Son dönemlerde oldukça popüler olan Nordik diziler izleyicileri hikayeleri ve oyunculuklarından da çok çekimleri ile kendilerine hayran bırakıyor. Biz de kayıtsız kalamayarak İskandinav dizilerine bir göz atalım dedik.
Siz de ''bunu unutmuşsunuz'' dediğiniz İskandinav dizilerini yorumlarda bizimle paylaşabilirsiniz.
İyi seyirler. 🙂
Oldukça sadistçe ve işkence görülerek öldürelen kurbanların seri katilleri olan bu beş farklı katili bulmak, Kopenhag polis teşkilatındaki dedektiflerimiz için oldukça zor bir görev. İlk kısımda anlatılan seri katilin işkence metodu ve bundan aldığı zevk de oldukça dahice.
İsveç’te bir sahil kasabasında aile pansiyonu işleten Anna-Lisa, uzun yıllardır birbirlerinden kopuk olan çocuklarına birer mektup göndererek onları doğum gününü kutlamak üzere yanına çağırır. Aynı zamanda çok önemli bir sır açıklayacağından bahseder. Çocuklar eve geldikten sonra bu sırrı öğrenmek için acele ederler. Nitekim bir müddet sonra Anna-Lisa ardında bir not bırakarak, denizin ortasındaki bir sandalda kafasına silahı dayayarak intihar eder. Bu andan itibaren Waldemar Ailesi içindeki sırlar açığa çıktıkça bir çatışma hali hüküm sürmeye başlar.
Bir Danimarka yapımı olan The Eagle: A Crime Odyssey Uluslararası Emmy Ödülleri’nde En İyi Yabancı Dizi ödülüne layık görülmüştü. Üç sezondan oluşan dizi Berlin, Kopenhag, Oslo ve İzlanda’nın bazı bölgeleri dahil olmak üzere kuzey Avrupa’nın değişik noktalarında çekildi. Yarı İzlandalı yarı Danimarkalı polis memuru Hallgrim Ørn Hallgrimsson’ın (Jens Albinus) hayatını anlatan yapım adını da başroldeki karakterin lakabından (“Ørnen” – “Kartal” ) alıyor. Ørnen özel bir ekibin liderliğine getirildikten sonra Norveç, İsveç, Danimarka, Rusya ve birçok farklı ülkeyi de ilgilendiren dosyalar ele alıyor. Bunların arasında motorcu çeteler, eski bir KGB ajanı, olası terorist saldırılar ve küresel dolandırıcılar da bulunmakta. Bir yandan suç dosyalarını kapamaya çalışan Ørnen diğer yandan da çocukluğundan kalan travmasıyla başa çıkmaya çalışıyor.
Henning Mankell’in romanından uyarlanan Wallander Golden Globe adaylığı almış bir polisiye. Cinayet dedektifi Kurt Wallander’ın iş ve özel hayatının anlatıldığı dizi, İsveç’in güneyinde yer alan Ystad’da geçiyor. Her bölüm Wallander’ın farklı bir suç veya cinayeti incelemesine şahit oluyoruz. Ancak benzerlerinde pek sık görünmeyen bir karakter gelişimi dizinin daha güçlü bir hikaye sunmasını sağlamakta. Son on yılın belki de en popüler polisiye dizisi olan Wallander Avrupa’nın hemen hemen her ülkesinde yayınlandı.
Bir hastanenin onkoloji bölümünden, elinde sigarasıyla hayata dair tüm umutlarını kaybetmiş bir kadın çıkıyor. Danimarka’nın en yaratıcı sanatçılarından olan Veronica Gronnegaar‘ın artık günleri sayılıdır. Veronica’nın bilinen üç çocuğu vardır. Fakat yıllar önce başka bir aileye evlatlık verdiği Signe adında bir kızı daha vardır. Yılar boyunca kızını görmemiştir. Signe’nin ise anne ve babası bildiği ebeveynleri ve sevgilisi ile gayet sıradan bir hayatı vardır.
