Erdoğan: 'PKK ve HDP'nin Kürtleri Düşünmek Diye Bir Derdi Yok'

onedio.com

Cumhurbaşkanı Erdoğan uçakta gazetecilerin sorularını yanıtlarken çözüm süreci, Kobanê'ye yardım ve paralel yapı konuları hakkında konuştu

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan , Çözüm Süreci’ni değerlendirirken, “Güneydoğu’daki vatandaşların hepsi memnun ama terör örgütü bu işten memnun değil. Uzantısı HDP, o da memnun değildi, çünkü onun üzerinden pazarlıklarını yapıyorlardı. İmralı gördüğüm kadarıyla rahatsız oldu ve ‘Çözüm sürecini bozmayın’ açıklamasını yaptı” dedi.

Erdoğan Estonya dönüşü uçakta gazetecilerle yaptığı sohbette “Kobanê’de ne yapılmak istendiğini, ABD Başkanı Obama ile ne konuştuklarını, PYD’nin hesaplarını” da anlattı.

“Paralel yapı” konusuna da değinen Erdoğan, “Ülkemizde en kolay şey parti kurmaktır, şu anda 70’i aşkın parti var. Herkes kurabilir. Keşke bunlar da böyle bir parti kurmuş olsalar, bundan çok çok mutlu oluruz. Çünkü herkes nerede olduğunu, kilosunu, boyunu, posunu görmüş olur” ifadelerini kullandı.

Akif Beki ’nin Hürriyet’te köşesine taşıdığı Cumhurbaşkanı’na sorulan sorular ve yanıtları özetle şöyle:

Son PKK eylemleri ve barış sürecine yönelik saldırılar bu büyük oyunun içinde mi?

Hepsi bunların içinde. Yani çözüm sürecinin özellikle engellenme gayretleri de bu işin içinde. Tabii, PKK bir defa Türkiye’de barışı istemiyor. PKK’nın uzantısı olan siyasi parti (HDP) de barışı istemiyor. İki kere iki dört. Bunlar sadece, meydanlara çıktıkları zaman, barış, özgürlük derler ama işte yapılanları görüyorsunuz. Daha yeni Kağızman’da gittiler, ciddi bir baraj inşaatında iş makinelerini yaktılar. Sen Kürt’e hizmet gitmesini istemiyorsun yahu. Bunların Kürtleri düşünmek diye bir derdi yok. Bunların derdi başka. Bunların derdi, bu ülkeyi kendi içinde karıştırmak, barış ortamından bu ülkeyi bir kere tamamen, gerilim, kavga ortamına, kaos ortamına sürüklemek. Tabii 11 yıldır bunu başaramadı. Bunu başaramadıkları için çok rahatsızlar. Sizi rahatsız eden ne? Yapılan yollar mı, yapılan okullar mı, o yaktığınız okullar mı, yapılan hastaneler mi? Sizi rahatsız eden ne?

Süreç için 2015 final yılı olacak mı? Böyle bir tarih verebiliyor musunuz?

Bunlar matematik değil, sosyal olaylardır. Sosyal olaylarda böyle iki kere iki dört diye bir şey olmaz. Bu süreçtir, süreç devam eder. Ne zamana kadar? Çözüme kadar devam eder. Burada bu işin sosyolojik analizini yaparak bir yere geldik. Bundan Güneydoğu’daki vatandaşların hepsi memnun ama terör örgütü bu işten memnun değil ve onu pazara çıkarıyorlar. Uzantısı HDP, o da memnun değildi çünkü onun üzerinden pazarlıklarını yapıyorlardı. Fakat İmralı gördüğüm kadarıyla rahatsız oldu ve ‘Çözüm sürecini bozmayın’ açıklamasını yaptı. ‘Engellemeyin vesaire’ dedi. Yani burada da, 2015 final yılı olacak gibi yaklaşımları çok çok yanlış buluyorum. Bu noktada bizim için her an finaldir, her an başlangıçtır. Bunun böyle bilinmesi lazım. Yol haritası zaten yayınlandı.

