa su var, eminim bir yerlerden yiyecek de bulursunuz; peki, ya siz yiyecek olursanız?

Çok tatlılar değil mi? Evet, çünkü aç değiller. Sizi uyarmam gereken iki durum da bu, evcil hayvanlar!

Şehirlerde bizle yaşayan hayvanlar, ya verdiğimiz yemeklerle ya da yemek artıklarımızla beslenirler. Peki biz gittikten sonra ne yapacaklar? Aşağı yukarı 1 hafta, 10 gün sonra evde buzdolabının eriyen sularıyla idare edip ölmemeyi başaranlar camları kırıp çıkacak, sokakta yaşayanlarla karşılaşacaklar ve tahmin dahi etmek istemeyeceğimiz bir mücadele başlayacak.

 Bir de aşıları kontrol edilmediğinden düşünün ki 3 ay kadar sonra kuduz hayvanların mücadelesinin ortasında kalacaksınız. Evde saklanırım derseniz, sürpriz (!) yıllardır zaten komşunuz olan fare ailesi artık sizi ziyaret etmeye karar vermiştir.

Diyelim ki saklandık, avcılığımızı geliştirerek yiyecek de bulduk peki ne kadar iyi bir avcı olabilirsiniz? Çünkü onlar geri geliyorlar...

Belki tadınız kaçacak ama 2 ay kadar yiyecek olarak 'sağlıklı' köpek, kedi ya da fare ile idare edebilirseniz tam da o sıralar çiftlik hayvanları yavaş yavaş vahşileşerek kaçıp şehre gelecekler. Bu durumda vejetaryenliğin bir kenara konabileceğini düşünerek inek vesaire yemek için güzel belki ama doğayı biliyorsunuz, onlarla beslenen daha büyükleri de var. 

Eh siz de tahmin edersiniz ki kokuyu duyan gelecek ve Türkiye için konuşursak yaklaşık 6 ay sonra sokaklarda vaşaklar, çakallar, kurtlar, geyikler, ayılar ve yaban domuzları görmeniz işten bile değil. Kim bilir belki de bir yerlerde yaşamaya devam etmiş bir Anadolu leoparı geri döner ha, ne dersiniz?

Artık ne kadar anlamı kalacak bilmiyorum ama aradan 1 yıl geçti ve doğum gününüzü kutlamak için tabii ki hayvanlara dikkat ederek dışarı çıktınız, sizi çok güzel bir manzara bekliyor olacak.

Fen bilgisi derslerimizden de hatırladığımız gibi bitkiler güneş ışığı görür görmez nerede olurlarsa olsunlar yaşamaya devam ederler. İşte sadece bahçelerimiz değil asfaltlarımızın arasındaki çatlaklardan da kendilerine yol bulan tohumlar büyüdükçe büyürler ve yosunlar, mantarlarla birleşerek humus katmanı oluştururlar. 

Yani yapacağınız yürüyüşte muhtemelen asfalta hiç basmayacaksınız ve binalar yemyeşil olacak, kulağa güzel geliyor öyle değil mi? Ancak dikkatli olun çünkü bolca yoncanın arasında ya bir yılanla ya da bir geyik ile karşılaşabilirsiniz, ha bir de büyük duvarlardan uzak durun, bitkiler sandığımızdan çok daha kuvvetliler çünkü.

5 yıl geçti... O büyük yıldırımı ve sonrasındaki şehir yangınını hatırlıyor musunuz, zaten nasıl unutulur ki? Evet, artık neredeyse hiçbir binayı tanıyamayacağız.

Çünkü yangınların toprağı beslemesiyle coşan bitkiler dört bir tarafımızı sarmış durumdalar. Şimdi karşınızda duran ve bir zamanlar uzayda görev yapan Uzay istasyonu bile 2 yıl önce yere düştüğünden beri neredeyse bitkilerle kaplanmış. Doğanın kendisini bu kadar hızlı yenilemesi ne güzel değil mi? 