Ta ki gerçek annesi Veronica ölmeden önce kendisine gerçekleri açıklayıp, mirasının da tamamını ona bırakana dek. Veronica öldükten sonra Signe’nin varlığından diğer kardeşleri de haberdar olur. İçinde değeri oldukça yüksek bir malikanenin olduğu bu mirasın kardeşler arasında ortak pay edilmemesinin sonucu olarak, dört kardeşin hayatları baş aşağı döner. Farklı gözlerle kendilerine ve birbirlerine bakmaya başlarlar. Yalanlarla dolu bir yolculuğun içine doğru sürüklenmeye başlarlar.
Norveç için petrol devrini kapatan Jesper Berg, Avrupa'ya alternatif enerji olarak toryum tesislerini sunduğu halde, AB Norveç'i acımasız yaptırımlar ile tehdit etmektedir. AB'nin desteğiyle Norveç'in zengin petrol kaynaklarını ele geçiren ve işletmeye başlayan Rusya yavaş yavaş Norveç'i işgal etmeye başlamıştır. Bu durum karşısında ülkesini ve politikasını korumaya çalışan Jesper Berg çok zaman geçmeden Norveç'in yalnız olduğunu anlar. Ülkesini kazanamayacağı bir savaşa sokmak istemeyen Jesper Berg aynı zaman da Ruslar dışında işgale karşı direnen terörisler ile de uğraşmak zorundadır.
Gelişen teknoloji sonucunda insanlığa hizmet etmesi için inbotlar üretilir. Tamamen insana benzeyen, gerçek bir insan gibi iletişim kurabilen, komutları yerine getirebilen bu inbotlar çeşit çeşit olup, yapması istenilen işe göre özel kart okuyucularla büyük mağazalarda satılmaktadır. İsterseniz ev işleri yapar, isterseniz bahçenize bakar, isterseniz ev için alışverişe çıkar. Fabrikanızda işçi, marketinizde kasiyer ya da temizlikçi olarak çalışır. Hatta isterseniz yatak arkadaşınız bile olabilir. İşi bittiğinde telefon şarj eder gibi kendi bataryasını doldurur ve yeni bir güne hazırdır. 10 parmağında 10 marifet bu inbotlar tahmin edersiniz ki ülkede çabucak popüler olur. Tabii daha mutaassıp olup inbot kavramını yadırgayan insanlar da mevcuttur. Her çalışma alanında inbotların insanların yerini alması bazı kesimleri korkutmaktadır.
Dizide kendisine yeni bir hayat kurmak isteyen eski bir New York mafyasının Lilyhammer adlı kasabada başına gelenler işlenmektedir. Dizi yayınlandığı dönem bir rekora da imza atmıştır. Dizinin ilk sezonunu toplam 998.000 kişi izlemiş yani Norveç’in beşte biri. Dizi Amerika’da Netflix platformunda yayınlanmıştır. İtalyan asıllı mafya lideri, Amerika tarafından tanık koruma programına alınmıştır…
Nazi dönemlerini anlatan en modern ve emek verilmiş diziler arasındadır. İkinci Dünya Savaşı'nın başlaması ile Naziler gittikçe güç kaybettiğini fark ederler ve Dünya'da büyük riskler oluşturacak ve milyonlarca insanı öldürecek atom bombası yapma projesini hayata geçirirler, şayet başarılı olurlarsa düşmanları dahil milyonlarca kişinin yaşamı büyük tehlike altında olacaktır. Bu bilgileri alan düşmanları ise Nazilerin atom bombası yapmamaları için bütün riskleri alarak onları engellemeye çalışacakladır.
Hikayemiz İzlanda’nın doğu kıyısındaki uzak bir köye motosikletleriyle macera peşinde koşan Hjörtur ve onun kız arkadaşı Dagny‘nin yolculuklarıyla başlıyor. Bu iki aşık terk edilmiş bir fabrikada aşklarını tazelerlerken, beklenmedik bir şekilde yangın çıkar. Hjörtur, Dagny’i kurtarmak için alevlerin arasına dalsa da onu kurtaramaz. Yaşadığı bu acı olayın ardından da uzun süre kayıplara karışır.
