Sinema salonu dediğimizde aklımıza yalnızca rahat koltuklar, sıcak bir patlamış mısır ve dev ekranda film izlemek gelse de dünya üzerinde öyle sinema salonları var ki bu salonlar başlı başına bir sanat eseri olarak nitelendirilebilir. Peki bunlardan kaç tanesini biliyorsunuz? İşte dünyanın en güzel sinema salonları...
Lüks sinema salonlarının en bilineni olan Grand Lake Theatre, geniş ve izlediğiniz filme göre tasarlanan özel salonlarıyla tam bir canlı deneyim imkanı sunuyor.
Portekiz'in eski sinemalarının çoğu son elli yılda apartmanlara, alışveriş merkezlerine ve otellere dönüştürüldü. Bu nedenle ayakta kalan sinema sayısı epey az. Lizbon'un görkemli Avenida da Liberdade caddesinde yer alan Cinema Sao Jorge, en büyüğü 845 koltuklu olmak üzere devasa ekranlı ve balkonlu salonlara sahip.
Özellikle yabancı dilde film izlemek isteyenlerin uğrak noktası olan Curzon Bloomsbury, tuvaletlerine kadar film afişleriyle süslemelere sahip olduğu için burada kafanızı çevirdiğini her noktada sanata doyabilirsiniz.
Toplamda 50 koltuktan oluşan 4 farklı salondan oluşan Tivoli Cinema, İngiltere'nin batısında yer alan Bath'in en ünlü sineması. En son teknolojiyle donatılan Tivoli az koltuk sayısıyla özellikle tercih edilenler arasında.
Hali hazırda New York'ta ayakta kalan 571 kişilik tek bir salona sahip olan bu sinema, 1948 yılından beri hizmet veriyor.
Kopenhag'ın ortasındaki bu eski otel, bir yüzyıldan fazla bir süredir film gösterimi yapılan bir sinema. 6 farklı salondan oluşan sinema, ilk olarak 1913 yılında açıldı.
İngiliz sinemasının kalbinin attığı yer olan BFI Southbank, Waterloo Köprüsünün altında yer alıyor. 1951'den sonra restore edilen BFI Southbank, sinema salonlarının yanı sıra kütüphane ve hediyelik eşya dükkanı da işletiyor.
Bu modernist sinema, 1963'te açıldı ve neredeyse otuz yıl boyunca eski Doğu Almanya'daki film galalarının ana mekanıydı. Yaklaşık 600 kişi alabilen büyük, ahşap kaplı bir oditoryuma sahip olan Kino International, mimari bir harika.
Chicago şehir merkezindeki Music Box, 1929 yılından beri faaliyet gösteriyor. İtalyan ve İspanyol mimari dokunuşlarıyla öne çıkan Music Box, özellikle devasa tavanıyla izleyicileri kendine çekiyor.
İngiltere'nin en kuzeyindeki sinema olan Mareel'e gitmek aslında başlı başına bir macera olabilir. Pencereden dışarı baktığınızda su samurları ve hatta katil balinaları görebileceğiniz Mareel, resmen dünyanın sonundaki bir sinema salonu.
Bir doğal park içerisinde yer alan The Park Theatre, uçsuz bucaksız bir ormandaki kütük bir sinema. 1937'de soyulmuş kütükler ve demir destekler kullanılarak inşa edilen sinema şu an tam 500 koltuk kapasiteli.
Dünyanın en ünlü sinemalarından biri olan bu 1927 yapımı sinema, özellikle kırmızı halıdan oluşan meşhur giriş kısmıyla öne çıkıyor. Heybetli altın sütunlar ve görkemli perdeler, bu sinemayı diğerlerinden ayıran yalnızca birkaç özellik.
Güney Afrika'nın en eski bağımsız sineması olan The Labia Theatre, modern teknolojinin bu alana yedirilmesiyle muazzam bir seyirlik yere dönüşüyor.
Rue des Écoles ve Rue Champollion'un köşesinde yer alan bu büyüleyici sinema, Fransız Yeni Dalga yönetmenleri François Truffaut ve Claude Chabrol'un filmleri ile ünlendi. Sinema bugünlerde Fransa'da romantik ve siyah-beyaz film özlemi çekenlere hitap ediyor.
Bu 5 farklı salondan oluşan sinema 1920'lerde inşa edildi. Son derece şatafatlı bir yapıda olan Village East Cinema, film izlenmese de ziyarete gelinmeli.
Guinness Rekorlar Kitabı'na göre dünyanın en küçük sineması olan Cinema Dei Piccoli, Villa Borghese bahçelerinde yer alıyor. 63 koltuğa ve bir ekrana sahip olan sinema tam 71 metrekare!
Barok dönemden kalmış gibi görünen bu sinema, tek bir salona sahip olması ve inanılmaz rahat koltukları sayesinde en sevilen sinema salonlarından biri olabilir. The Electric ilk olarak 1911 yılında 25 dakikalık sessiz bir film olan Henry VIII'in gösterimi ile açıldı.
İspanya'da kurmaca filmlerin yayınlanmadığı tek salon olan bu sinema, 1900'lerde mezbaha olarak kullanılan bir alana inşa edildi.
Pulp Fiction filmindeki ünlü milkshakein servis edildiği Pathe Tuschinski, özenle süslenmiş duvarları ve lobisiyle günümüzde hala güzelliğini yüksek ölçüde koruyor.
Bir sinema ve konser salonundan çok daha fazlası olan Le Grand Rex, Paris'in en sevilen kültür merkezlerinden biri. En büyüğü 2400 seyirci kapasiteli olan salonlara sahip olan Le Grand Rex, Paris'in en gösterişli prömiyerlerinin yapıldığı yer.