Erdoğan Israr Ediyor, Ekonomistler Ne Diyor: Cari Fazla İyi Bir Şey mi?

Türkiye geçtiğimiz aylarda yeni ekonomi modeline geçmişti. Çin modeli, Türkiye'ye özgü model, rekabetçi kur söylemleri havada uçuşmuştu.

Şimdilerde rekabetçi kur yerini, 'ne kadar rekabetçi?' söylemlerine bıraksa da, Erdoğan bugünkü konuşmasında cari fazladan bahsedince cari açık ya da cari fazla nedir? 

Ekonomistler Türkiye'nin cari fazla vermesi hakkında son dönemde neler söylemiş?

Cari açık nedir?

Merkez Bankası'nın terimler sözlüğünde, 'Cari işlemler hesabı (Current Account)' şu şekilde açıklanıyor:

Ödemeler dengesi hesapları içinde yer alan mal ve hizmet ticareti ile birincil ve ikincil gelir hesaplarını kapsamaktadır. Cari işlemler hesabında, gelirlerin giderleri aştığı, diğer bir ifadeyle, farkın artı olduğu durum cari işlemler fazlası olarak adlandırılırken; giderlerin gelirleri aştığı, diğer bir ifadeyle, farkın eksi olduğu durum ise cari işlemler açığı olarak adlandırılmaktadır.

Cari açık nasıl oluşur?

Cari açık 3 durumda oluşur; uluslararası mal ticareti, hizmetler hesabı ve transferler hesabı. Uluslararası mal ticareti durumunda, yani ülkeler arası ithalat ve ihracat, cari açık oluşma olasılığı yüksektir. Taşımacılık, sigortacılık ve turizm gibi hizmetler, hizmetler hesabı kapsamı altında değerlendirilir. Transfer hesaplarında yani yurtdışında çalışan ülke vatandaşları ve ülkede çalışan yabancı ülke vatandaşlarının getirdiği döviz giriş çıkışında da cari açık oluşur. Bu üç durumun sonucunda ülkeye giren döviz ülkeden çıkan dövizden fazla ise cari açık vardır.

"Cari fazla vermeye başlayacağımız günler inşallah yakındır"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bugün yaptığı konuşmasında, 'İhracatta geçen ay sonu itibarıyla yıllık 221 milyar dolar rakamını yakaladık. Cari fazla vermeye başlayacağımız günler inşallah yakındır.' derken, 'Pusulamız katma değerli üretimdir. Rotamız yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve büyümedir.' ifadesini kullandı.

Cari açık ya da fazla vermek ekonomideki iyileşme için yeterli bir gösterge mi? 

"Hadi iyisiniz: Yakında cari fazla vereceğiz"

'Merkez Bankası Başkanı enflasyonla mücadele olan asli hedefini cari açığı önlemek olarak değiştirdi, yıl sonu enflasyon tahminini ise %18,4’e yükseltti. Ne yazık ki mevcut koşullarda cari işlemler fazlası amaçlayan para politikası Türkiye’nin ekonomik sorunlarını ağırlaştırmakla eş anlamlı.' 

Bu cümleler geçmiş yıllarda Merkez Bankası'nda Başkan Yardımcılığı ve PPK üyeliği yapmış olan Ekonomist Prof. Dr. Fatih Özatay'a ait.

Özatay geçtiğimiz aylarda Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu'nun başlattığı 'cari fazla' söylemi sonrasında 'Hadi İyisiniz: Yakında Cari Fazla Vereceğiz' başlıklı  yaptığı değerlendirmede şunları yazıyor:

Kur artışının cari işlemler üzerine tek etkisi ihracat ile olmuyor elbette. İthalat da önemli. Kurun artması açık ki ithalatı pahalılaştırıyor. Peki, bu durumda ithalatımız belirgin biçimde düşer ve cari açık azalır mı?

...

Ne yazık ki mevcut koşullarda cari işlemler fazlası vermeyi amaçlayan bir para politikası uygulamak Türkiye’nin ekonomik sorunlarını ağırlaştırmakla eş anlamlı. Yine aynı dilek: Umarım yanılıyorumdur.

‘Cari fazla verdiğimiz yıllar kriz yılları’

Cari açığın düşüp düşmeyeceği konusunda Prof. Dr. Refet Gürkaynak, 1990’lı yıllardan örnek vererek şunları söylüyor: 

“Dışarıdan aldığımız borç miktarı cari açığımızı oluşturuyor. 1990’lı yıllardaki cari açık milli gelirin yüzde 4’üne hiç gelmedi. Cari fazla verdiğimiz yıllar da 1994, 1999, 2001, 2019 yılları. Bunların hepsi kriz ya da kriz ertesi yıllar. Şimdi yeniden vereceğiz. Bu şu demek, Türkiye ekonomisi ne zaman kriz yaşasa cari fazla veriyor. Kriz yaşadığımız için bir şey alacak halimiz kalmıyor, borç da alamıyoruz, borç alamadığımız için borç ödüyoruz. O borç ödeme hali de cari fazlaya dönüşüyor. Cari fazla verir miyiz, veririz ama iyi bir şey değil bu. Türkiye’de kur bu hızla devam ederse gerçekten takatimiz olmadığı için cari fazla veririz. Bu şekilde daimi olarak cari açığı düzeltmek söz konusu değil.”

Sürdürülebilir cari fazla mümkün değil!

