Erkekler yalan söylemeyi sever ve genellikle çocukça ve ânı kurtarmaya yönelik, büyük bir beceriksizlikle işlenmiş yalanlar söylerler. Bunu bilmeyenimiz azdı ve Cem Yılmaz sağolsun artık öğrenmeyenimiz kalmadı. Peki çoğu erkek tarafından kullanılan bu basit ve gün gibi aşikâr yalanların en yaygınları hangileridir? Sizin için yürüttüğümüz kapsamlı çalışma ile onları açığa çıkardık:
Erkek bakar arkadaş... Erkeğin hangi durumda olduğunun bu konuda hiçbir önemi yoktur. İster deli gibi aşık olsun, ister can derdinde olsun, ister iki eli kanda olsun, güzel bir kadın görünce şöyle bir süzer... Bu sanki doğuştan gelen bir refleks gibidir sevgili dostlar; çocuğunun tehlike altında olduğunu gören bir babanın çocuğun önüne atlaması gibidir. Abartmayalım tamam, ama işin özü şu: Onun bu refleksi, birlikte olduğu kişiyi sevmediği ya da başkalarını düşündüğü anlamına gelmez; bu cinsin tabiatında vardır bu eğilim, önemsemeyin...
'Porno izlemeyen erkek yoktur' gibi büyük bir genelleme yapamaylım, hayat bu, olabilir... Ama yoktur. Erkeğin bu yalanı söyleme sebebi ise, seksin mekanik yapısından değil, yalnızca aşkla gerçekleşen seksten keyif aldığı ve yalnızca bunu anlamlı bulduğunu sezdirmektir...
Ailenin yapısının ya da anne babanın kişiliklerinin bu konuda hiçbir belirleyici rolü yoktur; erkek, sevgilisinin ailesiyle vakit geçirmekten keyif almaz. Gerici bir durumdur, erkek kendini bir deney faresi gibi hisseder, hareketlerinin devamlı izlendiği ve kontrol edildiği hissine kapılır, babanın yaptığı uyuzluklara göz yummak zorundadır falan filan. Bu konuda söylenen yalanları toplum olarak bırakmamız ve kadınların 'Annemlere çaya gidelim mi?' tavsiyelerini bitiremesek de azaltmamız lazımdır...
Bu yalanı ve söylenme sebebini bilmeyenimiz herhalde yoktur sevgili dostlar. Sizinle ilişki yaşamak istemiyor, yalnızca belirli çıkarlar doğrultusunda sizi hayatında tutmak istiyordur. Bu yalan aslında her iki cinsiyet tarafından da söylenir ancak amaçları farklıdır. Kadın, boş vakitlerinde kendini kötü hissetmemek için kendisine hayranlık duyan birine ihtiyaç duyar; erkeğin amacı ise yine tamamen mekaniktir...
Erkek, tam bir özgürlüğe sadece yalnızken ya da erkek arkadaşlarıyla birlikteyken ulaşabilir. Bunun dışında kalan tüm birliktelikler, devamlı uyum sağlama ve kendini şöyle ya da böyle gösterme çabası içinde geçer. O yüzden evet, çiftler iyi vakit geçirebilir, ama bunun bir sınırı vardır ve o sınır, erkeğin biraderleriyle birlikte olduğu durumda sona erer.
Erkeğin 'mekanik' bir yaşam anlayışının olduğunu daha önceden belirttiydik. Onun peşinde koştuğu şey nitelik değil, niceliktir: Evrim süreci boyunca erkeğin amacı, genlerini mümkün olduğunca çok ve farklı eşe aktarabilmektir. Neyse, uzatmayalım; gerçekten de başını kaşıyacak vakti olmayabilir dostlar; sonuçta peşinde koştuğu iş yoğun bir çaba gerektirmektedir...
Sırf kadınlar değil, erkekler de kendilerine hayran olunmasına, şiddetli bir biçimde arzulanmaya ihtiyaç duyarlar; bu onların da gururunu okşar. Bu yolda yapılan davranışların sınırını ise ilişkinin içinde bulunan çiftler belirler elbette; kıskançlık nerede başlar, nerede biter, göreli kavramlardır...
'Yalaaaaaaaaaan!' Çok büyük ve çok yaygın bir yalandır; buna hâlâ inanan varsa vay haline...
Ne yaparsanız yapın, anne yemeklerinin standartlarına yükselemezsiniz. Bunun beceriyle değil, alışkanlıkla ilgisi vardır. Erkek buna alışmıştır ve sizden bunu bekleyecektir. Annesinin yaptığı yemeği, 'ben yaptım' deyip yedirseniz bile tatmin olmayacaktır. Çabalamanın gereksiz olduğu, boş bir konu...