Ancak şu hep kahve içtiğiniz parka gitmemenizi öneririm; çünkü artık orası bir Amazon ormanından farksız durumda ve böyle bir ormanda karşınıza ne çıkar bilinmez. Biliyorsunuz Anıtkabir alanında da hatrı sayılır bir orman var. Ancak isterseniz gidip son bir kez görün çünkü aşağı yukarı 5 sene sonra oranın da duvarları yıkılacak.

Koskoca bir çeyrek yüzyıl geçti... Hani 25 yıl önce sevgilinizle tatilde denize girdiğiniz o yer var ya, "ne yazık ki" artık sular altında kaldı.

Eğer rakımı düşük bir yerde isek denizden yüksek bir yerlere taşınmamızın vakti geldi demektir. Bu arada kafanıza dikkat; çünkü  gökdelendeki camlar artık basınca ve rüzgara dayanamayarak kırılmaya başlarlar. Bir de demiştik ya gökdelende yaşayalım diye, özellikle iki tür ev arkadaşınız olması muhtemel: güvercinler ve hamam böcekleri. 

Hatırlarsanız eskiden evde gördüğünüzde bile ya kaçtığınız ya da dışarı attığınız ya da öldürdüğünüz hamam böcekleri 300 milyon yıldır olduğu gibi hala hayattalar ve size tavsiyem kitabınız var ise dikkatli olmanız; çünkü bin yıllardır bizim artıklarımızla besleniyorlardı; ancak şu an önlerine çıkan birçok şeyi yemek zorundalar.

75 yıl daha yaşlandınız... Hani bir gün Boğaz Köprüsü'nden geçerken bakım yüzünden şeritlerin bazıları kapanmıştı da bayağı bir beklemiştiniz ya...

İşte o bakımların nedeni 25 sene önce çürümeye başlayan ve şu sıralar çökmek üzere olan köprünün çok daha fazla dayanması içindi. İstediği kadar çelik olsun, çok güçlü olsun doğa öyle ki... Eğer hala iki yakalı bir şehirde yaşamayı başarmışsanız bir an önce yakanızı seçin derim çünkü bundan sonra karşıya hiç geçemeyebilirsiniz, gerçi 75 yıldır en azından yelkenli kullanabiliyorsunuzdur. 

Yalnız olay sadece suyun üstünde durmak da değil. Baştan beri hep karayı düşündük, bir de denizleri düşünsenize... Avcılığın tamamen ortadan kalkması herhalde türleri coşturacaktır. Birkaç haftalık karantinada Boğaz'da rahat rahat gezen yunusları düşününce 75 yılda kim bilir neler gelecektir bu yüzden yelkenli de çok makul olmayabilir. Diğer taraftan okyanus sularının taşıyacağı petrol de cabası...

Bütün sevdiklerinizin birden kaybolmasının üzerinden tam 200 yıl geçti, bildiğiniz neredeyse bütün büyük yapılar yok oldu.

100 yıl önce Big Ben, Eyfel gibi birçok büyük yapı yerle bir oldu. Ne yazık ki onların fotoğraflarını ya da videolarını da saklayamadık çünkü basılı materyaller zaten ısı ve nemden bozulup yok olmuşlarken cd, vesaire gibi aletlerimizin de ömrü sandığımız kadar uzun değil. Yani insanlık tarihine dair pek çok belgeyi çoktan kaybettik hem de 150 senede. 

Bu arada sevgili kuzenlerimiz maymunlarla umarım iyi anlaşırsınız; çünkü bir hayli çoğalmış olacaklar ve yok olmaya yüz tutmuş şehirlerin yüksek yapılarında çoktan hakimiyetlerini ilan etmiş olacaklar. Ancak Empire State gibi sağlam binalar da yıkılacağı için taşınmanızın zamanı geldi, nereye mi? Daha orta boylu yapılara. Ha bu arada artık pek sokaklara inmemelisiniz, hani 36 saat sonra yükselen yer altı suları vardı ya işte onlar 150 yılda şehrin altını bir hayli 'oydular.' Yani çökmelerin başlaması an meselesi!

