Hep eski dönemde yaşanan evliliklere dair bir özlem vardır. Hiçbir şekilde anlam veremesem de büyüklerimizin yaşadığı evliliklerin sadakate dayalı olduğu ve bu nedenle sarsılmadığı söylenir. Bununla birlikte de özellikle kadınların günümüzde boşanma sevdasına düştüklerini söyleyip evliliklere bok atarlar.
Geçmişte aslında çoğu kadının aile evi dahil, kocasının yanından hariç başka bir yaşam alanı kalmadığı için diz kırıp oturmaya mecbur kılındığını göz ardı ederler. Bunu sadakat ya da sevgiyle yorumlarlar. Aldatılır, şiddet görür hatta kocası tecavüz eder fakat yine o evde kalmak zorundadır. Çünkü özellikle kırsal kesimlerde evlilik kutsal bir kurumdur ve bu birliği bozmak sorunludur.
Tabii bunu genellemek yanlış fakat etrafınızdaki yaşlı kadınlara evliliklerini sorduğunuzda çoğu, yaşadıkları kötü günleri anlatır. Bu yakın çevrenizde de vardır. Çok uzağa gitmenize de gerek yok. Ninenize sormanız yeterli. Bu nedenle böylesine acı dolu evlilikleri de güzellemek epey bi' saçma...
Bu tür söylemlerle sizi yıldırıp eğer boşanıyosanız sorunun sizde olduğu gibi bi algı yaratmaya çalışan, kendine eş değil damızlık köleler arayan ve damızlık köle olmayı kabullenmiş stockholm sendromlu insancıkların cümlelerine aldırmayın. Özgürlüğünüzden taviz vermeyin, tahammül etmeyin, sineye çekmeyin. Bu sadakat sevgi değil. Sadakat sevgi saygı karşılıklı olur.
Kadın dediğin ağır olur edepli olur İslam'da cinsellik sadece çocuk yapmak içindir algısıyla kadınları yetiştiriyorlar sonra da yatakta ölü balık gibi yatıyorsun diye karılarını aşağılayıp dövüp başka kadınlara gidiyorlar. Bunun bilinçli yapıldığını düşünüyorum ama cehaletle ilgisi yok bence. İstiyorlar ki evde bir tane gözü açılmamış hizmetçi kendilerine analık yapıcak bir kadın olsun ama ben evliyken bekar hayatı yaşayayım aldatayım
koca ülkede kadın ahından geçilmiyor...