Kızlarından biri kanserden ölmüş, eşi trafik kazasında…
Şimdi 40 yaşındaki kızıyla birlikte oturuyor. Onun da başından geçen büyük bir yangın var, evleri yanmış, yüzü ve tüm vücudu yanık… Kolunda yangından kaynaklı sakatlık var, çalışamıyor, zaten dışarı çıkmak da istemiyor. 12 yaşındaymış yangın olduğunda, sonra okumamış, herkes soruyormuş, bıkmış anlatmaktan…
4 metrekare bir oda, 3.5 metrekare de banyo ve mutfağın toplamı… Toplamda 7.5 metrekarelik bir ev burası.
İki çekyat var, birinin üstündeki örtü eprimiş, oturunca bir tarafı kalkıyor, bazası kırılmış…
Diğeri biraz daha sağlam…
Yanında iki yorgan… İki yastık açıkta duruyor… Komşular bir masa vermiş, üstündeki örtüyle biraz olsun kapatmışlar eskiliğini…
Tuvalet, mutfak aynı yerde…
Buzdolabında birkaç tavuk parçası, biraz peynir ve yoğurt. Her şey dokunuyor babaya. Göbeğini açıp gösteriyor, kabarmış, ne yese dokunuyor, alerjisi var, tavuk haşlaması ve bazı sebzeler iyi geliyor. Emekli maaşı, 1500 lira ev kirasıyla, işte eve giren birkaç parça erzağa gidiyor.
Kızı 'Ne bulursam onu yiyorum' diyor, bazen ekmek, bazen peynir. Çoğunlukla aç yatıyorlar, çayı ekmeğe banıp yiyorlar bazen de…
Geçenlerde caminin bahçesinde arkadaşları kokoreç yiyormuş, ona da sormuşlar 'Yer misin' diye…
'Nasıl yiyeyim' diyor. Arkadaşlarına söylememiş, utanmış, 'Yok ben simit yiyeceğim' deyivermiş. E nasıl yesin, kokoreç 75 lira, simit 10 lira… Bunları anlatırken gözünden yaş eksik olmuyor ama diyor 'Buna da şükür, buna da şükür…'
ah birde üniversite arkadaşlarini görsek
2 selam versen milyonluk evdeydin şimdiye.
şükürcülük ve kadercilik bu memleketin ve ortadoğunun en büyük düşmanıdır!