Severek izlenen film türlerinden biri olan erotik filmlerden bazılarını sizler için derledik. Bakalım bunlar nelermiş? Sizin favoriniz varsa yorumlarda bizimle paylaşabilirsiniz. :)
Film konuları beyazperde.com sitesinden alınmıştır.
Severek izlenen film türlerinden biri olan erotik filmlerden bazılarını sizler için derledik. Bakalım bunlar nelermiş? Sizin favoriniz varsa yorumlarda bizimle paylaşabilirsiniz. :)
Film konuları beyazperde.com sitesinden alınmıştır.
Gerek arka planda kullandığı müzikal atmosfer, gerek erotizm dozajı ve 'tehlikeli' konusu, gerekse de çekim tekniklerindeki alışılagelmedik sahneler bütünü, bu filmi sıra dışı yapan etkenler arasından sadece bir kaç tanesi. Ensest ilişkinin merkezde olduğu bu Fransız filminde, geçtiğimiz yıllarda genç yaşta yaşamını yitirmiş Guillaume Depardieu başrolde. Dikkatli sinemaseverler Guilaume'nin, büyük Fransız aktör Gerard Depardieu'nün oğlu olduğunu anımsayacaklardır.
Ormanda bir kabinde bu dünyaya ait olmayan bir varlık yaşamaktadır. Sorunlu bir evlilik yaşayan, iki çocuklu bir ailenin üyeleri bu varlığın çekimine kapılır. Hayatları, zevk ve yıkımın kaynağı olan yaratığın keşfi ile tersine dönecektir.
Film, bir oda içerisinde gizlice birbirlerine aşık olan, birbirlerinden başka bir şeyi gözü görmeyen bir erkek ve kadın arasında yaşanan romantizm ve çekimi konu ediniyor. Julien Gahyde, gizli aşkıyla bir otel odasında düzenli olarak buluşmaktadır. Burada, kendilerine kurdukları küçük dünyada, dışarıyla hiçbir irtibatları kalmayan bambaşka insanlara dönüşmektedirler. İlişkileri kontrol edilemeyen bir noktaya geldikten sonra Julien kaçacak bir yer bulamadığı büyük bir kabusun içerisine sürüklenir.
Georges Simenon'un romanından beyazperdeye uyarlanan filmin başrollerinde Mathieu Amalric, Léa Drucker ve Laurent Poitrenaux bulunuyor.
1936 yılında Tokyo'da geçen hikayede Sada Abe, eskiden genelevde çalışan bir genç kadındır. Şimdilerde bir otelde temizlikçi olarak çalışmaktadır ve otel sahibi Kichizo Ishida ile arasında sınırları zorlayan ateşli bir ilişki başlar. Aralarındaki tutku zamanla cinsel saplantıya dönüşür, Kichizo karısını terk eder ve tüm zamanlarını birbirlerine ayırmaya başlarlar. Bir noktadan sonra hayatın kendisinden bile vazgeçecekleri bir boyuta sürüklenirler.
Film, sanayileşme çağındaki İngiltere taşrasında, yüksek tabakadan genç bir kadının yaşadığı duygu karmaşasını konu alıyor. Lady Chatterley’in kocası savaşta sakatlanmıştır; yaşamları durgun ve tekdüzedir. Cinsel doyumsuzluğu, genç kadını alt sınıftan bir koru bekçisiyle ilişkiye iter. İkisinin aşkları yol aldıkça genç kadın bir yandan yaşam sevinciyle dolarken bir yandan da toplumun hedefi haline gelir.
Güzel ve dikkat çekici bir genç kız olan Heidi erkek arkadaşıyla öpüşürken annesine yakalanır ve aralarında şiddetli bir kavga başlar. Kavgadan sonra evden kaçan Heidi, yolculuğu sırasında Lake Jindabyne isimli Avustralya'nın başkenti Canberra'nın güneyinde bulunan bir kayak merkezinde kendini bulur. Heidi'yi burada aile, arkadaşlık ve aşk kavramlarının gerçek anlamlarını keşfettiği zamanlar beklemektedir.
Genç kadın yönetmen Cate Shortland tarafından yazılıp yönetilen film, yönetmenin ilk filmi. Bir ilk film olarak bir hayli büyük bir başarı yakalayan 'Somersault' çeşitli festivallerden kırka yakın ödülle dönmüştü.
Kız arkadaşı tarafından aldatılan ve ardından yeni bir hayat kurmaya karar veren Jake oyunculuk dersleri almakta ve bir B filminde rol almaktadır. Bir süredir ekstra bir iş bulmaya karar veren genç adam aradığı fırsatı ünlü bir aktörde bulur. Jake, güzel bir muhitte aktörün bebek bakıcılığını yapacaktır, böylece onun için güzel bir hayatın kapıları açılmış olur. Asıl ikramiye ise çekici komşusunun odasının perdelerini kapatmayı unutmasıyla gelir! Hollywood'ta oldukça lüks bir malikanede yaşayan bu genç ve güzel kadın her sabah baştan çıkarıcı görüntülerle komşusunu tahrik etmektedir. Genç ve umut vadeden bir aktör olan Jake ise bu görüntülerden bir hayli etkilenmekte, zamanla bu güdüyü bir saplantıya dönüştürmektedir.
