1964 kararnamesiyle devletin el koyduğu, daha sonra üzerine Fenerbahçe Camii yapılan eski Fener Rum patriklerinden Vapurci’nin arazisi Yargıtay kararıyla mirasçıları adına tescil edilecek.
Yargıtay, Yunan uyruklu azınlık mensuplarının mülk edinmelerine sınırlama getiren 1964 tarihli kararname ile el konulan Fenerbahçe Camii'nin bulunduğu arazinin, halen Yunanistan'da yaşayan 92 yaşındaki Stamatis Papamanolaki adına tescil edilmesi kararını onadı. Eski İstanbul Patriği Maksimos Vapurci'nin mirasçılarından olan Papamanolaki'nin hukuk zaferi, söz konusu kararname ile Hazine'ye devredilen diğer mülklerin iadesinin de önünü açtı. Papamanolaki'nin ise arazideki caminin varlığına razı olacağını, sadece arazinin maddi değerini Hazine'den talep edeceği belirtildi.
1964’teki kararnameye dayanılarak Hazine adına yapılan tapu kaydının iptaline ve taşınmazın eski patriğin mirasçısı Stamatis Papamanolaki adına tapuya tesciline karar verdi.
Eski Patrik Maksimos Vapurci’nin mirasçıları, Hazine’ye geçen ve eskiden üzerinde köşk bulunan, şimdi ise Fenherbahçe Camii'nin bulunduğu arazi için verdikleri hukuk mücadelesini kazandı.
Milliyet'ten Kemal Göktaş'ın haberine göre, kökeni yarım asırdan öncesine giden tapu mücalesinin öyküsü şöyle:
Yunan uyruklu azınlık mensubu Ernestuğ Vapurci, 1949 yılında Vatan Kümiziyan isimli kişiden Kadıköy Zühtüpaşa Mahallesi’nde bir köşk aldı. Erenstuğ Vapurci, 1971’de ölünce köşk, daha sonra Fener Patriği olacak olan kardeşi Maksimos Vapurci ve diğer kardeşi Yani Vapurci’ye geçti. Maksimos Vapurci 1972’de öldü. Köşkün tek sahibi Yani Vapurci de 1974’de öldü. Çocuğu olmadığı için köşk, eşi Kornilla Vapurci’ye kaldı. Kornilla Vapurci, mahkemeden mirasçılık belgesi aldı. Kornille Vapurci de 1982 yılında düzenlediği vasiyetname ile köşkü ve üzerinde bulunduğu araziyi evlatlığı Yunan asıllı Türk vatandaşı Stamatis Papamanolaki’ye bıraktı.
Köşk’e el konuldu
Hazine, mahkemeye başvurarak 1964 Kararnamesi’ne göre, Kornilia’nın mirasçılık belgesinin iptalini istedi. Söz konusu kararname, Yunan uyruklu vatandaşların Türkiye’deki mallalarını satışı, mal alımı gibi işlemlerin durdurulmasını öngörüyordu. Kadıköy 3. Sulh Hukuk Mahkemesi, Hazine’nin talebini yerinde görerek 1985’de mirasçılık belgesini iptal etti. Köşk ve üzerinde kurulu arazi devletin eline geçti. Dava sürerken, Vapurci de hayatını kaybetti, köşkü evlatlığı olan Stamatis Papamanolaki’ye bıraktı. Mahkeme kararından sonra, 1986 yılında köşk yıkıldı. Daha sonra arazi üzerine Fenerbahçe Camii inşa edildi.
Mahkemenin lehte kararı
Papamanolaki, 2008’de Kadıköy 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne başvurarak köşk ve arazinin kendisine verilmesini istedi. Mahkeme 1964 Bakanlar Kurulu Kararnamesine göre, sadece Yunan uyruklu kişilerin Türkiye’deki malları üzerinde her türlü hakkın yasaklanmış olmasının hukuka uygun olmadığını vurguladı. Kararda, 1964 kararnamesi ile Yunan uyruklu kişilere ait taşınmazlara getirilen devir yasağının geçici bir tedbir olarak anlaşılması gerektiği, mülkiyet hakkını tamamen ortadan kaldırmayacağı ifade edildi. Mahkeme bu gerekçeyle Hazine adına olan tapu kaydının iptaline ve tapunun davacı adına tesciline karar verdi. Ancak Yargıtay 3. Hukuk Dairesi yerel mahkemenin kararını bozdu. Dairenin kararında, 1964 yılında çıkırılan kararname ile taşınmazın Hazine’ye geçtiği, dolayısıyla, davacının kendi adına tapu tescili istemesine dayanak olan vasiyetnamenin vasiyetçisi konumunda olan Kornelia Vapurci’nin taşınmaz yönünden Yani Vapurci’nin mirasçısı olmadığının mahkeme kararıyla saptanmış olduğu savunuldu.
'Mütekabiliyet var mı?'
Dosyanın gönderildiği yerel mahkeme ise kararında direndi. Mahkeme kararında, kararnamenin 1964 tarihli kararnamenin Yunanistan uyruklu kişilerin taşınmazlarının devrine ilişkin geçici önlemler içerdiği vurgulandı ve bu kararnamenin 1988’de çıkarılan başka bir Bakanlar Kurulu kararnamesi ile yürürlükten kaldırıldığı dikkat çekildi. Mahkemenin direnme kararı üzerine dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na geldi. Kurul, yerel mahkemenin 1964 kararnamesinin hüküm ve sonuçlarına ilişkin görüşünü doğru buldu ancak konunun mütekabiliyet (karşılıklılık) açısından da değerlendirmesi gerekçesiyle mahkeme kararını bozdu. Kurul kararında 'karşılıklılık' ilkesi yönünden araştırma yapılmasından sonra, taşınmazın Kornelia tarafından edinilebileceğinin ve bu yolla mal varlığına dahil olduğunun tespiti halinde davanın kabulüne karar verilmesi, aksi durumda ise davanın reddedilmesi' gerektiği belirtildi.
