Eski Dünyaya Yeni Adet: “Multilokal Yaşam”

Nereden geldik nereye gidiyoruz?

Bu soruyu çocukken sorduğum anlarda dünya çok büyük ben çok küçüktüm. Coşkulu bir merakla sorduğum soruya aldığım cevap beni tatmin ederdi ve oyunuma kaldığım yerden devam ederdim.  İlginçtir ki bugünde soruyorum ve dünya artık o kadar büyük değil. Lakin bütün cevaplar buğulu bir camdan bakar gibi artık o kadar net değil.  Halbuki ki bilgi çağındayız ve bilgi elimizin altında, hayatı deneyimleme fırsatımız oldu ve her istediğimiz soruya bir cevap bulma şansımız hiçbir dönemde olmadığı kadar kolaylaştı. Ne var ki yaşadıkça buğulandı pencerelerimiz. 

Doğduğun coğrafya kaderindir. 

Doğduğun coğrafya da kader olmaktan çıktı. Dünya küçüldü, kimse artık doğduğu coğrafya da yaşamını sürdürmüyor, farklı evlere, mahallelere, şehirlere ve ülkelere taşınma, göç etme sıradanlaştı. İlkokul, Ortaokul, Lise, üniversiteleri farklı coğrafyalarda okur olduk. Hatta her bir eğitim diliminde de sürekli bir değiştirme söz konusu. Sadece çocuklarımızın bile okulunu kaç kere değiştirdik? Bir düşünsenize. 

İş ve eş seçimlerimiz de bu değişimler içerisinde sayılacak unsurlar.

Multilokal yaşam

Multilokal (çoklu yerlerde) yaşam çağındayız, yani farklı yerlerde hatta aynı zamanda farklı yerlerde yaşam sürüyoruz artık. Eğitim, iş, aş, eş, para ve aile için sürekli bir yerlerden gidip, bir yerlere geliyoruz. Bedenen ve ruhen hep bir taşınma halindeyiz. Doğduğu yerde büyüyenlerin, okuyanların ve yaşayan ve ölen kaç tane insan kaldı? İnsanoğlu hiç olmadığı kadar sürekli bir adaptasyon becerisi ile sınıyor kendini. 

Durum böyleyken, çocuklarımıza sabit bir gelecek planlamak mümkün mü?

Cevap net. Hayır!

20.-21. yüzyıl yetkinlikleri diye sınıflandırılan becerileri artık uzak hedefler olmaktan çıktı, artık tam gaz beceriyor olmalıyız. Yeni çevre ve koşullara uyum bu beceriler arasında ilk sırayı alıyor. Çocuklarımızı öyle yetiştirmeliyiz ki her yer her koşulda yaşayabilecek ve yaşarken de mutlu olabilmeyi sağlamak ebeveyn olarak temel vazifemiz oldu.

1. Hayat tozpembe değil. Çocukları yetiştirmekten vazgeçmeliyiz, gerçekler ile yüzleştireceğiz. Maddi ve manevi problemler olacak, onları tartışırken, çözerken onları ortak edeceğiz. Neyi, niçin yaptığımıza dahil edeceğiz ve sorunların üstesinden gelmeyi görerek fikrini alarak bir parçası olacak ve birlikte çözümler üretme konusunda teşvik edeceğiz. 

2. Yaşanılan her bir değişiklikle birlikte duygularımızı ortaya koyacağız ama nasıl üstesinden geldiğimizi de paylaşacağız. Her zaman her şey istediğimiz, planladığımız gibi gitmeyebilir. Düşünceler değişebilir ve farklı duygular ortaya çıkabilir. Değişkenler değişebilir, manevralar yapılabilir. Önemli olan bu süreçte yine yeni yeniden rotamızı oluşturabilmek. 

3. Sorumluluklar vereceğiz. Evdeki işlerine dahil edeceğiz. 18 yaş öncesi bir evin nasıl işletildiği hakkında bilgi ve deneyime sahip olmalı. Ailenin temel görevi, hayata hazırlamak. 

4. Ekonomik okur yazarlığı öğrenebilecek tek yer ailedir. Zira okullarda bu öğretilmiyor. En başta harçlık sistemi mutlaka kurulmalı. Ne kadar geliyor, ne kadar gidiyor? Ne kadar ve nasıl tasarruf yapılır? Maddi döngüye hâkim birer birey haline getireceğiz.

5. Başarıya giden yol düz bir çizgi değildir. Düşüp kalkacağız. Çocuklarımızla başarısızlıklarımızı samimi sohbetler eşliğinde paylaşmalıyız. Düştükçe nasıl silkelenip kalkıp yolumuza devam ettiğimizi tüm içtenliğimizle paylaşmalıyız. 

6. Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez. Hayatta her şeyin geçici olduğunu, hüzünlerin ve mutlulukların ahenkle dans ettiğini ve sahneyi paylaştıklarını her yaşanan süreçte hatırlatmalıyız. “Bu da geçer yahu” ve “her şerde bir hayır vardır” cümleleri bir cümleden olmadan çıkarıp hal ettiğimizi ve işlettiğimizi göstermeliyiz. 

7. Farklılıkları kabul etmek, ırk, din, mezhep, kültürleri hoş görmek, onlarla temas etmek artık olmazsa olmaz. Eski dünya ama yeni düzende, mahalleler, şehirler ve ülkeler demografik değişim sürecinde. Hoş görü ile yaklaşmayı, çeşitliliğin getirdiği zenginliği fark etmeyi ve ettirmeyi seçenlerin yolu açık olacaktır. 

8. Çocuğumuzun kendini ifade edebilmesi için anadili dışında farklı diller bilmesi, o dillerden birinde hatta ikisinde okur, yazar ve konuşur olması için seferber olmalıyız. Bir dil bir insan, iki dil iki insan…  Dil bilmek bir ayrıcalık değil, “multilokal yaşam” çağında artık temel ihtiyaçtır.

Çocuklarımızın dünyanın her yerinde, her koşulda var olabilen ve yaşayabilen, yaşarken de mutlu olmayı seçen, pencereleri pırıl pırıl insanlar olmasını dilerim.  

Instagram

Twitter

Web

Popüler İçerikler

Almanya’da Noel Pazarına Saldırı: Saldırgan Suudi Arabistan Vatandaşı Bir Doktor Çıktı!
Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi