“Ali Bey, “Galatasaray Türk sporu için beka sorunudur” dediniz.
Bence Türk sporu için beka sorunu olan Galatasaray değil, sizsiniz.
Sadece ve sadece şahsi ikbali için ülkeye nifak tohumları eken siyasetçiler gibisiniz.
Herkesi birbirine düşmanlaştırarak arada kendi başarısızlıklarınızı örtüyor, sıkıştığınız yerde hayali düşmanlar, dış güçler yaratıyor, bitmeyen bir devri sabık hikayesi anlatıyorsunuz.
Ülkeyi bölüyor, kamplaştırıyor, düşmanlaştırıyorsunuz.
Bana nedense hep dış güçler, hayali düşmanlar yaratarak seçmenini konsolide etmeye çalışan bazı politikacıları hatırlatıyorsunuz.
Emin olun Türkiye’de biraz okkalı bir savcı, biraz bağımsız bir yargı olsa 6222 sayılı yasadan yargılanırsınız.
Benim camiama “malum camia” diyerek aşağılamaya çalışıyorsunuz.
O iş sizi çok ama çok aşar Ali Bey.
Malum camianın fertlerinden biri, Sultan Abdülaziz’in torunu, Halife Abdülmecit Efendi’nin oğlu Galatasaray Lisesi mezunu şehzade Ömer Faruk Efendi kulübünüzün başkanlığını yapmıştır. Muhtemelen bunu bile bilmeyecek kadar spor kültüründen yoksun bir durumdasınız.
O camia diye karalamaya çalıştığınız camia sizden de, sizin servetinizden de eskidir ve siz yokken de olmaya devam edecektir.
Ona buna mesnetsiz FETÖ’cü suçlamaları yaparken de dikkatli olmanızı tavsiye ederim.
Bir dönem Türkiye’nin her yerine bulaşan FETÖ virüsü Galatasaray’a bulaştığı kadar diğer kulüplere de bulaşmıştır, yargı süreçlerine bakıldığında hiçbir kulübün bundan azade olmadığı aşikardır.
Türkçe Olimpiyatları’nın sponsoru olarak bu konuda başkalarını suçlarken daha derli toplu sözler söylemeniz yeğdir. Ama başkalarını suçlayarak kendinizi aklama konusunda örnek aldığınız siyaseti burada da sürdürmek niyetinde iseniz o siyasetin alıcısı sizin kulübünüzün saygıdeğer üyeleri ve Cumhuriyet’e sahip çıkma konusundaki duyarlılıklarını tüm kulüplerden daha fazla kanıtlamış taraftarları olamaz, onu da biliniz.
Gezi döneminde, sizi tutuklatmak, şirketlerinizi batırmak için plan yapanlarla bugün ele ele olmak ise başka bir kişilik analizinin konusudur ki, onu da benim değil klinik psikologların yapması yeğdir.
Ali Bey, sonuç olarak “narsistik” tavrınızla benim açımdan çok kayda değer biri değilsiniz.
Ailenizin büyük bağışı ile Harvard’a kabul edilmiş olmanız bile sizi ciddiye almama neden olmaz.
Ama bundan böyle sözlerinize dikkat etmenizi tavsiye ederim.
Hem temsil ettiğiniz ailenin saygınlığı hem de Türk sporunun ve Türkiye’nin huzuru, barışı açısından.
Tabii asıl maksadınız o huzuru kaçırmak ve barışı bozmak değilse.
Aklınızı başınıza alınız.
Herkes sizin düşmanınız değil Ali Bey, psikolojik teşhisi koyulmuş hastalıktan mustarip değilseniz, herkesin size düşman olmak bir yana saygı duymak istediğini ama siz bunu hak etmediğiniz için duyulamadığını biliniz!
NOT: Bu yazıyı gece Habertürk’teki yayını izlemeden yazdım. Ali Koç’un halini görünce hafif bir yazı olduğuna kanaat getirdim. Yazık. Belli ki travmalarla dolu bir hayatı olmuş. Galatasaray başkanı hakkında kullandığı ifadeyi, her hangi birini karyı kullanmak büyük bir terbiyesizliktir.”
Ulkeye bak amk. Ali Koc'a terbiye dersi vermeye calisan dalyrak da Fatih Altayli. Elindeki viski bardagini valiye firlatan adam, herkese her mecrada kufurler yagdiran adam Ali Koc'a terbiye dersi veriyor aklinca.
Fenerbahçe'li olarak Ali Koç'la ilgili daha önceleri yaptığım yorumlarımı okuyanlar bilirler. "Tahtadan maşa, aptaldan paşa olmaz, amigodan da başkan " diye birçok kez yazdım. Fatih Altaylı adeta düşüncelerime tercüman olmuş. Her satırı bana göre doğru. Şurada yalan yazmış diyenleri merak ediyorum.
bilezik gibi geçirmiş. tek vasfı zengin bir aileye doğmuş olmak.