Giclée tekniği, yurt dışında arşiv kalitesindeki baskılar için kullanılan bir yöntemdir. Bu teknikle, malzemenin türüne bağlı olmaksızın, birçok farklı yüzeyde yüksek kalitede baskılar yapılabilmektedir. Müzelerde, orijinal eserlerin arşivlenmesi sırasında yapılan tarama ve sonrasındaki baskılarda da Giclée tekniğinden faydalanılıyor.
Bu kelime, Türkiye'de benim çalışmalarım aracılığıyla tanınmaya başladı. Kendi çalışmalarımda, Giclée kelimesini kullanmayı uygun buldum çünkü bu teknikle gerçekleştirilen baskılar, sadece arşiv kalitesinde değil, adeta bir fırça ile yapılmış gibi detaylı ve incelikli olabiliyor. Bu teknik, birkaç farklı beceriyi aynı anda gerektiren karmaşık bir süreçten geçiyor. Eğer tüm bu süreçler aynı kişi tarafından yönetilirse, sonuçlar benim deneyimlerime göre çok daha başarılı oluyor.
3. Giclée bir bakı tekniği mi yoksa bir sanat eseri mi? Ona ne diyebiliriz biliyor musun? Teknik- sanat bence o. Ne dersiniz?
Giclée, aslen bir baskı tekniği olmasına rağmen, önemli olan bu tekniğin nasıl kullanıldığıdır. Her teknik gibi, Giclée de yaratıcılık, hayal gücü ve düşünme becerisi gerektirir. Bu süreç, uygun malzemeyi doğru teknikle birleştirme düşüncesiyle başlar. Ardından makineyi tanıma ve onunla birlikte çalışma süreci gelir. Bizim deneyimimizde, bir yılı aşkın süren bir araştırma ve geliştirme sürecinden sonra makinanın yeteneklerini anlamaya başladık. Bu noktada, bu yetenekleri nasıl kullanabileceğimizi düşünmeye başladık ve kafamızda tasarımlar yapmaya başladık. İşte bu şekilde, bu resimler hayata geçti.
Çoğu zaman, çalışmalarımızı gören ve makineyi tanıyan kişiler, ürettiğimiz işlerin tamamen makine tarafından yapıldığını düşünüyorlar. Ancak gerçekte bu süreç, hayal etmek, denemeler yapmak ve bu denemeler sonucunda nihai eseri ortaya çıkarmak gibi, resim, heykel ve diğer yaratıcı süreçlerde olduğu gibi çeşitli aşamaları içerir. Ben, elimde bir çekiç ve keski olsa bile, aynı düşünme sürecinden geçeceğime inanıyorum.