Ortadoğu’da nasıl bir sıkıntı var?

Öncelikle maalesef çok ciddi bir dezenformasyon var. Maalesef ülkemizdeki bazı görsel ve yazılı medya organları da dahil olmak üzere, konuşanlar başlık atanlar bunu yapabiliyor. Örneğin, Sayın Obama ile yaptığımız görüşmeden sonra birçok uydurma haber ve yorumlar yapıldı. Görüşmeler esnasında benim Obama’ya söylediğim şuydu: ‘PYD’ye yapılacak olan bu yardımları tasvip etmemiz mümkün değil. Çünkü PYD, PKK ile eş bir terör örgütüdür. Bunu PYD kendisi kabul eder veya etmez, ama biz PYD’nin uygulamalarını biliyoruz, görüyoruz ve PKK’nın içerisindeki Suriyeli lider kadrolarının, PYD içerisinde savaştığını da bilenlerdeniz.’ Sayın Obama’nın görüşmeden sonra kalkıp hemen 3 tane C130’la, silah ve mühimmatı Kobani’ye indirmiş olmaları gerçekten tasvip edilmez. Ne oldu? Bu indirilen silahların bir kısmı PYD’nin eline düşerken, bir kısmı da IŞİD’in eline düştü. Şimdi bunun Musul’da olandan bir farkı var mı? Yok. Musul’da da Maliki ordusu kaçtı, Amerika’nın Ordu’ya vermiş olduğu bütün o ağır silahlar tank, top, diğer uzun menzilli o silahların hepsi kimin elinde kaldı? IŞİD’in elinde kaldı.

Bütün bunlar ortada iken Kobani ABD için niçin bu kadar stratejik? Eğer stratejik ise bizim için öyle olması lazım. Çünkü burası bizim sınırımızda, buranın ABD ile hiçbir alâkası yok. Bu konuda bana verilebilen bir cevap da yok. Bana söylenen (Obama tarafından) tek bir şey var: “Eğer Kobani düşerse IŞİD ‘Bak ben Amerika’ya karşı koalisyon güçlerine karşı büyük bir zafer kazandım’ edasıyla dolaşacak.” Dediği bu. Ben de Obama’ya ısrarla şunu söyledim; ‘Bakın şu anda Kobani boş bir şehir, 200 bin insan benim ülkemde. Onlara ev sahipliğini şu anda biz yapıyoruz… Biz, Suriye’den ülkemize geçenlere şu ana kadar 4,5 milyar dolar destek vermiş bir ülkeyiz. Buna rağmen, Siz ne yapıyorsunuz? Ne yediriyorsunuz, ne giydiriyorsunuz, bunun kaynakları nereden geliyor?’ diye kimse bize sormuyor. Amerika, Koalisyon Güçleri şu anda havadan bombalıyorlar. Kısmen faydası yok değil, var ama karadan operasyonlar olmadığı sürece buradan netice almak mümkün değil.

Salih Müslim’in bir demeci var. Diyor ki ‘Kimse bizi Suriye’deki rejimle savaştıramaz.’ Bunu açıkça söylüyor…