Hazine'nin tapusu iptal
Mahkemenin mütekabiliyet (karşılılık) olup olmadığını sorduğu Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, Dışişleri Bakanlığı ve Tapu Kadastro Genel Müdürlüğü'nden alınan yazılarda Yani Vapurci'nin ölüm tarihi olan 16 Haziran 1974'de Türkiye ve Yunanistan devletleri arasında miras ve gayrimenkul edinimi açısından karşılıklılık bulunduğu belirtildi. Bunun üzerine mahkeme taşınmazın Hazine'ye ait olan tapusunun iptal edilerek Stamatis Papamanolaki adına tescil edilmesine karar verdi.
Hazine'nin kararı temyiz etmesi de sonucu değiştirmedi. Yargıtay 3. Hukuk Dairesi kararı onadı ve ardından yine Hazine'nin yaptığı karar düzeltme talebini de reddetti. Böylece taşınmazın halen Atina'da yaşayan 92 yaşındaki Papamanolaki adına tescil edilmesi kararı kesinleşti. Yıllarca Türkiye'de yaşadıktan sonra Yunanistan'a taşınan Papamanolaki'nin “arazinin üzerinde bulunan Fenerbahçe Camii nin varlığını devam ettirmesine hiç bir itirazının olmadığı, bu caminin kendisi açısından da çok kutsal olduğu, sadece bu arazinin maddi değerini tazmin için ilgili makamlar nezdinde girişimlerde bulunacağı, talebinin uygun bulunması halinde, caminin bulunduğu taşınmazı Hazine’ye iade etmeye hazır olduğu” öğrenildi.
Rezidans olsa 30 milyon dolar
Fenerbahçe bölgesinde iş yapan gayrimenkul sektöründen uzmanlar ve emlakçiler caminin bulunduğu araziyle ilgili şu bilgileri veriyor: “Cami alanı yaklaşık 1.190 metrekare. 2.500-3 bin metrekareye kadar inşaat yapılabilir. Etraftaki binalara bakıldığında emsal teşkil eder ama bir imar sınırı yok. Dikey olarak iyi bir konut projesi yapılabilir. Bölgede arazi fiyatları ise metrekaresi 10 bin dolar civarında seyrediyor. Rezidans gibi bir projede fiyat çok daha yukarı çıkar.”
Bu da arazinin 12 milyon dolara (yaklaşık 27.9 milyon TL) satılabileceğini gösteriyor. Böyle bir konut projesi yapıldığında toplam satış bedeli 30 milyon doları (yaklaşık 69.9 milyon TL) bulabiliyor.'El konulan taşınmazlar istenebilir'
Mahkeme önyargısız davrandı
Konuyu Milliyet'e değerlendiren Papamanolaki'nin avukatı Barış Tan, 1964 kararnamesi uyarınca Rumlara ait taşınmazların Hazine adına tesciline yönelik kararların, Yargıtay denetiminden geçerek kesinleşse bile, kesin hüküm niteliğinde olmadığını, dolayısıyla 1988 kararnamesi itibariyle bu taşınmazların mirasçılar tarafından talep edilebileceğine karar verilmesinin oldukça önemli olduğunu belirterek şunları söyledi:
'İşin en zor tarafı bu noktadaydı. Zira Rumların elindeki taşınmazlara Hazinece el konulması, kendilerine veraset belgesi dahi verilmemesi gibi Yargıtay'ın yıllarca vermeye devam ettiği hukukun temel ilke ve kuramları ile bağdaşmayan kararları vardı. Öncelikle İstanbul Anadolu 8. Hukuk Mahkemesi, bilahare Yargıtay Hukuk Genel Kurulu verdiği bu yeni kararla, gerek Mukabele-i Bilmisil Yasası, gerekse bu yasaya göre 1964 yılında çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararnamesinin, yabancı uyruklu kişilerin Türkiye’deki malları üzerinde temliki tasarruflarının durdurulmasını amaçlamakta olduğunu, bu kişilerin mülkiyet hakkını ortadan kaldıran veya mülkiyet hakkının kullanılması ile ilgili olarak yapabilecekleri bir takım borçlandırıcı işlemleri tamamen geçersiz ve hükümsüz kılan bir düzenleme olmadığını belirledi. Böylece mirasçı naspı ve muayyen mal vasiyeti gibi tasarruflar birer borç doğurucu işlem olarak geçerli kabul edildiler. 1964 Kararnamesinin getirdiği önlemlerin geçici olduğu gibi, bu kararnameye dayanılarak verilen mahkeme kararlarının dahi geçici nitelikte olduğu belirlendi. Bu gerçekten son derece doğru ve adil bir karardır. Bu karar verilirken, dava konusu yerde bir cami olduğu ve davanın kazanılması halinde arazinin bir gayrimüslime geçeceği tartışma konusu yapılmamıştır. Mahkeme ve Yargıtay, son derece tarafsız ve önyargısız davranmıştır.”
Kemal Göktaş | Milliyet