Taner Kuruca Sözcü gazetesi yazarı Saygı Öztürk'e konuştu. Öztürk, konuşmaları 'Onu bir de “yalan makinesi”ne bağlasalar' başlıklı köşesine taşıdı.
Soma Kömür İşletmesi, Enerji Bakanı Taner Yıldız ile Çalışma Bakanı Faruk Çelik'e bağlı kurumların denetimlerinden hep tam not almış. Tam not alan maden ocağında 301 kişi hayatını kaybediyorsa, denetimlerde çok sayıda noksanlık belirlenen diğer ocaklarda çalışanları kim bilir nasıl bir tehlike bekliyor. İki bakan bu yönüyle gerçekleri söylememiş oluyor.
Somada, hayatını kaybeden maden işçisi sayısının 301'in çok üzerinde olduğu yaygın bir biçimde söyleniyor. Ancak bunlar doğru değil. Hangi eş, hangi ana-baba çocuğu madende olacak da, onun için feryat etmeyecek, Onu bulun diye yetkililere başvurmayacak.
Marketteki o anları anlattı
Başbakan tarafından markette tokatlandığı öne sürülen Taner Kuruca, üç günde birbiriyle çelişkili üç açıklama yaptı. Önce Başbakan istem dışı hareketle bana tokat vurdu dedi. Sonra Tokat mahiyetinde bir dokunuş oldu dedi. Son açıklamasında ise Vurmadı, korumalardan beni korudu dedi. İşte gazetecilik bu yüzden zor. Kişi bir öyle, bir böyle konuşursa ne yapsın gazeteci?
Taner Kurucanın ailesi Manisada yaşıyor. Babası, şeker hastalığı nedeniyle şu günlerde hastanede yatıyor. Kurucan, Soma Kömür İşletmesine bağlı Işıklar Kömür Ocağının yer üstündeki kömür ayıklama tesisinde 4 yıldır görevli Üç kardeşinden biri ecza deposunda, diğeri eczanede çalışıyor, diğeri ise işsiz.
Dün Taner'e telefonla ulaştım. Üç günde birbiriyle çelişen açıklamaların nedenini sordum. Onun da canı sıkılmış. Çevresinden niçin böyle farklı konuştuğu konusunda eleştiriler gelmiş. Ne olursa olsun gerçeği söyleyeceğini ifade etti. Ona göre gerçek durum şöyle:
Başbakan bana tokat attı. Korumalar dövdü. Ailemi korumak adına, onların başlarına bir şey gelmemesi için farklı konuştum.
O zaman siz daha da şaşırıyorsunuz. Çünkü şu an söylediklerini, yarın Hayır ben böyle söylemedim diyebileceğini düşünüyorsunuz. Hele sık sık Kayıt yapıyor musunuz? diye sorması da hayli ilginçti. Olay öncesini anlatıyor. Belediye önünden yuhalama seslerinin geldiğini, o an belediyenin protesto edildiğini sandığını belirtiyor. Madenci arkadaşlarının ölümünün kendisini çok etkilediğini kaydediyor. O gün soda almak için markete gittiğini belirtiyor. Devam ediyor anlatmaya:
İlk tokat Başbakan'dan
Marketin önüne çıkınca öfkeli bir kalabalık vardı. Kapının içinde hızlı içeriye giriş oldu. Benim niyetim oradan uzaklaşmaktı. Gösterici değildim. Kalabalıkta iteklendim. Başbakanla karşı karşıya gelmemle birlikte herkes üzerime yumuldu.
Olan oldu. Bana ilk tokadı vuran maalesef Başbakan oldu. Evet, ben o tokadı yedim. Korumalar da darp ettiler. Sporcu olduğum için daha fazla darbe almamak için kendimi kilitledim. Darbe esnasında kimin ne dediğini hatırlamıyorum bile. Amacım dövüşmek değil, kendimi korumaya çalışmaktı. Bir an boşluk bulunca kaçmaya başladım. Kaçmasam daha kötü şeyler olacaktı. Kaçarken telefonumu düşürdüm, daha sonra gidip kasiyerden telefonumu aldım.
Açıkçası meydana gelen olaydan sonra korktum. Geleceğinizi, ailenizi, kardeşlerinizi düşünmek zorundasınız. Onların başına bir şey gelmesini istemiyorsunuz. Açıkçası kendimi onlar için feda ettim. Ben sözlerimi değiştirmem için kimseden para-pul almadım. Kendim ya da ailem adına kimseden maddi bir talepte bulunmadım. Yaşadığım olay beni o kadar etkiledi ki, o günden sonra işyerine gitmedim. 4 yıldır çalıştığım yere artık gitmek de istemiyorum.
AKPliler bana dedi ki
İnsanların suratıma tüküreceği aklımdan geçiyor. Soma'dan Manisa'ya geldiğimde bazıları beni Başbakana küfretmişsin diye eleştirdi. İsim vermeyeceğim ama Manisa'da AKPli bazı kişiler, bana Başbakan malzeme yapılmak isteniyor, Türkiye zor günler geçiriyor. Bu konuda en azından sizin, ailenizin geleceği etkilenmemeli. Bu olay sizin için damga olur deyip aba altından sopa gösterdiler. Herkes şunu bilsin ki ben sıradan, mazlum bir vatandaşım.
Taner Kurucana, söylediklerini özetliyor, bunlardan yanlış anladığımın olup olmadığını belirtip, Bu konuşmalarımızı da yarın hayır böyle bir şey demedim diye değiştirir misin? diye soruyorum. Hayır, bunu değiştirmem diyor ve şunları ekliyor:
Şunu da söylüyorum: İlk tokadı Başbakan'dan yedim. Ardından korumaların tekmeleri, yumrukları geldi. Bana öyle bir saldırdılar ki sanki Yunan, İngiliz askerine saldırıyorlar gibi saldırıya uğradım. Eğer bugüne kadar açık bir biçimde konuşamıyorsam bunu bir şeyleri korumak adına yaptım. Yalnız bırakılıyorum. Bana kimse korkma yanındayız demiyor, sadece herkes malzeme arıyor.
Eğer Taner Kuruca, bu söyledikleri için de Ben öyle bir şey söylemedim derse, gerçeğin tam olarak ortaya çıkarılması için yalan makinesine bağlanmasından başka çare yok demektir. Aslında yalan makinesine bağlanması gereken çok insan var ülkemizde.
DHA | Sözcü