Farz Edelim Dış Evrenlerde Yaşayan Canlılar Bulduk, Ee?

2016 yılının son aylarında, mesela Kasım gibi NASA uzaya yeni bir uydu fırlatsa. Uydumuzun adı “NASA the Explorer” olsun, çocukları uzay araştırmaları konusunda heveslendirmek için böyle bir isim seçmiş olsunlar. Bunun konumuzla hiç alakası yok ama hoş bir detay gibi geldi bana. Neyse, fırlatacağı bu uydunun özel alıcıları olsa ve dış evrende solucan deliklerini tespit etmek için boşlukta salınıp duracak olsa. Buraya kadar her şey harika, hatta şu an NASA’ya bir fikir bile vermiş olabilirim. Adresimi falan aşağıda bulabilirler, telif hakkı, vs. dert olmaz anlaşırız.

NASA the Explorer uydusu ilk defa kullanılan bir teknoloji sayesinde çok çok yüksek hızlara çıkabilecek bir kabiliyete sahipmiş mesela, normal uydulardan 100 kat daha yüksek hızlara rahatlıkla çıkabiliyormuş. Uydu fırlatıldıktan sonra NASA dışında kimsenin aklında kalmayacak muhtemelen, unutup gideceğiz. Pluton’un fotoğraflarını çeken uydunun fırlatıldığını kim hatırlıyor mesela? Arada sırada NASA çektiği fotoğrafları yayınlamasa Mars’taki Curiosity’yi kim önemsiyor? Derken 2025 yılında NASA, sosyal medya üzerinden “Akşam 5’te çok önemli açıklamalarda bulunacağız” dese.

NASA böyle açıklamaları çok yaptığı için insanlık biraz yalama oldu, ama yine de bir ümit deyip bilgisayarların başına kurulsak. NASA, “2016 yılında solucan deliği bulsun diye uzaya yolladığımız NASA the Explorer ile bağlantımız kesildi, ancak bağlantımız kesilmeden önce bize son bir fotoğraf göndermeyi başardı” dese. Bu fotoğraf bundan 5 yıl öncesine ait, bize yeni ulaştı, anlaşılan o ki bir solucan deliğine girip bizden çok uzaktaki farklı bir evrene ulaşmayı başardı diye de eklese.

Çoğumuz büyük olasılıkla böyle bir habere “yav he he” der geçer, 2025 yılında hala yav he he kalıbının kullanılıyor olmasının üzüntüsünü bir kenara bırakırsak, kimsenin önemsemeyeceği bir haber olacaktır bu. Ama NASA bununla yetinmese ve uydu bunu gönderdi diye bir de fotoğraf paylaşsa ve o fotoğrafta aynen bize benzeyen, bizimki gibi şehirler kurmuş, bizler gibi ara-çalara binen, yollarda yürüyen, kalabalık, ama çok farklı bir mimariye, giyim tarzına, yüz yapısına falan sahip insanlar görsek. Tam o noktada ne yapacağız?

Elimizde bizden çok çok uzak bir evrende, aynı bizim gibi yaşayan, aynı bize benzeyen, yaratık değil de insan olan canlılar görsek. Uydunun kamerasına şaşkınlık içinde bakan, uydunun ne olduğunu anlamaya çalışan canlılar görsek. Tıpkı “Truman Show” filminde gökyüzünden düşen spot lambası gibi, uydunun başına toplanıp onu inceleyen insanlar. Bu neyi değiştirir? Artık nasıl insanlar oluruz? Bilim dünyası ne yapar? Günlük yaşantımız bu olaydan nasıl etkilenir? İnançlar, sohbetler, araştırmalar, çalışmalar, vs. bu olaydan nasıl etkilenir?

Bir kere en güçlü grup olarak “bunlar hep kandırmaca” grubu ortaya çıkar. NASA’nın tıpkı Ay’a iniş oyunu gibi bir kurgunun içinde olduğu, daha fazla bütçe alabilmek için numara yaptığı iddia edilir. Yıllarını bilime vermiş insanların, üç kuruş fazla para almak, sigortalarının tam maaş üzerinden yatmasını sağlamak için böyle ayak oyunlarına başvurması bana oldum olası saçma gelmiştir.

