2021 yılında çalışma saati dışında başbakanlık ofisinde bir parti verdiğinde de 65 yaş üstü bütün tutucu muhalifleri üzerine gelmişti. O zaman ağlamamış, tam aksine bu “baby Boomer” kalıntıları ile şarkı söyleyerek dalga geçmişti:
“Hey boom-boom boomer be cool…”
'Hey yaşlı çocuk biraz sakin ol ya…”
Arkasından da şunu demişti:
“Bazen, sadece varlığım bile bazıları için kışkırtıcı bir şey haline geliyor…”
Birçok siyasetçi, yolsuzluk olaylarını bile “özel hayat mahremiyeti” kılıfına sokup saklamaya çalışırken, Sanna Marin tam aksi davranan bir siyasetçi.
Özel hayatına ait şeyleri hiç saklamıyor. Evli olmadan birlikte yaşadığı eşinin, çocuklarının, işyeri arkadaşlarının görüntülerini sık sık sosyal medyada paylaşıyor.
2018 yılında doğurduğu kızını emzirerek büyüttü ve parlamentoya gelirken onu da getiriyordu.
Sanna Marin aynı zamanda Finlandiya Sosyal Demokrat Partisi'nin başkanı…
Halen 5 partiden oluşan bir koalisyonun başında.
Bu masada oturan 5 kişiden 4’ü, hükûmet kurulduğu sırada 35 yaşın altındaydı.
Bu beşli masada kurulan hükümetin 19 bakanından 12’si kadın.
Bakan deyince aklınıza öyle “Aile Bakanlığı” gelmesin.
Maliye, Adalet, İçişleri ve Eğitim bakanlıkları kadınların elinde.
Erkeklere bırakılan bakanlıklardan birisi ise “Eşitlik Bakanlığı…”
Bakanlığın yaptığı ilk iş de şu oldu.
Doğum izni 11.5 aydan 14 aya çıkarıldı.
Tabii hem anne hem babaya eşit hak verildi.
Eşitliği siz bozdunuz siz düzeltin der gibi bir şey.,..
Bakın siz şu “sürtüğün” yaptığına…
2022 yılında Ukrayna’nın işgalinden sonra çok sıkı bir anti Putin politika izledi.
Finlandiya’yı tarihsel olarak izlediği “tarafsızlık” politikasından çıkarıp daha ilk günden itibaren Ukrayna’ya silah yardımı yapmaya başladı.
NATO’ya üye olmak için başvurdu.
Ve şimdi bizimle aynı masada bu konuyu müzakere ediyor.
Övünerek anlattığı ilk siyasi gösterisini 7 yaşındayken yapmış. Okulun arkasındaki korunun ağaçlarının kesilmesine karşı bir eylemmiş bu.
Tam Gezi tarzı yani.
O günden beri çevrenin korunması ile ilgili sorunlar politikasının hep merkezinde olmuş.
Şimdiki amacı Finlandiya’yı 2040 yılına kadar “karbondan arınmış” bir ülke haline getirmek.
Evet şu sıralar ülkesinin NATO’ya dönüşü için masaya oturduğumuz kadın bu.
Bu siyasi geçmişe ve yaptıklarına bakarsak, Türkiye’deki resmiyet kazanmış o kavramla “sürtük” diyebiliriz.
Değil mi…
Tabii altılı masanın üyelerine de sormak isterdim.
Masanızın bir ucunda böyle bir “sürtük” oturabilir miydi?
Ve son olarak kendi görüşümü anlatayım.
Bu insan çağımızın bir “kadın kahramanı…”
Ey bütün müesses nizam ahalisi…
Bilin ki geleceğin rol modelleri “sürtük” diye aşağılanan bu kadınlardan, “serseri” dediğiniz erkeklerden çıkacak.
Hazırlayın kendinizi bu “geliyor gelmekte olan” gerçeğine…
Insanoğlu ülke yönetenleri hep kahraman veyahut rol model olarak görürler. Herkes den herseyden üstün tutarlar. Benim için ülke lideri halkla birlikte savaşa en ön sırada giderse cehpede bulunursa kahramandır. Yoksa kurulu bir ülkeyi yöneten şahıslar benim için işçi sınıfındadır ve işini iyi yapmak zorundadır, özel hayatları ise kimseyi ilgilendirmez yeter ki işini yapsın.
Bu ertuğrul şey değil mi ya geçen ay mehmet cengizi savunmak için fabrikasına gidip röportaj yapan?
omurgasız olduğunu kendisi söyleyen Ertuğrul un kendi gibi saçma sapan yazısı