-Yalnız biz Haramidere'den Çatapat Ahmet'in arkadaşlarıyız, ona göre!
-See you!
-Çatapat Ahmet kim ulan?
-Efendim zaten ben bu adamın ismini ne zaman zikretsem başım derde giriyor.
-Talimatname açık: Ceryan-ı tehlike-i vuku, emanetlerin mabadına duhulu, sarih!
-Efendim adilane mi? Koca elmas.
-Ulan ben müptelası mıyım da bin doları götüme sokuyorum?
-Onu bilemiyorum.
-Efendim! Beyimiz kıçına kıyamıyor, burada kellemiz gidecek!
-Yahu biz İstanbul'dan geliyoruz. Kızılderililer için de Türk'tür derler hani.
-İnan abi, var mı öyle bir şey?
-Yok oğlum öyle bir şey, topla topla.
-Kasımpaşa'dan Apaçi Selim'in selamı var desek?
...
-Sikmeseler bari.
-Ulan Red Kit bana telgraf var mı dese tıpış tıpış gidersin ayağına.
-Ne Red Kit'i ya, kim takar Red Kit'i.
-Bana telgraf var mı?
-Oooo, abi nasılsın? Hoşgeldin.Geç böyle otur abi. Cefri oğlum bize iki çay kap.
-Horse washing 1 lira.
-Aziz üstüne şey yazayım mı: Soğuk içiniz.
-Bırak ulan, milleti zaptı rapt altına alma. İster soğuk içer ister sıcak.
-Şerif'e bakmıştık da?
-Ben Şerif Murphy.
-Şerif sana Trenci Jack'i getirdim.
-Trenci Jack?
-Trenci Jack.
-Trenci Jack duydun mu arkadaşlar seni yakalamış.
-Lanet olsun bitirin artık şu işi.
-Şansımızı sikeyim, sen söyledin trenci diye.
-Muska boynunuzda mı efendim?
-Boynumda.
-O badirelerden koruyan...
-Hiç aklıma gelmezdi; Mekteb-i Sultani, Robert Kolej, Maliye Nazırlığı'nda 4 sene staj, şu halimize bak.
-Anlatırsın işte hatıratında. Başkan'ın hediyesini verip balı böreği yiyip dönecektik. Bokun tezeğin içinden çıkamadık. Hala ağzımdan tüy çıkıyor.
-Benim şu Batı hayranlığını tekrar gözden geçirip etüt etmem lazımmış demek ki.
-Güzel kardeşim Batı'yı ne gözünde bu kadar büyütüyorsun. Bundan 100 sene evvel Versay Sarayı'nda tuvalet yoktu. Kral direkt saraya sıçıyordu. O vals dediğin oyun boka basmamak için icat edilmiş bir dans.
-Bunu da hep söylerler. Sonra ne oldu peki?
-İşte matbaanın bize geç gelmesi, falan filan.
-Efendim ben kelle avcısıyım. Johhny Leş'i teslim etmeye götürüyorum.
-Lanet olsun neden bahsediyorsunuz siz? Johnny Leş, sonunda sen ha!
-Değil değil, Aziz söylesene. Suzan kardeş Allah aşkına.
-Sen çekil! Çekil yoksa seni de gebertirim. Aslında çekilmene de gerek yok.
-Johnny Leş değil efendim, sahte, yalan! Biz Osmanlıyız. Sahte Johnny Leş, ödül için.
-Osmanlı mı?
-Osmanlı efendim, hani saray, müzik.
-Suzan hanım, bir de bizde şey var; o silah çıktı mı illa patlar.
...
-Olmadı bir şey olmadı. Sıyırdı.
-Bir ödül işi için gelmiştik.
-He, önce birer viski içer miyik? Açık viski, kendi tükanımızdan. Ya da Çak, fırla oğlum şuradan bize buz gibi birer kola getir.
-Kola mı?
-Yeni çıkmış, içimi nasıl biliyon mu...Peh.
-Şişeye koymuşlar. Resmen araklamışlar. Neyse Şerif iş konuşalım. Sana Johnny Leş'i getirdik.
-Böyle bir günde, böyle bir zamanda, birlik ve beraberliğe en çok ihtiyacımız olduğu bir anda Johnny Leş gibi bir kahramanı içeri tıkmamı mı istiyorsun benden?
-Artık gencecik oğlanlar kafalarına bir şeyler takıp gulele gulele diye sabahtan başlayıp akşama kadar Kızıldericilik oynuyorlar. Çocuk işte düşmanlıktan anlamıyor ki. Kızılları al karşına adam gibi konuş desen konuşamazsın. Nehirle dağla taşla konuşan manyaklar.
-Ateş suyundan olsa gerek?
-Sade ateş suyu mu? Barış çubuğu var, mantarı var, daha neler neler. Ama bitti az kaldı. Bu civarda 2 dönüm arazileri ya var ya yok. Yakında hepsinin köküne kibrit suyu dökecem.
-Buyur akşam vaazına katıl istersen?
-Akşam okundu mu?
-Kölelik kalkmadı mı ya?
-Kölelik dediğin öyle birden bire kalkar mı? Yavaş yavaş kaldırıyoruz işte.
-Elleşme Şerif, belli ki meczup.
-Ne meczubu? Kendi yaptığımız açık viskiden dellendi. Arkadaşları buna Yürüyen Coni der.
-Senin bu Johnny Leş'le ne işin var Şerif?
