Nuri Demirağ'ı biliyorsunuz. Ülkemizin o dönemdeki demiryollarını inşa eden bu vatansever insan aynı zamanda İstanbul Boğazı'na ilk köprüyü inşaat etmeye teşebbüs eden kişidir. Kendisinden uçak almak için bağış istenen Demirağ, uçak fabrikası kurmak için kolları sıvıyor.
Fabrika kuruyor, pilotları yetiştirmek için bir okul, bu okula öğrenci yetiştirmek için de havacılık ortaokulu kuruyor. 1938 yılında Türk Hava Kurumu'nun siparişini verdiği uçağın testleri yapılıyor. Bu esnada uçak açılan bir çukura düşüyor ve sipariş iptal ediliyor. Ancak Demirağ pes etmiyor. Yine de Nuri Demirağ'ın uçaklarına talep olmadığı gibi yurt dışına satış izni de verilmiyor. Fabrikanın kapısına kilit vuruluyor. Uçaklar hurdacılara satılıyor. Pistin bulunduğu alan kamulaştırılıyor ve buraya daha sonra Atatürk Havalimanı kuruluyor.
Bir başka proje Uçan Kanat projesidir. Bu proje de rafa kaldırılıyor ve bu proje için yapılan fabrika çocuk karyolası gibi basit malzemelerin üretiminde kullanılıyor. O tarihten bu yana uçaklarımız yurt dışından alınıyor. Aynı şekilde tanklarımızı yurtdışından alıyoruz.
' YIL 2015 HÂLÂ YERLİ OTOMOBİL İÇİN KAPI KAPI DOLAŞIYORUZ'
Devrim arabasında proje benzin olmadığı için yolda kaldı diye iptal ediliyor. Yıl oldu 2015 biz hâlâ yerli otomobil için kapı kapı dolaşıyoruz. Bu millet çok zor şartlarda kazandığı birikimlerini yıllarca yurtdışından alınan uçaklara, tanklara harcadı. Üretmekte ürkek davrananlar ithal etmekte pek cesur çıktılar. Sıkıntı burada.
Türkiye'nin savunma sanayisinde bağımlılığı ben geldiğinde yüzde 80 civarındaydı. Bugün Altay tankımızın üretimine inşallah başlıyoruz. 7 adet Atak helikopteri envantere girdi. 100'e yakın gemi ve karakol botu tersanelerimizde üretilerek hizmete girdi. Türkiye artık 1930 yıllardan 2000'li yıllara kadar yaptığı yanlışları inşallah bir daha tekrarlamayacak. Benim gönlüm tasarımından üretimine kadar hiçbir aşamasında yer almadığımız bir ürünün alınıp kullanılmasına razı değil. Çünkü bunlar bizim stratejik meselemiz. Gerçekten ihtiyacımız olduğunda dost görünenler dirseğini çeviriyor. İhtiyacımız olanları vermiyor. Neden? Çünkü güçlü bir Türkiye istemiyorlar. Bu yüzden yüzde yüz yerli üretim sistemler için büyük mücadele veriyoruz.'
'TÜRKİYE KÜÇÜK BİR AZINLIĞIN TAHAKKÜMÜ İLE KARŞI KARŞIYA KALDI'
Eskiden darbe ve muhtıralarla engellemeye çalışırlardı. Şimdi de Gezi olaylarıyla Türkiye'yi geriletmeye çalışıyorlar. Netice alamayınca 17-25 Aralık'la denediler. O çete devletin bütün kurumlarına sızmaya, sızamayınca da çökertmeye çalıştı. Türkiye bir kez daha küçük bir azınlığın tahakkümü ile karşı karşıya kaldı. Hamdolsun buna izin vermedik. Çevremizi saran tüm sıkıntılar içinde kendimizi güven altına almak zorundayız. Türkiye sadece kendi vatandaşlarından sorumlu değildir. Çok daha geniştir. Bu yüzden diri olacağız, iri olacağız, birlik olacağız.
'ASELSAN'I KUTLUYORUM AMA YETMEZ'
Askeri gücü tahkim etmenin, özellikle dışarıdan hazır ürünü almak olmadığını acı tecrübelerle yaşadık, gördük. Bizim savunma sanayi için dışarıya verecek tek kuruşumuz olmamalı. Aselsan'ı bugüne kadarki çabaları kutluyorum ama yetmez. Bu konuda özel sektörümüzün, üniversitelerimizin adeta bir rekabet alanı oluşturmasının da önemine işaret ediyorum. Bir daha uçak üretmek için kurduğu fabrikada masa üretme utancını bir daha yaşamamalı.'
AA