Zaten PYD’nin önceki destekçisi kimdi, rejimdi. Rejim daha sonra PYD ile arayı açtı. Ondan sonra da belli bir süre de, aynı zamanda IŞİD’i de destekledi. IŞİD’e her türlü desteği verdi. Bu arada Obama ile yaptığım görüşmede, ‘Ben bu gece hemen Barzani ile gerekirse görüşürüm, kendilerinden Peşmergeleri gönderme işinin hızlandırılmasını isterim’ dedim. Gece 02.00, kendisiyle bu görüşmeyi yaptık. Obama’nın verdiği cevap şuydu: ‘Kobani’dekiler 2-3 gün bile dayanamazlar. Ellerinde herhangi bir silah mühimmat kalmadı.’ Dedim ki Obama’ya: ‘Biz kendi üzerimizden oraya peşmergelerin geçişini sağlayacağız.’ Tabii oradakilerin hesapları bana göre farklı. Neydi hadise? PYD peşmergenin gelmesini istemiyor. Peşmerge oraya gelirse, Kobani’ye Peşmerge hakim olur diye Peşmergeyi istemiyor. Yani, Kürt’müş, Arap’mış, Türk’müş o mesele değil. PYD, oraya peşmergenin gelmesi durumunda oyununun bozulacağını düşünüyor. Tezgâh bozulacak. Bundan dolayı Peşmergeyi istemiyor. Sayın Obama’ya şunu da söyledim: ‘Birinci derecede tercihimiz, Hür Suriye Ordusu’dur’ dedim. Ve biz, Hür Suriye Ordusu ile de görüşürüz’ dedim. Ve nitekim her iki tarafla yapılan görüşmelerde, Kuzey Irak yerel yönetimi Barzani onlar kabul ettiler.

Hedef neydi? Spekülasyonların ortadan kalkması için bunları söylemek zorundayım: Hedef 2000 kadar peşmergenin gelmesiydi. İlk etapta 500 göndereceklerdi fakat daha sonra PYD bu sayının 155’e inmesini… Hatta onlar 155’i de istemediler. ‘Bize ağır silah gönderin.’ dediler. Tabii. Kuzey Irak yönetimi dedi ki, ‘Hayır, biz silahı size göndermeyiz. Biz kendi elemanlarımızla bu silahları göndeririz, tekrar onlarla da alırız.’ Peki biz ne yaptık? Biz, bunun bizim kontrolümüzde gireceğini esasa bağladık. Bu arada Hür Suriye Ordusu’ndan da olumlu cevap geldi. Onlar da 1300 kişiyi göndermeyi kabul ettiler ve 1300 kişinin gönderilmesiyle ilgili adımı attılar. Çok enteresandır; PYD önce bu 1300 kişiye biraz kabul etmeme noktasındaydı. Fakat sonra bu 1300 kişiyi kabul etme konumunda kaldı. Fakat burada da yine farklı bir adım attı. O da şu: ‘Biz onlara ayrı bir cephe açalım.’ Oyun içerisinde oyun. Hesap bu. Fakat bir hesap karşısında, tabii oyun bozuluyor. Şunun üzerinde bizim iyi düşünmemiz lazım: Tabii, bu tuzağı veya bu tezgahı kuran muhtemelen başka bir mantık var. Yani şu anda PYD’nin mantalitesinin bu kadar güçlü olduğunu ben düşünmüyorum.

(“Nedir efendim bu?” sorusu üzerine) Onu artık siz düşüneceksiniz. Muhtemelen daha üst bir akıl var. Kobani ile alakalı olarak, orası aslen, Kürtlerin mi yoksa Arapların mı tartışmasına girmek istemiyorum. Ama işin aslına bakarsanız, adı üzerinde, Ayn’el Arap’tır. Daha sonra bu Kobani’ye dönüşmüştür. Şimdi oradaki bu gelişme bunları rahatsız ederken, olay farklı. ‘Sizin için stratejik mi?’ Söylenmiyor. Ne deniyor? Burada IŞİD burayı düşürdüğü anda, “Bak ben koalisyon güçlerine karşı bir zafer kazanmış olacağım’ diyebilir. Bu çok tehlikeli yaklaşım. Peki, aynı şeyi İdlib, Rakka düştüğünde niye düşünmüyorsunuz? IŞİD oraları da işgal etti. Oralarda niye vurmadınız IŞİD’i? Aynı şekilde Irak’ın üçte biri de malum IŞİD’in işgali altında, orada niye bunları vurmadınız? Üstelik sizin silahlarınızla bu işgal devam ediyor. Niye vurmuyorsunuz? Erbil’e 30, 40 kilometre yaklaştıkları zaman Erbil giderse, orada da ağırlıklı Kürtler var. Erbil giderse ne olur bu hal, niye bu soruyu sormuyorsunuz?

