Şimdi, 1960’taki meseleye 2021’den ahkam kesmek gibi olacak ama göz var, izan var! Kadınlar mutfaklarına kayınvalidelerinin bile girmesini istemezken, “Çorbanın tuzunu az koydun!” “Yahniyi kısık ateşte pişir, eti kurutma!”, “Gümüşü sirkeyle parlat!” diye her adımda laf eden bir çip yığınına zaten hayatta tahammül etmezlerdi.
Sözün özü; yuvayı dişi kuş yapar, karışanın da yuvasını yapar! Hem doğuda hem batıda çoğu kültürde ev kadının sarayıdır. Orada onun kuralları geçerlidir. Mesela biz audiofil ya da müzisyen erkeklerin eşleriyle ev içindeki oldum olası en önemli kavgalarından biri müzik sistemlerinin salon takımlarına ne kadar uyduğu ya da kabloların nerelerden geçmemesi gerektiği üzerine yapılan meydan muharebeleridir. Eve ‘kadın eli’nin değmesi, erkeğin fütursuzca her yere saçtığı oyuncakları için toplanma vakti anlamına gelir.
Her ne kadar daha iyiye doğru bir tüketim ekosisteminde de olsak, özde yatan arz talep ilişkisini asla göz ardı etmemek gerekiyor. Aksi takdirde kendimizi aralarında hiç yönetici kadın olmadığına emin olduğum dönemin Honeywell Yönetim Kurulu gibi birbirimize bakıp şu soruyu sorarken buluruz.
“Şimdi ne yapıcaz?”
…
“Bizim hanıma bi sade kahve yapın o size yeni stratejiyi anlatır!”
Twitter
Facebook
Instagram