En azından bizim ülkemizde gündelik yaşamımızdaki en büyük değişiklik, sosyal medyada uzun süre devam edecek olan “NASA the Explorer”in gönderdiği fotoğrafla oluşturulan caps’lere gülmek olur. Bakanlarımız, siyasilerimiz büyük olasılıkla “biz daha hızlı bulurduk o solucan deliğini ve bir değil en az 10-15 foto alırdık uydudan” diye açıklamalar yaparlar. Nasıl bir siyasetimiz varsa, bundan 10 yıl sonrasında bile hala aynı yerdeler, yazıklar olsun.

NASA’da ise bambaşka faaliyetler olur, hemen bilim adamlarından oluşan geniş katılımlı bir kurul oluşturulur. Türkiye’den gitmesi planlanan profesörün bildiriye imza attığı için hapiste olduğunun fark edilmesiyle Türkiye bu kurula üye veremez. Göndermek istediği üyenin “Kasaplar Federasyonu Müdür Yardımcısı” çıkması ufak çaplı bir kriz yaratsa da bizden başka canlıların bulunmuş olmasının verdiği heyecanla fazla üstünde durulmaz.

Derhal “NASA the Exdplorer” uydusunun bir benzeri yapılır, ancak bunun da akıbeti aynı olacaktır. En iyi ihtimalle elimize yeni dünyanın bir fotoğrafı daha geçer ama o kadar. Şöyle düşün, elma diye bir meyvenin varlığından haberin yoksa canının elma çekmesi mümkün değildir, ama bir kere de olsa elma ısırdıysan ve tadı çok hoşuna gittiyse elma istersin. Peki şimdi de o elmaya nasıl ulaşacağını kesinlikle bilmediğini düşün… Kötü bir his değil mi? İşte dünya olarak bunu yaşardık, oralarda bir yerlerde sana benzeyen canlılar, onların dünyası, ülkeleri, dilleri, şehirleri, teknolojileri, vs. var ama sen oraya nasıl ulaşacağını bilmiyorsun. Bu yer bitirir bizi.

Evren sürekli genişleyen bir yapı, ama diyelim ki genişlemesi durdu. Şu haliyle bir ucundan diğer ucuna seyahat etmek ne kadar sürüyor biliyor musunuz? Hiç bekletmeden söyleyelim, 93 milyar ışık yılı sürüyor. Bir ışık yılının: 300.000 km/sa hıza sahip ışığın bir yılda aldığı yol olduğunu da söyleyelim de bu sürenin uzunluğunu düşünürken beyniniz yansın. Yani senden, atıyorum, 5 bin ışık yılı uzakta birileri var, sen onları deli gibi merak ediyorsun ama hiç göremeyeceksin onları. Bunu bilmenin yarattığı huzursuzlukla baş edebilecek miyiz?

Edemeyiz, özellikle yetişmiş beyinler bu hüzünle mücadele edemezler. Bilim insanları hassas kimselerdir, yaptıkları bir buluşun, keşfin arkasını eşeleyemezlerse delirirler. İşte bu keşif onları delirtir. O zaman yapmamız gereken şey basit, NASA derhal dış uzayda birileri var mı diye araştırma yapmayı bırakmalıdır. Uzayla ilgili olarak bildiklerimiz şu an için bize yeter. Uyduları telefon, İnternet, TV, vs. için kullanalım kafi. Zamanında bakanımız çok doğru bir şey söylemişti: “Bu teknolojiye fazla kafa yormayacaksın, alıp kullanacaksın o kadar. Yoksa kafayı tırlatırsın!”

Bu kadar yazdıktan sonra konuyu “uzay araştırmaları sonlandırılsın” diye bitirmem sizi şaşırtabilir, ama nihayetinde ben ortalama, vasat bir insanım ne dememi bekliyordunuz ki?

Popüler İçerikler

Türkiye'ye Gelir mi? Suudi Arabistan'da Forma Giyen Cristiano Ronaldo'dan Değişim Kararı
Apar Topar Çıkarılmışlardı: Kızılcık Şerbeti'nde Giray ve Heves Ayrılığının Gerçek Nedeni Ortaya Çıktı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Karşıtlarına Mesaj Yolladı: "10 Yıl Daha Yaşasa Bambaşka Olurdu"