Sizce Kobani neden aniden bu denli önemli hale geldi. Kobani olunca neden müdahale gündeme geldi hemen?

Bunu konuşmak için biraz erken. Onun için şu anda konuşmamayı yeğliyorum. Ama sınırlarımızda oynanan oyun sıradan rastgele bir oyun değil. Basit bir oyun değil. Niye çünkü 1295 kilometrede bu oyun oynanıyor.

Kobani’ye koridordan 1300 Özgür Suriye Ordusu mensubunun geçeceği konusu netleşti mi? ÖSO ‘Bizim anlaşmamız yok’ diye açıklama yaptı.

Hayır, tam aksine, 1300 rakamını ÖSO yetkilileri ifade etti. En yetkili ağızdan, bizim de yetkili arkadaşlarımıza bunlar bunu bildirdiler. Şu anda ÖSO’nun attığı bu adım birçok tuzağı da bozuyor. Onun için ben bunu çok hayırlı bir adım olarak görüyorum. PYD’nin tezgâhını, tuzağını bozacak. PYD samimi değil.

Obama’nın başkanlığının sonuna kadar ABD Esad’ın gitmesi için bir şey yapar mı?

Bana göre şu anda tabii, ABD hâlâ orta noktada. Sadece yani, uçuşa yasak bölge dediğimiz bölgenin ilanıyla alakalı dahi kesin bir adım atmış değil. Güvenli Bölge konusunda ‘Tartışılabilir’ diyor. Üçüncüsü Eğit-Donat’da adım attı gibi. Ben çünkü gökten uçaklarla atılan silahların Eğit-Donat tanımı içerisine girdiğini kabul etmiyorum, böyle bir şey yok. Eğitmeden Donat’tır bu. O da kimi donattığı da belli değil. Dolayısı ile burada yapılanın şu anda rejime de hiçbir beklentilerimiz istikametinde olumlu tesiri yoktur. Esed’in gidip gitmeyeceği konusunda da kafalarından şu düşünceyi silmeleri lazım; hâlâ Batı’da şu mantık var: Esed giderse yerine kim gelecek? Bir defa şuna kafayı yormuyorlar: Halkın iradesi ile kim seçildi ise o gelecek. Esed giderse kim gelecek? Bırak Esed bir gitsin. Ha ondan sonra halk kimi isterse o gelsin. Yani, Saddam Hüseyin’i gönderdiniz, Saddam giderse yerine kim gelecek dediniz mi? Ne oldu, gelen belli.

Maalesef, Rusya ile biz Suriye konusunda karşı karşıyayız. Aynı istikamete bakmıyoruz. Bunu çok konuştuk, bu konuşmalarımıza rağmen zaman kaybettik. Rusya’nın Suriye’ye olan desteği sürmektedir. Bunun dışında, bizim ekonomik meselelerde ilişkilerimiz gayet iyi. Şu anda bizim ticaret hacmimiz çok çok iyi. Ama Ukrayna’da Kırım meselesinde Rusya ile maalesef yine aynı konumda değiliz. Çünkü Kırım Tatarlarının oradaki durumuna yönelik söylenenler bize umut vermiyor. Onlar daha önceki yönetime göre daha iyi olacaklar deniyor ama mesela şu anda Cemiloğlu’nun Kırım’a girişinin yasaklanması akla mantığa ters düşüyor. Bunlar yıllarca malum zulüm görmüş insanlar, niçin bunlara kapıyı kapatıyorsun da, vatanlarından ayrı yaşamalarını reva görüyorsun. Bunu anlamak mümkün değil. Bunu anlamak mümkün değil.

