Erteleme Hastalığına Sahip Zihinlere Dalıp Bu Hastalığı Şu an, Ertelemeden Sonlandırıyoruz!

Çalışmam gerekiyor... Çalışmam gerekiyor... Çalışmam gerekiyor... 

Bu çınlamaların ardında her nedense o çalışmaları erteleyebilecek bir sebep de bizi bekler. Çalışmamız gerektiği o an bizi vazgeçirecek, daha da aciliyeti olduğuna inandığımız bir mucize bizi bekler. Bazen bu mucize iyi bir uyku, bazen de sadece ertelemenin rahatlığı olabilir. Daha fazla uzatmayalım, gelin bu işi çözelim.

"Bugün başlasam, yarın da biraz çalışırım, son güne kalmadan tamamlarım."

Böyle başlayan süreç, 'Yarın başlasam, sonra telafi ederim' akışına evrildiğinde erteleme hastalığı bizi zihnimizin en derininden yakalamış demektir.

Çoğu zaman yarını takip eden günler de olabildiğince boş geçmesiyle ünlüdür.

Tüm verim, azim, enerji son gün kendini belli eder. O planlı, programlı kişi gitmiş avına ulaşmak için son çabalarını gösteren savaşçı gelmiştir. Zar zor üstesinden geldikten sonra uyulmayacağı evrensel gerçekler arasında girmiş bir karar daha alırız: Bir sonrakinde planlı olacağım.

Erteleyerek kaybettiğimiz zamanı, verimsiz anları düşündüğümüzde aslında bu denklemin kaybedeni sadece biziz.

Kazanan olmak imkansız mı? Tabii ki değil. Ama önce o Ertelemeyenler Kulübü'ndekilerin erteleyenlerden farkını anlayalım. Zira ertelemek bir huydan ibaret değil, beynimizin işleyişinden beslenen ciddi bir problem.

Ertelemeyenlerin zihninde hayali bir dümen varsa bu dümende akılcı bir kaptan oturuyor ve o ne derse o oluyor.

Erteleyenin zihninde de aynı kaptan oturuyor fakat onun pek de vasıflı olmayan bir yardımcısı daha var. Anlık hazzın peşinde koşan bu yardımcı kaptanın kararlarını raydan çıkarıyor ve kısa sürecek mutluluğu her zaman önde tutuyor.

Heyecanla başına oturduğumuz işten saniyeler içinde vazgeçmemiz bu kaptanın işgüzar yardımcısının marifeti.

Verimli, mantıklı karar bu yardımcının işine pek gelmediğinden kısa bir süre sonra her nedense onun kararı zihnimizde yürürlüğe giriyor ve olan oluyor. Bir anda yapmamız gerekenin dışına çıkarak tüm web sitelerini gezmiş, tüm sosyal mecraları ilgiyle ziyaret etmiş halde kendimizi buluyoruz. Odaklanabiliyoruz ama ihtiyacımız olmayanlara!

Asıl işe dönemeyecek kadar zaman harcadıktan sonra üretkenliğimiz yine yuvasına döner.

'Neyse sabah devam ederim, zaman kalmadı...'

Bu döngünün bir kısmı ertelemeyi sevmeyenlerin zihninde de gerçekleşiyor fakat yardımcı çenesini açtığı anda bir zindana atılarak cezalandırılıyor. Aksi durumda ise ertelenen işin yeri boş zamanda yapılması gereken uğraşlara bırakıyor. Peki boş zamanlarda ne yapılıyor? O başka bir konu.

Hak edilmemiş o boş zaman hem eğlenceyi hem suçluluğu, biraz da kızgınlığı beraberinde getirir. Bunu bile bile o alana girmekten çekinmeyiz.

Ertelemeyi alışkanlık haline getiren zihni normal akışına döndürebilecek tek şey onu panikletecek yeni bir yardımcıdır. Teslim tarihi yaklaştığında yahut rezil olma korkusu bünyeyi sardığında ortaya çıkan bu panikten sorumlu yardımcı ertelemeyi sonlandırabilecek kudrete sahip tek varlıktır. 

Bir bilgi daha, panikten sorumlu yardımcı geldiğinde ertelemeyi salık veren diğer yardımcı anında gemiyi terk eder ama bu terk ediş bir kaçıştır. Dümende artık akılcı kaptan vardır, sonunda.

Aslında gözden kaçan detay, erteleyicinin işi önünde sonunda tamamlamış olması. O zaman sorun neydi?

Tamamlanma durumunun ortaya çıkışı genelde mevcut iş için bir son tarih olduğu durum, bu durumda panikten sorumlu yardımcı yardıma yetişebilirken kararların tümünün bize bağlı olduğu durumlarda erteleme sonsuza evrilebiliyor.

Egzersiz yapmak, yeni bir dil öğrenmek, kariyer basamaklarını tırmanmak ya da yeni bir girişime dahil olmak, kim son tarih belirleyebilir bunlara? Biz!

Sadede gelelim: Ertelemeyenler de dahil olmak üzere hepimiz birer 'erteleyiciyiz.'

Bazen dakikaları, bazen de saatleri ertelemek masum olsa da ertelemenin yarattığı rahatsızlık esasen bu durumdan ne denli etkilendiğimizle alakalı. Şimdi, ertelemenin etkisini en üst seviyede tutacak bir görselleştirme yapalım ve zamanın kıymetini en somut haliyle anlayalım.

Bu bir takvim, 90 yıllık yaşamımızın her haftasının bir kutucuğa denk geldiği, hayat takvimimiz.

Bir kısmını yaşadığımızı düşünelim ve dikkatlice bakalım, dolduracağımız kutucukları nasıl değerlendiriyor, neleri hangi anlara erteliyoruz? Herkesin ertelediği konusunda anlaşmıştık, o zaman bu kutucukları kıymetli anlarla doldurmak için ertelemeye neden olacak o yardımcıyı zihnimizdeki akılcı kaptandan uzakta tutmaya çalışalım. 

(Ertelemek yok, bugün başlayalım!)

Popüler İçerikler

Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi
ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi
Mauro Icardi'den Olay Wanda Nara Paylaşımı: ''Evimde 2 Saat Boyunca Beni Taciz Etti''
YORUMLAR
23.03.2018

Neyse kaydedeyim de sonra okurum...

23.03.2018

Aklımda bulunsun bir ara ertelemem…

Bu şu olmadın: https://youtu.be/arj7oStGLkU

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