Bakırköy 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davanın ilk duruşmasına Ertuğrul Özkök ve avukatları Köksal Bayraktar, Şehnaz Yüzer ve Eren Mustafa Şener ile müşteki olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Avukatı Merve Tunur katıldı.
Özkök yazılı olarak hazırladığı savunmasını özetleyerek okudu. Davaya konu yazısına benzer yazıları daha önce de yazdığını, bu yazıların davaya konu olmadığını, yazısında kanlı Ortadoğu coğrafyasını eleştirdiğini belirtti.
Davaya konu yazıyı Aylan bebeğin sahile vuran cesedi üzerine kurduğunu belirten Özkök, şunları söyledi:
'Bugüne kadar hakkımda ne bir Cumhurbaşkanı ne bir Başbakana hakaretten dava açılmadı'
“O gün yazdığım yazıyı sahillerimize vuran küçücük bir çocuğun bedeninin bende yarattığı duyguyla yazdım. Bu duygu sadece bana ait değil, tüm Türkiye’ye, hatta bütün dünyaya ait bir duyguydu. 'Büyük adam' lafıyla kast ettiğim ise büyük insanlardı. Yani küçük çocukların ölümünden sorumlu olan büyükler, yani bizleriz. Daha önce de benzer yazılar yazdım ve davalar açılmadı. O coğrafyaya 3 yıldır lanet okuyorum ben. Söz konusu yazımda 'büyük adam' derken suçladığım Ortadoğu’nun çarpışan aktörleridir. 'Ülkesini babasının çiftliği sanan diktatör' derken kastettiğimin Beşar Esad olduğu açıktır. 'Kendi kininin davasını savunan Müslüman kardeş' derken kast ettiğim Müslüman Kardeşler Örgütü'dür. Kafa kesen kara caninin IŞİD olduğunu herkes biliyor. 25 yıla yakın süredir yazılalar yazıyorum. Bugüne kadar ne bir Cumhurbaşkanına ne bir Başbakana ya da bakana hakaretten dava açılmamıştır. Hakaret ve iftira gazetecilerin hakkı değildir. Ben genellikle Türk basınında hakaret etmeden yazı yazan bir insan olarak biliniyorum. Hakaret eden insanlara karşı da yazılar yazıyorum. Bu nedenle bu davada sayın savcının hakkımdaki iddialarını reddediyorum. Cumhurbaşkanına hakaret etmiş olmam mümkün değildir.'
Duruşma eksiklerin giderilmesi için ertelendi.
Duruşmadan sonra basın mensuplarına kısa bir açıklama yapan Özkök, “Sahilimize vuran Aylan bebekle ilgili bütün Türklerin bütün dünyanın hislerine biraz da tercüman olan bir yazı yazdım” dedi. Özkök şöyle konuştu:
'Cumhurbaşkanına hakaret asla kabul etmeyeceğim bir iddiadır'
“Yazıda ne sayın Cumhurbaşkanının ne de Cumhurbaşkanlığı makamının ima yollu dahi hiçbir şekilde adı geçmiyor. Daha önce aynı doğrultuda son üç yılda en az 3-4 tane yazı yazmıştım. Suçladığım tek kişi Ortadoğu coğrafyası ve bunun kültürüydü. Ama nedense bir dava açıldı hakkımda. Hayatım boyunca ilk defa bir bakan, Cumhurbaşkanı veya Başbakana, bir siyasi kişiliğe hakaretle ilgili dava açılıyor hakkımda. Geldim ifade verdim. Hiç kuşkusuz sayın Cumhurbaşkanına hakaret asla kabul etmeyeceğim bir iddiadır. Kaldı ki ben bütün hayatım boyunca hep hakaretamiz yazı yazan insanlara, iftira türü lakap takan yazarlara karşı da mücadele eden bir insanım. Yani böyle bir şey yapmam, onları eleştirirken kendimin yapması büyük bir çelişki olurdu ve ben de bunu yapmadım. Bundan 15 yıl önce de 'bu köşeler babamızın malı değildir' diyerek hakaret eden yazarlara karşı da neredeyse mücadele açmıştım. Dün de bu yazının 15 yılı dolayısı ile tekrar aynı görüşlerimi yazdım. Dolayısıyla sayın hakime gittim birinci celsede. Böyle bir iddiayı, böyle bir suçlamayı reddettiğimi söyledim. Hatta ifademde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatlarını dahi burada size bir gerekçe olarak getirmiyorum, çünkü böyle bir niyetim, böyle bir kastım da yoktu. Kaldı ki 'yazımda açıkça bellidir' dedim. Ve yazımda geçen cümlelerin de ne anlama geldiğini, kimleri kast ettiğimi de çok açık şekilde belirttim orada”
İddianameden
Bakırköy Cumhuriyet Başsavcıvekili Kadir Yılmaz tarafından hazırlanan iddianamede, Ertuğrul Özkök’ün 3 Eylül 2015 tarihinde yazdığı köşe yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’a hakaret ettiği belirtiliyor. Özkök’ün soruşturmaya konu yazısında Cumhurbaşkanından söz ederken, toplumda kabul görmeyen ifadeler kullandığı belirtilen iddianamede, “Basın yoluyla Cumhurbaşkanına hakaret” suçundan 1 yıl 4 aydan 5 yıl 4 aya kadar hapis cezası istemiyle yargılanması isteniyor.
DHA
kuraaabiyeeeeeeeee tayyip
nedense sana üzülmedim. Bir keyfi hukuk kullanımı söz konusu dolayısıyla hukukun yozlaşıp tekelleşmesine üzüntüm.