Son zamanlarda tabii İran’ın bölgedeki etkinliği çok daha farklı bir konumda. Irak ve Suriye’ye yönelik etkinlik, bunlar devam ediyor. Maalesef bunlar samimi bir yaklaşımla devam etmiyor. İran’ın yaklaşımında ne yazık ki şöyle bir durum görüyoruz. ‘Gel, burayı Türkiye İran beraber çözelim.’ Bunu Başbakanlık dönemimde de söyledim. Cumhurbaşkanlığı sürecim içinde de söyledik. Ne yazık ki İran böyle bir yaklaşımın içerisine girmedi. Ama kendileri ile ikili görüştüğümüz zaman ‘Bunu beraber çözelim’ diyorlar. Adım atmaya gelince ne yazık ki, kendilerine has çalışma usulleri vardır, bu usullerle işi götürüyorlar. Çok üzücü tabii bu. Bundan dolayı İran’la rahat bir çalışma zeminini bulamıyoruz. Mezhebi yaklaşımı çok öne çıkartıyorlar. Çünkü ben defaatle şunu bütün ileri gelenlere söylemişimdir: Gelin, Alevi, Sünni, bunu bir kenara koyalım. Biz her şeyden önce Müslümanız. Şu olaya Müslümanca bakalım. Sünni’nin Alevi’ye, Alevi’nin Sünni’ye ve Şia’nın üstünlüğü vesaire bunları konuşmayalım. Müslümanca buna bakalım.

Cardiff’te NATO zirvesinde, yine onlar da (Peşmergeye) silah yardımı yapacaklarını söyledikleri zaman ben de kendilerine (Şansölye Merkel) şöyle dedim: “Kime yapacaksınız bu silah yardımlarını? Buradaki gruplardan hangisine bu silahı vereceksiniz, verdiğiniz bu silahların yarın IŞİD’in eline geçmeyeceğini kim garanti edebilir. Bunları bizzat konuştum orada.

Paralel Yapı’nın yeni bir parti kurma yolunda adım attığı söyleniyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Ülkemizde en kolay şey parti kurmaktır, şu anda 70’i aşkın parti var. Herkes kurabilir. Keşke bunlar da böyle bir parti kurmuş olsalar, bundan çok çok mutlu oluruz. Çünkü herkes nerede olduğunu, kilosunu, boyunu, posunu görmüş olur. Bu bakımdan çok çok isabetli olur. Yani, bazı şeyler var ki, efsane olarak güç devşiriyorlar. ‘Bizim şu kadar oyumuz var’ gibi. Sadece onlar değil başkaları da yapıyor aynı şeyi. Yaptılar yıllar yılı. 25 milyon oyum var, diyenler oldu. En az yüzde 25 oyumuz var, diyenler oldu. Bunları çok yaşadık. Ama sonra baktık ki, Ana muhalefet partisi bile böyle bir oy alamadı. Bu gerçekleri görmemiz lazım.

Validebağ konusunun, cami ile inşaatla yakından uzaktan alakası yok. Validebağ Korusu mezbelelikti, berbattı, rezillikti. Üsküdar Belediye Başkanı benden rica etti, Başbakanlık dönemimde. Ben de Üsküdar’da oturuyorum. ‘Burayı bize veya İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne tahsis edin’ dedi. Biz burayı, bir ele alalım, temizleyelim. Çünkü insanlar biraz da korkuyor, gelsinler yürüyüşlerini rahatlıkla yapabilsinler, çay vesaire içebilecekleri mekânlar olsun. Yoksa içerisinde apartman, şu bu, böyle bir şey asla yok. Üsküdar Belediye Başkanımız, korunun yan tarafındaki bir yere de şöyle bir mescit yapma planı içindeydi. Zaten İmar Planı’nda da önceden varmış bu. Ama bu Validebağ Korusu’nun sınırları içinde değil. Orada mescit var ya. Kimileri bundan rahatsızlık duymuş olabilir.

T24

Popüler İçerikler

Rasim Ozan Kütahyalı’dan Atatürk Sözleri: “Şeytan Taşlamakla Anıtkabir'de Yapılanlar Benzer Eylemler”
Boks Tarihinin En Pahalı Maçı Öncesi Mike Tyson, Jake Paul'a Tokat Attı!
Galatasaray'ın Yıldızı Osimhen İçin Fenerbahçe Napoli ile Temasa Geçti