-Johnny Leş geçen ay posta arabasını soymuş. Yumruk kadar elmas kaldırmış. Ama Siyular onu alt geçitte kıstırıp elması elinden almışlar. Şimdi Siyuların yerini Johnny Leş'e söylediğin zaman onların anasını beller. Biz de kurtuluruz tüylülerden.
-Johnny Leş yok mu?
-Gelir birazdan.
-Pompada mı yoksa?
-Hikayeni anlattım, ilgileniyor. Yarın yola çıkacaz, yalnız bize Kızılderili kıyafetleri lazım.
-Nen var Suzan? Suzan bu elmas bizim için çok önemli, ucunda kellemiz var. Yarın sabah gitmek zorundayız. Sen istersen gelme ama gelirsen çok faydan dokunur.
-İçeride bıyığı var dediler duydum.
-Yahu benim de bıyığım var nolucak? Sendeki güzelliği görememişler demek ki.
-Yaa tabii tabii.
-Güzeli görmek de hüner ister Suzan. Bazısı bakar göremez. Ayrıca nereye baktığın değil, orada ne gördüğün önemli.
-Selam sana demir ayak... Merhaba kartal gözü.
-Dalga mı geçiyorsun lan?
-Efendim Şerokilerden İstenmeyen Tüy. Arkadaşım Pajero ve Poinçiyak. Şef'e selam getirdik.
-Ben Kızılkayalar, bu da oğlum Bambi.
-Sağol Şef tokuz.
-Bu Kısırkayalar, Ağlayankayalar, Pembekayalar, Kayalar.
-Efendim sebebi ziyaretimiz hayırlı bir iş. Oğlumuz İstenmeyen Tüy'le kızımız Pajero'nun evlilik akdi için kabilenin büyücüsünden bir hayır duası almaya geldik.
-İstenmeyen Tüy kız ismidir yalnız.
-Efendim annem hep kız istemiş...
-Şerokiler bizim kardeşimizdir. Onların birleşip çoğalması bizim mutluluğumuzdur.
-Billurları getirin. Bu bufalo taşakları ailenize bereket getirecektir.
-Şef benle taşak geçti.
-Ben buranın yerlisi miyim kardeşim? O zaman benim buranın yerlisi gibi muamele görmem gerekiyor. Yok bunun toprağını alayım, yok bunu şey yapayım. Benden boncuk al, ateş suyu ver. Sahte ateş suyu verdi herif ya, oğlanın gözler gitti kör oldu. Bak ağaçla nehirle konuşuyor diyorlar, görmüyor ki kimle konuştuğunu. Geçen bizim oğlanlar bu Şerif'in yanında bir tane var. Onun kafasındaki keneyi alayım derken adam da rahat duramıyor tabii. Çocuklar da yanlışlıkla deriyi alıyorlar. Ondan sonra Kızılderililer kötü, kollayacaksın götü yok öyle.
-22 yaşındayım. Babamın bir Kızılderili, annemin Kankan kızı olduğunu yeni öğreniyorum.
-Benim babam da hamaldı. Bütün yükü annem çekerdi. Yani etraftan alay ederlerdi falan. Kızıl beyaz yoktur böyle şeyler, elbet anlayacaklar bütün dünyanın kardeş olduğunu.
-Yapma bütün dünya mı kardeş?
-İkimiz hariç. Münferit olaylar var tabii. Bir dünya savaşı yok nihayetinde. Var mı cihan harbi şimdiye kadar?
-Dünya savaşı olmadı ama hiç olmayacağı anlamına da gelmez.
-Ya 1 olur 2 olur Suzan.
...
-Bir kere ben tütün çiğniyorum, sizde tütün yasak.
-Yuh, 4. Murad, 17. yüzyıl. Bırakın bu ön yargıları ya. Yok deveye biniyorsunuz, yok şu yasak bu yasak.
-4 kadın meselesi var. 3 tane daha alıp beni eve mi kapatacaksın?
-Hep de bunu anlatırlar, 4 kadınmış. Bizde 7 kocalı Hürmüz diye bir karakter var, kimse ondan bahsetmiyor.
-Bıyıkların çok enteresan.
-Senin de yavrum.
-Güreş turnuvası düzenliyormuşsun Şerif, adımı yazdırmaya geldim.
-Buck Berry senden şikayetçi. Ben kanun adamıyım. Aranıza girmek olmaz. Buck Berry seni düelloya davet ediyor.
-Davetine icabet ederiz, geri çevirmeyiz.
-Osmanlıymışsınız galiba Aziz Bey?
-Evet İstanbulluyuz.
-İstanbul hamamlarını çok duydum. Türk hamamı.
-Gerçi biz Samatyalıyız ama Galata'da da arkadaşlarımız var. Teşrif ederseniz İstanbul'a...
-Ay hiç çıkamıyoruz ki hep öyle at üstünde. Aslında gidilse bir gün hamamlara böyle sıcacık bol köpüklü.
-Salonda bir şeyler içer miyiz Aziz Bey?
-Siz için, biz sonra iştirak ederiz herkese saygımız vardır .
-Görüşmek üzere, bir gün bir kadeh içkinizi içerim.
-Başımla beraber.
folklorik olarak saygım var ama sana tapamam totem.
okurken sıkıldım halbuki çok severek izlediğim bir filmdir olmamış editör bey :/
En çok güldüğüm filmdi.Çok yaşa Cem Yılmaz.