1000 yıl oldu... Lütfen "nasıl hayattayım" diye düşünmeyin; zira herkesin bir anda kaybolduğuna ve dünyada yalnızca sizin kaldığınıza inanmıştınız.

Diyebilirim ki Türkiye'deki bütün şehirler artık birer orman olur. Aslında sadece Türkiye de değil bütün dünya neredeyse yemyeşil ve şehirler ayırt edilemeyecek halde. 500 yıl önce Anıtkabir tamamen yok oldu ne yazık ki, Özgürlük Anıtı ise Atlas Okyanusu'na karıştı. Tac Mahal çöktü, Washington ise çoktan sular altında...

Aslında bir ev olmasa da tekrar evcil hayvan edinmek için bir fırsat var çünkü ev hayvanlarındaki 'kuduz' durumu normalleşir; ancak hem kediler hem de köpekler artık çoktan vahşidirler Örneğin hala ayakta olan Roma Kolezyumu'na giderseniz kedi veya köpeklerin burayı zapt ettiğini görürsünüz. İsterseniz kendinize bir ev arkadaşı seçin ama sizinle gelmek ister mi bilmem?

Uzaydan görünmüyor ama 10 bin yıl sonra görünebilecek yapılardan biri Çin Seddi...

Diğerleri de Giza Piramidi ve Rushmore Dağı. Piramidin üstünü kum kaplayana kadar hala gidip görmeniz mümkün, Rushmore Dağı'nın ise rüzgardan başka herhangi bir düşmanı olmadığı için ayakta kalmaya devam edecek hem de milyonlarca yıl. Yani bundan 10 bin yıl sonra dünya dışından akıllı bir varlık gelse size rastlasa rahatlıkla şunu söyleyebilir, 'Ya dünyada görülecek hiçbir şey yok, sen buradan sıkılmıyorsun?'

35 bin yıl sonra ise doğada hiçbir kurşun kalıntısı kalmayacak bu temiz bir doğa demek bir bakıma. Geldik ölümümüze, 100 bin yıl sonra karbondioksit seviyesi oldukça artacak ve nefes alamayacağız, bence iyi bile yaşadık zaten. Ve bizden geriye pek de bir şey kalmayacak. 10 milyon yıl sonra şehirlerimiz kilometrelerce yerin altına gömülmüş olacak ve bir bakıma petrol için hammadde olacağız. 100 milyon yıl sonra ise insanlar olarak artık sadece birer fosilizdir.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir.

Doğal Beslenme, Özgür Seks ve Çıplaklığın Felsefesi Lebensreformizmin Öncüsü: William Pester
Hem Uzayda Hem de Denizde İlklere İmza Atıp Tarihe Adını Altın Harflerle Kazıyan Kadın: Kathy Sullivan
Her Konuda Kararsız mısınız? Filozof Buridan'a Göre Ölebilirsiniz!

Popüler İçerikler

ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi
Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi
Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
YORUMLAR
22.07.2020

bana böyle gel onedio

22.07.2020

Son zamanlarda onedioda okuduğum nadir güzel yazılardan,gereksiz magazin yerine bu tarz ufuk açıcı paylaşımları daha da çok bekliyoruz .İnsan bir yandan keşke doğa kendi bir şekilde yenile diyor ama ne yazık ki bize hiçbir zararı olmayan canlıları bile öldürmekten zevk alıyoruz. Binlerce ağaç bir beton parçası için yakılıyor. Dünya ile savaş halindeyiz kazanırsak kaybedeceğiz .

Pasif Kullanıcı
22.07.2020

Yani bu yazıya bakacak olursak teknolojinin, medeniyetin bi zamanlar çok gelişmiş olduğu ancak bi felaket sonrası her şeyin en başa döndüğü ve insanlığın yeniden başladığı teorisi çok da mantıksız değil. Doğa hemen hemen bütün izlerimizi silmekte hiç de zorlanmıyor.

TÜM YORUMLARI OKU (11)