Burliuk sanat çevrelerinde tanındığı için birçok salon toplantılarına, açılışlara ve kokteyllere katılıyor. Çoğuna Mayakovski’yi de götürüyor. Önüne gelen her ünlü sanatçıya “İşte büyük şair Mayakovski, tanımıyor musunuz yoksa?” diyerek takdim ediyor Mayakovski’yi...
“Büyük şair olmaktan başka bir yol bırakmamıştı Burliuk bana” diye anlatır bunları Mayakovski.
1913 yılında Mayakovski ilerde büyük aşk yaşayacağı Lili Brik’in ailesiyle tanışır. Bu tanışma da en az Burliuk’la tanışması kadar hayatının yönünü değiştirir.
Rus isimlerini bir tarafa bırakıp bilinen isimleriyle anacak olursak, Lili ve Elsa kardeşler demeliyim...
Lili, Elsa’dan beş yaş büyüktür. Mayakovski bu aile ile görüşmeye başladığında Lili meşhur yazar ve eleştirmen Osi Brik ile yeni evlidir. Mayakovski ile Elsa arasındaki mektuplaşmaya bakacak olursak Elsa fena halde âşık olmuştur Mayakovski’ye. Daha sonra ailenin büyük kızı Lili de hayatlarına girer ve sık sık Osi Brik’lerin evinde toplanmaya başlarlar.
O zamanki Rus asilzade ve entelektüel aileleri gözünüzde canlandırmanızı öneririm. Kızlar çoğunlukla iyi okumuş, neredeyse hepsi en az bir enstrüman çalıyor, dans ediyor, hatta bir Avrupalıdan daha Avrupalı...
Dediğim gibi sıkça toplanırlar, müzik, dans, edebiyat ve siyaset üzerine tartışırlar kadınlı erkekli.
1920 yılında İstanbul da bu kadınlarla tanışacaktır. Pek çok Türk erkeği onlara vurulacaktır. Bu hikâyeyi Agafya adlı romanımda uzun uzadıya anlatmıştım. Meraklıları için iyi bir kaynak olacaktır hem dönemin tarihi, mekânları, olayları için hem de o dönemin yaşayışları ve Beyaz Ruslar’ın anıları için...
O zamanlar Mayakovski “Pantolonlu Bulut” şiirini yeni yazmış, yayınlamadan önce bu değerli topluluğun beğenisine sunmuştur.
O
günü gelin Lili Brik’in anılarından dinleyelim.
“Şiiri getiren kocam Osip, şiiri yüksek sesle okudu ama şiiri de anlayamadı. Ama bu şiir okuduğu herhangi bir şiirden farklı ve iyiydi. Bundan sonra tek bir satır yazmasa bile, Mayakovski yine de büyük bir ozandır dedi.”
Sonrasında Mayakovski şiirin bir kopyasını daha çıkarır ve Lili Brik’e dönerek “Şiiri, adınıza sunabilir miyim?” der.
Özenilmiş, tertemiz bir yazıyla “Lili Yuryevna Brik” adına imzalar.
Kitapta “Senin için Lilya” diye yazacaktır bu ithaf...
Eleştirmen Osi Brik şiirden pek bir şey anlamasa da Lili anlayacaktır ve basımına önayak olacaktır.
Lili Brik sonrasında birçok alanda öncülük edecek, sinemada, tiyatroda bir takım önemli çalışmalar yapacak ve Sovyet Sanatı üzerinde uzun süre etkisini koruyacaktır. Bu bilgiyi özellikle veriyorum çünkü dönemin magazininde iki kız kardeş hem güzellikleriyle hem de entelektüel birikimleriyle bütün erkekleri peşlerinden koşturmaktadırlar.
Lili Brik ve Mayakovskide birbirlerine aynı itkiyle âşık olmuşlardır. Yıl 1917’dir ve Mayakovski artık Rusya’nın en tanınan şairidir. Bu aşk en çok küçük kardeş Elsa’yı etkiler. Kırılmıştır Elsa... Hep mektuplaştığı, ilgiyle yolunu gözlediği adam ablasına âşık olmuştur. Belki de ömrünün sonuna kadar ablasına karşı içinde hep bir kırıklık beslemiştir bu küçük kız kardeş. Ama Elsa’nın da sırası gelecektir, biraz daha vakit vardır.
Elsa Triolet, Mayakovski için şu cümleleri kuracaktı Mayakovski hakkında yazdığı kitaplarında,
“O sadece bir ozan değildi, o savaşçı bir ozandı. O sadece bir insan değildi, o insanlığın bütün acısını içinde taşıyan bir insandı. O sevgiyi de, başarıyı da, yaşamı da olanaksızca zorluyordu. Bu yüzden her zaman yaşamına ne zaman son verecek endişesini içimde taşıdım.”