Yedi yıl sonra ise gözümüzü bir zamanlar Dagny ve Hjörtur’un yaşamış olduğu liman kasabasında açıyoruz. Danimarka’nın Hirtshals kenti ile arasında düzenli olarak yapılan seferlerden birinde feribot limana yanaşmadan önce balıkçıların ağlarına kafası, ayakları ve kolları kesilmiş halde sadece gövde kısmıyla bir erkek ceset takılır.
Farklı kaynaklarda 2016’da başlayan en iyi yabancı dizilerden biri olarak gösterilen Nobel, Afganistan’daki görevini yeni bitiren Norveçli bir askeri konu alıyor. Hikayesi ve çekimleri ile izleyenleri etkileyen Nobel, barış uğruna neler yapılması gerektiğini anlatıyor.
The Killing adlı Amerikan uyarlamasının ardından kendinden söz ettiren Danimarka yapımı Forbrydelsen, oyunculukları, hikayesi, müzikleri ve finaliyle en az uyarlaması kadar dikkat çeken bir yapım.
Forbrydelsen, genel olarak baktığımızda bir polisiye drama. Ama ultra-teknolojik aletlerle, Einstein detektiflerle her bölüm ayrı vaka çözülen klasik polisiyelerden değil. Bütün bir sezon bir vakaya ayrılıyor. Vaka hem polisler açısından, hem de maktul yakınları açısından derinlemesine inceleniyor. Her yeni bulguya polislerle eş zamanlı erişiyor ve bu yeni bilgilerle davanın nasıl yön değiştirdiğini, onlarla beraber izliyorsunuz.
Borgen, Danimarka yapımı bir politik drama dizisi. Beklenmedik bir şekilde Danimarka’nın ilk kadın başbakanı seçilen karizmatik siyasetçi Birgitte Nyborg’un hikâyesini anlatıyor. “Borgen”, Kopenhag’daki Christiansborg Sarayı’nın Dancadaki takma adı. Aslen “kale” anlamına geliyor ve Parlamento, Başbakanlık, Yüksek Mahkeme binalarının içinde bulunduğu kompleksi tarif ediyor.
Norveç semalarından kalitesini ispatlamış bir komediye ne dersiniz? Diziye de ismini veren Dag, hayatını yalnızlık felsefesi üzerine kurmuş ve bu halinden de oldukça memnun olan bir çiftler terapistidir. Bu yaşam felsefesiyle hastalarına yararından çok zararı olduğunu söylememiz gerekiyor.
Dag’ın psikotik sekreteri Malin aynı zamanda oldukça seksi bir hatundur. Yine Dag’ın en yakın arkadaşı Benedikt ise sevgilisi doğum yapmak üzereyken baba olmanın sorumluluğu altında ezilip onu terkeden ve kendini zamparalığa vuran bir karakterdir. Sonraları bu kararından pişmanlık duyar. Marianne ise Dag’ın bir ilişki içerisinde yer almasını isteyen ve bu uğurda çöpçatanlık yapan kardeşidir. Bu çabaları sonucu hamile bir kadın olan Eva‘yı, Dag’ın başına musallat etmeyi başarmıştır. Eva ve Doug arasındaki ilişkiyi, The Big Bang Theory karakterleri Sheldon-Amy ilişkisine biraz benzetebiliriz.
Halihazırda 8 ila 11. yüzyılların efsaneleri olan Norslar ya da bilindik adıyla Vikingler, Kuzeybatı Avrupa’nın birçok yerini fethederek tarihe damgalarını vurdular. Genellikle denizlerin hakimi olarak tasvir edilen Vikingler; ayrıca barbar ve savaşçı bir kavim olarak da bilinmektedirler. Özellikle de 11. yüzyılda Karadeniz ile sınırlı kalmayıp, topraklarını İran’a kadar genişleten Norslar, birbirinden cesur savaşçılara da sahiplerdir.