Sang-Hyun hastanede gönüllü olarak çalışan Katolik bir rahiptir. Ölümcül Emmanuel Virüsünün tedavisinin bulunması amacıyla yapılan deneylere gönüllü olarak katılmaya karar verir. Deney bir felakete dönüşerek başarısız olur ve deneye katılanlar arasında bir tek Sang-Hyun hayatta kalır. Ancak Sang-Hyun hayatta kalmasını sağlayan şey onu ölümcül bir vampire dönüştürmüştür. İnsanlara yardım etmek için gittiği laboratuvardan vampir olarak çıkan Sang-Hyun, acaba insanlara zarar vermeden hayatta kalmayı başarabilecek midir?
Kate, New York'ta yaşayan, evliliğinde sorunları olan özgür ruhlu bir kadındır. Psikiyatristi Dr. Robert Elliot'a yaşadığı sorunlardan bahsettikten sonra gittiği müzede bir adamla tanışır. Takside başlayan ilişkileri eve kadar devam eder.
Birlikte olduktan sonraki sabah, adamın evinden ayrılan Kate asansöre biner. Yüzüğünü evde unuttuğunu fark ederek geri dönmek için aceleyle asansörden inince güneş gözlüğü takan, uzun boylu sarışın bir kadın tarafından öldürülür. Telekızlık yapmakta olan Liz Blake ise olayın tek görgü tanığı ve katilin sonraki hedefidir. Tek amacı annesinin katilini bulmak haline gelmiş Peter ile anlattığı hikayeye polisi pek de inandıramamış olan Liz, kendi başlarına katilin izini süreceklerdir.
Güzel ve seksi bir oyuncu, bir yönetmeni yeni projesinde kendisini oynatması için ikna etmeye çalışır. Fakat bunun için kullandığı yöntemler sıra dışıdır. Amaca giden her yol mubahtır. Avusturyalı yazar Leopold von Sacher-Masoch'un 1870 yılında basılan dünyaca ünlü romanı Venus in Furs'un yeni bir uyarlaması olan yapımın yönetmen koltuğunda bu sefer Polonyalı sinemacı Roman Polanski oturuyor. Filmin başrollerinde ise Emmanuelle Seigner ve Mathieu Amalric yer alıyor.
Corky suçu dolayısıyla beş yılı cezaevinde geçiren bir kadındır. İçeride geçirdiği beş seneden sonra hayata yeniden adapte olabilmek için sıradan bir apartmana taşınır. Burada, yasal olmayan yollarla kazandığı parasını aklamaya çalışan bir gangster olan Cesar ve onun parasına aşık kız arkadaşı Violet vardır. Corky ve Violet’in arasında, zamanla daha da şiddetlenen bir tutku meydana gelir. Bir süre sonra yeni planlar yapmaya başlayan ikili, Cesar’ın parasını çalıp bu hayattan tamamen uzaklaşmaya karar verirler. Suçlulara karşı suç işlemek, düşündükleri kadar kolay olmayacaktır. Matrix ile ünlerini dünyanın dört bir yanına yayan yönetmen kardeşler Wachowski’lerin ilk filmleri olan Bound, 40’ların kara-film dokusunu modernize ediyor. Filmin cesaret işeyen iki başrolünü Jennifer Tilly ve Gina Gershon paylaşırlarken onlara Joe Pantoliano, John P. Ryan ve Christopher Meloni gibi oyuncular da eşlik ediyorlar.
Rupert Berkin ve Gerald Crich birbirlerine çok değer veren, iki yakın arkadaştırlar. Rupert, Ursula isimli bir kadına aşık olur ve bir süre sonra onunla evlenir. Gerald ise Gudrun isimli bir kadına aşık olur. Dörtlü bir arkadaş grubu şeklinde birlikte takılmaya başlayan bu insanlar bir süre sonra ilişki kavramının farklı kıvrımlarını keşfetmeye başlarlar. Hayatlarına dair oldukça radikal kararlar alacaklardır.
Bağımsız sinemanın deli dâhilerinden Ken Russell'ın çektiği film büyük ustanın ilk dönemlerine denk geliyor.
Pizza dağıtıcılığı yapan Victor, birkaç gün önce tanıştığı uyuşturucu bağımlısı Elena ile tartışır. Elena o kadar kızgındır ki onun hakkında artık tek kelime duymak istemez. Tartışma sırasındaki gürültüleri duyan genç polis David ile orta yaşlı polis Sancho, olay yerine gelirler ve o sırada Victor’un elindeki silah aniden patlar. Aradan dört yıl geçtikten sonra David, tekerlekli sandalyede bir basketbol yıldızıdır ve Elena ile evlenmiştir. Victor hapisten çıkmıştır ve bu insanları kaderleri yeniden kesişecektir.
Libido mu yükselten? Bunları izledikten sonra olan libidom da gider.
Emre yiğidim bu nasıl senin konun içeriğin değil ??? kesin attılar çocuğu
seksin filmi, sineması mı olur. seks işte..öyküye gerek ve yer yok. asılan çıksın mantığı...