Ekonomist Mahfi Eğilmez Çin Modeli'ni incelerken cari açığa şu şekilde değiniyor:

Bu tablo Çin’in ekonomik açıdan bizden çok daha iyi bir yerde olduğunu ortaya koyuyor. 2020 sonu itibarıyla Türkiye’nin Çin’den iyi olduğu alan kamu borç yüküdür. Çin’in yatırımlarının GSYH’sine oranı bizim yatırımlarımızın iki katına yakın durumda. Benzer bir durum tasarruf oranlarında da görülüyor. Çin’in tasarrufları yatırımlarından fazla olduğu için cari fazla veriyor. Türkiye’nin tasarrufları yatırımlarının altında olduğu için cari açık veriyor. Çin’i model almayı düşünüyorsak önce tasarrufları artırmamız gerekir. Tasarrufları artıracak unsur reel faizdir. Çin’de güncel enflasyon yüzde 2,3 iken Çin Merkez Bankası’nın faizi yüzde 3,9. Türkiye’de ise güncel enflasyon yüzde 21,31 olduğu halde TCMB’nin uyguladığı faiz yüzde 15. Bu durumda Türkiye’de tasarrufların artırılması ve sürdürülebilir cari fazla verilmesi mümkün bulunmuyor.

2003-2013 arasında cari açıklar kabardı

Akademisyen-Yazar Prof. Dr. Hayri Kozanoğlu ise Cumhuriyet'e verdiği bir röportajda kurdaki artışı ve ekonomik durumu anlatırken, cari açık için 2001 krizi sonrası başlayan ekonomik modellemeden yola çıkıyor. O günden bu yana uygulanan politikalara değinerek Kozanoğlu şunları söylüyor:  

Nitekim sözünü ettiğimiz dönemde faizler göreceli düşük seyrederken, yoğun sermaye girişleri sonucu TL de değerli kaldı. Böylelikle enflasyonun düşürülmesi, aynı zamanda kredi genişlemesiyle tatminkar büyüme hızlarının sağlanması gerçekleşti.

Ne var ki bu süreçte cari açıklar kabardı. 2003-2013 arası dönemde 404 milyar dolarlık cari açık ortaya çıktı. Bunun anlamı dış tasarruflarla yatırımları hızlandırmak, aynı zamanda yurtdışına yükümlülüklerin artmasıdır. 2002’de 130 milyar dolar olan dış borçlar, 2013’te 395 milyar dolara çıktı, bugün ise 446 milyar dolar düzeyinde bulunuyor. Tüpraş, Ereğli, Petkim gibi stratejik kamu işletmeleri özelleştirildi. 61.2 milyar doların girdiği 2006-2008 arası başta gelmek üzere doğrudan yabancı sermaye yatırımları 167.5 milyar doları buldu.

"Yaman çelişki"

Cari İşlemler Hesabı'nın açıklanmasının ardından Dünya Yazarı Alaattin Aktaş şunları yazdı:

Türkiye ekimde aylık bazda şimdiye kadarki en yüksek ikinci cari fazlayı verdi; ama ne yaman çelişki ki bu fazlanın açıklandığı saatlerde TL değer kaybı rekoru kırıyordu.

Yeni Ekonomik Model Gerekçeleri - Getirileri

Cumhurbaşkanlığı Ekonomi Danışmanı Cemil Ertem tarafından hazırlanıp “Yeni Ekonomik Model Gerekçeleri –Getirileri” başlıklı sunumu yapılan raporda 'Yeni Ekonomik Modelin' temel amaçları şu şekilde anlatılıyor: 

Kur avantajı ve yatırımların artmasıyla ihracatın arttırılması ve cari fazla ile dış borca bağımlılığın sonlandırılması amaçlanmaktadır.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir...

Merkez Bankası 1 Taşla 5 Kuş Vurabilir mi?
Financial Times'dan Analiz: 'Türk Lirası Gençleri Beyin Göçüne Zorluyor'
Merkez Bankası Rezervlerini Açıkladı
Mainz Borcunu Nasıl Ödedi? Uğur Şahin ve Özlem Türeci, Bir Şehrin Kaderini Değiştirdi
Washington Post’tan Çarpıcı Analiz: Türk Ekonomisi Seçime Kadar Dayanır mı?

Popüler İçerikler

Zoru Başardık: Karadağ'a Üç Puan Hediye Eden Milli Takım'a Gelen Tepkiler
Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
Göç İdaresi Başkanlığı Duyurdu: Türkiye'deki Suriyeli Sayısı Açıklandı
YORUMLAR
28.12.2021

Reis'in yaptığı ve uyguladığı herşey yanlış... .... Herşeyi yalan dolan.... .... 😠😡🤪

28.12.2021

2013 yılında IMF’ye olan borcu kapatıp, Erdoğan televizyonda “neden biriktirecekmişiz, o zaman IMF’nin dediklerini yapmış oluruz yine. İstediğimiz yatırımı yapmakta özgürüz” dediği noktada biz bittik. O döneme kadar salladıkları Ecevit ve Kemal Derviş ekonomi politikalarını izleyerek ülkeyi ekonomik olarak rahatlatma şansları varken yandaşı zengin etme telaşına düştüler. Cengiz holding ve diğerlerinin ortaya çıkışı da zaten bu döneme denk gelir. Aslında ellerinde iyi bir fırsat vardı ama gelinen nokta bu oldu. Aslında bize yazık oldu.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