Evet, erkekler böyle söylerler ama eğer gerçekten kilo vermenizi istiyorlarsa da bunu dolaylı ve üstü kapalı bir biçimde ifade ederler. Eğer o üstü kapalı ifadeleri sezer ve 'Aşkım, sen bana şişmansın mı demek istiyorsun?' derseniz de, 'Yok canım, nereden çıktı şimdi o?' derler ve sizin bu konuyu takıntı haline getirdiğinizi düşünmenizi sağlarlar. Dikkat etmek lazım...
Duygusal erkek, hassas erkek belki bundan 2500 yıl önce kendisine tek bir eş bile bulamazdı ama artık devir de Çelik de değiştiği için, bazı kadınlar bu erkekleri çok çekici bulur oldular. İncinmiş erkek: Çok iyi numaradır. Çünkü bu tavırlarıyla onlara hem özgürlük tanımanızı, hem de onlarla ilgilenmenizi sağlarlar. Aynı zamanda bir sonraki maddemizde yer alan yalanı ileri sürme hakkını da kazanmış olurlar...
Gerek aileyle ilgili olan ve çocukluktan gelen problemler ve travmalar, gerekse içinde bulunulan zamanın sıkıntıları, erkekler için her zaman bir bahane üretme sebebidir. Bu bahanelerin en meşhuru ise yaşanmışlıkları ileri sürerek 'bağlanma problemi' olduğuna karşı tarafı inandırmaktır. Aslında erkeğin bağlanma problemi yoktur; yalnızca çok hızlı bağlandığı ve çözüldüğü için, bağlandığını anlayamazsınız, gözlemleyemezsiniz...
Erkek, bunu söyleyerek ne kadar derin, tecrübeli ve sağlam karakterli bir insan olduğunu; içgüdülerine yenik düşmeyerek daima mantıklı kararlar aldığını karşı tarafa kanıtlamaya çalışır. Erkeğin bu meşhur yalanı aslında boşunadır, her kadın bunun böyle olmadığını bilir ancak işe yarıyor olmasının sırrı, kadınların da bu yalana inanmak istiyor olmasında gizlidir. ;)
Evet, amaç basittir: Bunu söyleyerek yatağa yatılır, sarılınır ve sonra ânın getirdiği yoğun duygusallıktan faydalanılarak sonraki aşamalara geçilmeye çalışılır. Şans varsa başarılır, yoksa da önümüzdeki maçlara bakılır...
Bu aslında doğru da sayılabilecek, erkeğin kimi zaman içten gelen yoğun hisle söylediği bir yalandır. Eğer kasıtlı olarak kadını etkilemek için söyleniyorsa ayıptır ama ilk durumdaki gibiyse, o erkek sağlam erkektir, kadınların aradığı erkektir. İçten gelen bir hisle söylendiğinde bile yalan olmasının sebebi ise, insanın aşık olduğu zamanlarda her hissi ilk defa yaşıyormuş sanısına kapılmasıdır, bu da oldukça doğal ve insanî bir yanılmadır. Buna inanın, çünkü bu maddelerin hepsi bir erkeğin parmak ucundan çıkıyor; karar sizin...
Bu kadar kötü özellikleri olan birinin cinsiyetini bilmesek bu kişiyle çıkmayı gururumuza yediremeyiz, her türlü yalanı söyleyip arkamızdan iş çevirecek düşünsenize. Ama işin içine cinsiyet girince "Erkekler böyle karaktersiz. Ama gurursuz gurursuz yine erkeklerle birlikte olalım; çünkü ne de olsa yapılarında şerefsiz olmak var" deniyor. Ya da "Biz erkeğiz, böyle şerefsiz olmak yapımızda var" deniyor. Erkeklerin böyle olduğunu düşünüp yine de onların peşinden ayrılmayan kadınlara mı yanayım yoksa erkeklerin düpedüz (bu editörün yaptığı gibi) kendi cinsini karaktersizlikle suçlayıp genelleştirmesine mi? Resmen "Ben karaktersizim, onursuzum, çünkü erkeğim" diyor ve bundan gurur duyuyor! Kusura bakmayın, bu özellikler cinsiyetten bağımsız olarak yazıldığında gayet kötü görünüyorken konu erkekler olunca normalleştirilemez. Bu özellikler kadında da olsa erkekte de "Onun yapısı bu, ne yapalım" dememek ve eleştirmek lazım. Erkeklerin sabit-değişmez olduğunu ima edip hakaret etmek değil.
"erkek bakar arkadaş" devamınu okumadım ne kadar meraklısınız sapık gibi görünmeye
Erkek Adamsa yalan söylemez. Herkesi aynı kefeye koymayın, yerin dibine gömmeyin lütfen.