Eşitlik Bunun Neresinde? Eski Hollywood'da Erkeklerin Binbir Türlü Gazabına Uğramış 10 Kadın Oyuncu

Hollywood son zamanlarda başarılı yapımlarla değil skandallarla gündeme gelir oldu. Birçok kadın oyuncu, kendilerine yapılan sözlü ve fiziksel saldırıları büyük bir cesaret örneği göstererek açıklamaya başladı. Ama şartların bugüne nazaran çok daha zorlu olduğu dönemlerde, herkes aynı cesareti göstermeyi başaramadı. Hollywood'un eski dönemlerinde erkeklerin zorbalıklarına maruz kalmış kadın oyunculardan bazılarını sizler için derledik.

Judy Garland

Judy Garland, 'The Wizard of Oz' filminin setinde oldukça ağır şartlar altında çalışıyordu. Henüz 16 yaşında bir genç kızın kendilerinden daha önemli bir rolde olması, filmin diğer oyuncuları tarafından pek de hoş karşılanmıyordu. Garland, çekimler sırasında hem sözlü hem de fiziksel tacize uğradı; oyuncular sürekli Garland'ı aşağılıyor, ellerini elbisesinin altına sokmaya çalışıyorlardı. Ayrıca hakkında alkol aldığı, kumara ve fuhuşa karıştığı ile ilgili dedikodular çıkarmışlardı. Garland, filmdeki rolü yüzünden de zor zamanlar geçiriyordu. Sadece çorba, sigara ve kahveden oluşan bir diyete tabi tutulmuştu ve iştahını kontrol altında tutmak için hap kullanmak zorunda kalmıştı.

Tippi Hedren

Tippi Hedren, Alfred Hitchcock tarafından bir televizyon reklamında görülmüş ve 1963 yapımı 'The Birds' filmine başrol olarak seçilmişti. Hitchcock'un çekimler sırasında Hedren'e olan davranışları ise gerçekten tam bir hayal kırıklığıydı. Hedren'in performansını yükseltmek için onu kızgın kuşlarla dolu bir odaya kapatmıştı. Ayrıca hayatıyla ilgili her şeyi kontrol altında tutuyordu. Birileri sürekli Hedren'i takip ediyor, onun kızını korkutuyor ve sette kimsenin Hedren ile konuşmasına izin vermiyordu. Ayrıca Hitchcock'un Hedren'e cinsel tacizde bulunduğu iddiası da mevcut. Hedren, kuşlarla dolu odaya kapatılmasının ardından psikolojik sorunlar yaşamayı başladı ve hastaneye yatırılmak zorunda kaldı.

Maria Schneider

1972 yapımı 'Last Tango in Paris' filmi, sinema tarihinin en meşhur seks sahnelerinden birine sahip. Film, bu sahne yüzünden birçok ülkede fazla müstehcen bulundu ve vizyona girmesi yasaklandı. Bu meşhur sahnenin çekimlerinde en çok zorlanan kişi ise Maria Schneider oldu. Yönetmen Bernardo Bertolucci tarafından senaryoda olmayan sahneler eklendi, bu sahnelerden Schneider'e bahsedilmedi. Ayrıca zorlu seks sahnesi sırasında hem Marlon Brando hem de Bertolucci tarafından istemediği şeyler yapmak zorunda bırakıldı. Çekimler sırasında kendini küçük düşmüş ve aşağılanmış hisseden Schneider, hüngür hüngür ağladı ama hiç kimseden ne bir özür duydu ne de destek gördü.

Debbie Reynolds

Gene Kelly klasik bale eğitimi almış bir dansçıydı, Donald O'Connor ise 12 yaşından beri oyunculuk yapıyor, şarkı söylüyor ve dans ediyordu. Debbie Reynolds'ın ise bir önceki filminde söylediği şarkı haricinde bu alanlarda bir eğitimi yoktu. Bu sebeple Reynolds'ın 'Singin' in the Rain' filminde bu ikiliye yetişmesi için çok çalışması gerekliydi. Kelly, bu durumdan hiç memnun değildi ve Reynolds'ın çabalarını sürekli eleştiriyordu. Kelly'nin zorlamalarıyla dans sahnelerini sürekli baştan almak zorunda kalmış ve 15 saat boyunca ayakta kalmışlardı. Bir yerden sonra Reynolds'ın ayakları kanamaya başlamıştı. Bir noktada, işler iyice sarpa sardı ve Reynolds setten ağlayarak kaçtı ve Fred Astaire tarafından koruma altına alındı. Ayrıca Kelly'nin Reynolds'a cinsel istismarda bulunduğu da söyleniyor.

Shelley Duvall

Jack Nicholson, 'The Shining' filminin sonunda çıldıran taraf olabilir ancak işin perde arkasında ruhsal çöküntü yaşayan kişi Shelly Duvall'dı. Stanley Kubrick, çekimler sırasında çok kötü davranıyor, sürekli olarak Duvall'a herkesin zamanını boşa harcadığını söylüyordu. Sık sık kendini kaybeden Kubrick, öfke kontrolü sağlayamayıp Duvall'a bağırıyor ve onu diğer oyunculardan ayırıyordu. Bir sahneyi tam 127 kere çekmek zorunda kaldılar ve filmde Duvall'ın ağladığı sahneler tamamen gerçekti. Bir yerden sonra Duvall o kadar çok ağlar oldu ki, vücudunda su kaybı olmaya başladı ve yanında sürekli su şişesi taşımaya başladı. Kubrick'in yöntemleri, istenilen performansları ortaya çıkarsa da Duvall'da kolay kolay geçmeyecek psikolojik sorunlara yol açtı.

