Elbette her baba süper. Ama aradığımız şey, evladını korumak için helikopterden diğerine atlayıp havada şarjör değiştiren babalar olunca, genellikle filmlere bakmamız icap ediyor.
Filmler için spoiler içerebilir!
Elbette her baba süper. Ama aradığımız şey, evladını korumak için helikopterden diğerine atlayıp havada şarjör değiştiren babalar olunca, genellikle filmlere bakmamız icap ediyor.
Filmler için spoiler içerebilir!
2017 yılında dahi hiç Star Wars izlememiş olmayı başaranlar bu maddeyi geçebilir. Nefesinden dahi korkulan ve bir parmak hareketiyle gezegenler arası ümük sıkabilen Darth Vader, mükemmel bir babadır esasında. Altıncı filmin sonunda oğlunu kurtarırken görürüz bunu. Etrafa trafo gibi elektrik atan İmparatoru suda teş sektirir gibi fırlatmıştır boşluğa doğru. Yani galaksinin en kötü adamı da olsan, baba olmak ayrıdır, baba olmak özeldir.
Lock, Stock & Two Smoking Barrells’daki Koca Chris, tüm gaddarlığına rağmen enfes bir babadır. Oğlu Küçük Chris’e yönelik en ufak tehditkar bir mesaj sonunuzu hazırlayabilir. Şarjör değiştiren babanın tanımı resmen. Aman diyelim.
Kaçırılan oğlunu geri alabilmek için harekete geçip fidye ödemekte özel bir şey bulunmayabilir. Fakat Mel Gibson’ın çılgın babalığını filmin son sahnesindeki acayip hamlesinde buluruz. Hakikaten böyle adamların çocuklarını kaçırmayın. Aile Şerefi’ndeki Oktay’ı filan kaçırın mesela. Parası fazlasıyla ödenir, herkes mutlu şekilde yoluna devam eder.
Muhtemelen görülebilecek en baba baba Mufasa’dır. Kibar, nazik, sevecendir ama demek değil ki zayıf. Evladına zarar vermek isterseniz gözünüzün yaşına bakmadan sizi harcayacaktır.
Walter’ın muazzam bir şarjör değiştiren baba olduğunu inkar edemeyiz. İlk bölümde mağazada oğluyla dalga geçen dallamaların içinden geçmesi bir yana, esas babalık yaptığı Jesse için yaptıklarından bahsediyoruz aslında. Jesse gerçekten de Walter’ın öz evladı gibidir. Eğer Jesse’ye zarar verecek olursanız Walter üzerinizden arabayla geçer, kafanıza sıkar. Yetmezse sizi havaya uçurur, bagaja makineli tüfek bağlayıp herkesi delik deşik eder filan. Yani.
Lafına sözüne güvendiğimiz Snape’in deyimiyle Harry Potter’ın babası James Potter hırbonun tekidir ancak babalığına edecek lafımız olamaz. Kazanamayacağını bile bile evladını korumak için Karanlık Lord'un önüne atılmıştır. Bu da onu şarjör değiştiren bir baba yapar.
Şarjör değiştiren baba tanımı onun için yetersiz kalabilir. Koruyucu meleği olduğu John Connor’ın da itiraf ettiği gibi, aslında bir babadır o. John Connor’ın üzerine titreyen, devreleri yettiğince onu kötülüklerden koruyan bir baba. Alayına giden bir baba.
Hasta la vista, bebek!
Yani, bu kadar çok baba lafını zikredip esas ‘baba’dan bahsetmeden olmaz. Gariban bir İtalyan çocuğuyken yolu Amerikalara düşen, orada da inceliği ve zekasıyla koca bir imparatorluk kuran Vito, evlatları için şarjör değiştirmek bir yana, yataklara at kafası dahi yerleştirir.
Hey gidi Solo, seni de baba olarak gördük ya, gözümüz açık gitmeyiz. Babalığı genel olarak nasıl geçti henüz bilemesek de, 7. filmdeki mücadelesinin büyük bir kısmı oğlu Kylo Ren’i aydınlık tarafa çekme mücadelesidir. Şarjör mü? Elbette.
Kalp rahatsızlığı olan ve nakle ihtiyaç duyan oğlu için koca hastaneyi rehin alan John Q.’nun bu konudaki hakkını teslim etmek gerekir. Normalde böyle şeyler için meydanlarda eylem yapılır, en olmadı “atarım kendimi binadan aşağıya” denir. John Q.’nun yaptığı bu noktada ayrılıyor ve onu özel kılıyor.
Listenin son sırasında ama kalplerimizin ilk sırasında efsanevi Sucu Rıza karakteri var. Ailesinin, bilhassa kızının huzuru için hareket eden ve gerekirse tüfek kuşanmaktan beis görmeyen Rıza’nın mükemmel bir baba olduğunu herkes zaten biliyor. Oktay denen zibidiyi çifteyle vurup yıllarca hapis yatmış, çıkacağı gün de ek hazırlık istememiş, herhangi bir günden farksızcasına eve dönmek istemiştir. Daha ne denir?
Yatağa at kafası yerleştiren vito değil michael carleone'dir. Ama tabi babaların babasıdır orası ayrı.
Lincoln burrows nerde ya
walter bishop görmeyi beklemiştim