Phillidelphia'da silikon vadisinin tam kalbinde 59 dönümlük bir arazi var ve bu arazi, tarihin ilklerinden birisinin gerçekleşeceği bir yer olmak üzere: Tamamen özel mülkiyete ait bir şehir. Bu şehrin içinde konutlardan eczanelere ve sinema salonlarına kadar her ihtiyacınızı karşılayacak tesisler olacak. Şehir tamamen Facebook'a ait olacak ve ismi “Willow Village” olacak. Biz de bu yazımızda sizlere bu konudan bahsediyoruz.
Facebook bu girişimde yalnız değil, Apple da kendi parkını inşa etmeyi yeni bitiriyor. Diğer tarafta 10 bin konut inşa eden Google şirketi var. Facebook gibi şirketler fiziksel erişimlerini genişlettikçe, özel ve kamusal alanlar arasındaki fark daha da bulanıklaşıyor. Bu, Facebook'un neden bir şehir inşa ettiği sorusunu akla getiriyor.
Bu da mesleğin maaşının, bazı insanların kendi sektörlerinde elde etmesi imkansız rakamlara fırladığı anlamına geliyordu. Bu birçok insanı, lisanslarını bilişim bilimlerine çevirmeye çekti. Ekonominin temel mantığı, bir ürünün arzı dolduğunda fiyatının düşmesi gerektiğini söyler, ancak bu kural henüz bilişim bilimleri için geçerli değil. Üniversiteden yeni mezun olmuş bir kişi için bekleyebileceğiniz ortalama yıllık maaş 55 bin dolar seviyesindedir, ve bu da sizi nüfusun %55'inin üzerine çıkarır. Bu başlangıç işinde çalıştıktan ve deneyim kazanıp yükseldikten sonra yıllık maaş 105 bin dolar civarında olacaktır, ki bununla da nüfusun %90'ını geride bırakırsınız. İnsanların bilişim bilimlerine koşup kodlayıcı olmak için sıraya girdiğini düşünüp talebin karşılanacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bugün itibarıyla açık olan her üç yazılım mühendisi pozisyonuna sadece bir yazılım mühendisi düşüyor.
Gezegenin en büyük teknoloji şirketlerinin çoğu aynı alan etrafında toplandığından, istediğiniz zaman iş değiştirmek de kolaydır. Bu nedenle bu şirketler, çalışanlarını elde tutabilmek için onları mümkün olduğunca mutlu etmeye çalışıyor. Örneğin, Tesla'da çalışan bir kişinin görev süresi ortalama olarak 2.1 yıldır. Bu yüzden çalışanlarına maaşlara ek olarak yemek, spor salonu üyelikleri, tatiller, hisse senedi bonusları gibi şeyler sunuyorlar. Teknoloji şirketlerine olan bu sadakat eksikliği, iş kabul oranı sadece %50 olan Facebook için özellikle endişe verici.
Facebook'a ait bir evde yaşayıp, Facebook'a ait gıdaları tüketip, Facebook'a ait bir sinema salonuna gidip, Facebook'a ait bir havuzda yüzdüğünüzü fark ettiğinizde, Facebook'taki işinizi bırakmak daha zor gelebilir. Bu öyle garip bir gelecek planı da değil, Facebook şu anda çalışanlarına ofislerine yakın yaşamaları için yıllık 10 bin dolarlık bir bonus sunuyor. Teknoloji şirketlerin bu işlere karışması sadece diğer teknoloji şirketlerine değil, halka da zarar veriyor. Bu şirketler bir alanda yoğunlaştığından, San Francisco gibi komşu bölgelerde ev fiyatları tavan yapmış vaziyette. Yavaş ama emin adımlarla bu şirketler, hükümetlerin yerini doldurmaya başlıyorlar. Örneğin Facebook, ofisinin yakınında bir polis karakolu satın aldı. Devlet ve özel şirketler arasındaki çizgi incelip içselleşirken, büyük teknoloji şirketlerine olan bağımlılığımızın bir endişe konusu olup olmadığını kendimize sormamızın zamanı yaklaşıyor.
Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Yorumlarda buluşalım...
Distopik filmlerdeki çok güçlü devlet otoritesi yerine çok güçlü şirketin yönettiği bir ülke kavramı o kadar da uzak değil. ve bu öngörü çok doğru bir öngörü. Kar amacı güden hiç bir şirketin bu denli güçlenip devletin yerine otorite sağlayıcı konuma gelmemesi gerekli. Karakol satın almak ne?