3 Mart 2013 tarihinden itibaren History kanalında yayınlanan ve izleyicilerin beğenisini kazanan Vikings dizisi de Norsların en bilindik efsanevi savaşçılarını konu alıyor. Birbirinden başarılı oyuncuların yer aldığı kadrosunun yanı sıra etkileyici savaş sahneleriyle de fark yaratan Vikings, konusuyla da hayranlık uyandırmayı başarıyor. Ayrıca bütünüyle de Viking devrinin atmosferini kusursuz bir şekilde gözler önüne seren bu yapım, devam eden başarılı dizilerden bir tanesi olarak huzurlarınıza geliyor.
İsveç ve Danimarka arasında ulaşımı sağlayan Öresund Köprüsü’nde, bir dakikadan az bir süreliğine elektrik kesintisi yaşanır. Elektrikler geri geldiğinde ise köprünün tam ortasında bir ceset bulunur. İkiye bölünmüş olan ceset, yarısı İsveç diğer yarısı Danimarka sınırında olmak üzere bırakılmıştır. Bu nedenle bu cinayet için görevlendirilecek dedektiflerden birisi İsveç Polisinden Saga Noren, diğeri de Danimarka Polisinden Martin Rohde olacaktır. İki ülke polis teşkilatları tarafından ortak yürütülen soruşturma sonucunda, cinayeti işleyen kişinin basit biri olmadığı anlaşılır. Ortaya çıkan her ipucu sonrasında katilin kimliğine yaklaşılmaktadır. Ancak olaylar İsveç ve Danimarka için bir krize yol açabilecek kadar ciddi ilerlemektedir.
Kuzey coğrafyasını ve İskandinav insanını çok iyi analiz eden Bron/Broen, basit Amerikan polisiyelerinden ayrılıyor. Dizideki karakterlerin sahip olduğu kişilik özellikleri, diziyi polisiye türünden dram türüne kadar sürüklüyor.
Gençlik dizisi seviyorsanız Skam tam size göre bir dizi. Gençlerin okul hayatı, popülerliğe bakışları, aşk hayatları, ergenlikten gençliğe geçiş evrelerinde kendilerini ve cinselliği keşfetmeleri, içki ve sigara gibi alışkanlıklara bakışları ve başlamalarına kadar gençlerin hayatlarında var olan her türlü iyi ve kötü şeyleri gösteren bir dizi. Aynı zamanda olayların işlenişi izleyiciyi sıkmayacak kıvamda, hızlı bir şekilde ilerliyor. Bir yandan hızlı ilerlerken, açık noktalar da bırakmıyor. Sezonları çok bölümlü olmadığı gibi bölümlerin süreleri de oldukça kısa. Ancak bu kısa zamana Skam olayların giriş, gelişme, sonuç kısımlarını sığdırabiliyor.
Orjinal dizileri ile sürekli gündemde olan Netflix, ilk defa İskandinavya yapımı ile karşımızda! Borgen’den Jannik Tai Mosholt, The Great Bear’dan Esben Toft Jacobsen ve Dicte’den Christian Potalivo‘nun yaratıcılığını üstlendiği The Rain, biyolojik bir felaketten 10 yıl önce çıkmış Kopenhag‘da geçiyor.
İki kardeşin, babalarından kalma bir not defterinin rehberliğinde, bu tehlikeli ve virüs dolu yeni dünyada Danimarka’da hayatta kalma çabalarını anlatan The Rain, kardeşlerin yol boyunca tanıştığı kişiler ile ilişkileri üzerine yoğunlaşacak.
Üzerinde büyük bir titizlikle çalışılan The Rain, global olarak 2018‘de yayınlanacak!
Bron Broen şahane bir dizidi.ilk başlarda sıkıcı gibi duruyor genel havasından dolayı ama DEĞİL..İnanılmaz bir kurgu yapısı var.başınızı döndürür.
Skam çok güzel bir dizi. Farklılığa yaptığı övgüyle Norveç'in kalitesini bir kez daha ispatladığı bir yapım.
SKAM 🔥🔥🔥❤