Faye Dunaway

'Chinatown' filmi, Jack Nicholson'ın en başarılı performans gösterdiği filmlerin başında gelse de Faye Dunaway'in yaşadığı en kötü tecrübelerden biri oldu. Roman Polanski'nin Dunaway'e sürekli karışması, fiziksel olarak zorbalığa varan hareketleri ve sözleri yüzünden Dunaway çok zor günler yaşadı. Hatta Polanski'nin Dunaway'in tuvalete gitmesine bile izin vermediği ve bu yüzden bir bardağa tuvaletini yapmak zorunda kalan Dunaway'in sinirle idrar dolu bardağı Polanski'nin yüzüne fırlattığına dair rivayetler mevcut.

Meryl Streep

Meryl Streep, 'Cramer vs Cramer' filminin çekimlerinden önce aşık olduğu kişiyi kanserden kaybetmişti ve psikolojik olarak zor bir dönemden geçiyordu. Filmdeki partneri Dustin Hoffman ise Streep'in özel hayatında yaşadığı zorlukları öğrenip role girmesi için acılarından faydalandı. Karakterlerin tartıştığı bir sahnede Hoffman, kameralar kayda girmeden hemen önce Streep'e sert bir tokat attı ve sevgilisinin ölümüyle ilgili alaycı sözler etti. Duvara bir şarap kadehi fırlattı, fırlattığı kadeh neredeyse Streep'in kafasına isabet ediyordu. Hoffman ayrıca 'Feministliği bırakıp sahneye odaklan.' diye bağırarak Streep'i bir hayli zora soktu. Her ne kadar Hoffman, Streep'i karaktere sokmak için bunları yapsa da yine de davranışlarının affedici bir tarafı yok.

Greta Garbo

Greta Garbo, henüz 14 yaşındayken babasını kaybetmiş ve erken yaşta iş hayatına atılmak zorunda kalmıştı. Garbo, güzelliği sayesinde kısa sürede keşfedildi ve bir kısa filmde rol kaptı. Bu rol ona başka kapılar açılmasına da olanak sağladı. Fakat Garbo'nun kariyerinde sözlü saldırılara maruz kaldığı pek çok an oldu. Yönetmen Mauritz Stiller ona çok şişman olduğunu söyledi ve genç kadını 20 kilo vermeye zorladı. Bir süre sonra Stiller neredeyse Garbo'nun menajeri gibi hareket etmeye başladı ve onunla ilgili kararları kendisi verir oldu.

Loretta Young

'Call of the Wild' filminde birlikte rol alan Clark Gable ve Loretta Young arasında bir ilişki yaşandığına dair dedikodular vardı. Kariyerlerini etkilememesi için ilişkilerini gizli tutuyorlardı ve Young, bu birliktelikten hamile kalmıştı. Ancak işin gerçek yüzü yıllar sonra ortaya çıktı. Bir röportajda, olayın zannedildiği gibi olmadığı ve Gable'ın aslında Young'a tecavüz ettiği ve Young'ın bu tecavüz sonrasında hamile kaldığı iddia edildi. Hikayenin doğru olup olmadığı konusunda net bir şey söylemek mümkün değil, ama Young'ın her halükarda sistemin kurbanı olduğu çok açık.

Mabel Normand

Mabel Normand, Hollywood sinemasının sessiz çağındaki önemli kadın oyunculardan biriydi. En az 167 kısa ve 23 uzun metrajlı filmde rol aldı ve Mack Sennett, D.W Griffith ve Charlie Chaplin gibi yıldızlarla çalıştı. Özellikle 'Keystone' filmiyle bir yıldız haline geldi ama Normand'ın asıl yapmak istediği şey yönetmenlik yapmaktı. Söylenenlere göre Normand, 'Mabel at the Wheel' adlı filmi yönetmişti ama adı jenerikte gizemli bir şekilde ortadan kayboldu. Sonrasında filmle ilgili kaynaklarda yerini aldı ama Mabel'in başına bunun gibi  birçok olay geldiği söyleniyor.

Popüler İçerikler

Apar Topar Çıkarılmışlardı: Kızılcık Şerbeti'nde Giray ve Heves Ayrılığının Gerçek Nedeni Ortaya Çıktı
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Atatürk Karşıtlarına Mesaj Yolladı: "10 Yıl Daha Yaşasa Bambaşka Olurdu"
Galatasaray'ın Yıldızı Osimhen İçin Fenerbahçe Napoli ile Temasa Geçti
YORUMLAR
31.05.2018

O değil de, kuşları kızdırmayı nasıl başarmış, onu merak ettim ben...

31.05.2018

Judy Garland'ın hayatına Too young to die belgeselinde yer verilmişti.Gerçekten bir insan nasıl bile istiye nasıl bu kadar harap edilir diye sorguluyorsun hep. Kadın nasıl çökmüştü ya:(

Pasif Kullanıcı
31.05.2018

hepsi bi bok olmayan ve cahil oldukları ve artist oldukları için kendini bi bok sanan orospu çocukları tarafından yapılmış.

31.05.2018

Dustin Hoffman? STANLEY KUBRICK? Hitchcock? MARLON BRANDO?!!?

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