Erdoğan, 'Bu Kardeşinize Yetkiyi Verin' Diyeli 5 Yıl Oldu: Sistem Değişikliğinin Türkiye'ye Maliyeti Ne?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasa Referandumu öncesinde 'Bu kardeşinize yetkiyi verin, görün' söylemi çok öne çıkmıştı. Sonrasında ise özellikle  faiz indirimleri ve kur atakları dönemlerinde bu sözün devamı olan 'Bu faizle şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz' kısmı çokça gündeme gelmişti. 

Peki referandum oldu, sistem değişti. Türkiye ekonomisinde 5 yılda neler değişti?

Türkiye’nin Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’ne 16 Nisan 2017'de yapılan referandum sonrası anayasa değişikliği tamamlanarak 9 Temmuz 2018’de geçti. Bu değişikliğin temeli olan Anayasa Referandumu’nun üzerinden beş yıl geçti.

Yeni sistem, 16 Nisan 2017’de halkın onayını, iktidarda olan AK Parti'nin referandum öncesi söylemlerinde, mevcut rejimdeki bürokratik engellerin aşılacağı, 'daha hızlı, etkili ve istikrarlı' bir karar alma mekanizması kurulacağı vaatlerinin yanında ekonomik olarak yapısal reformların hayata geçirileceği ve istikrar ortamı oluşacağı ile aldı.

Vaatler ne kadar gerçekleşti?

Sistem değişikliği sonrasında 'istikrar ortamı' ile Türkiye’ye uzun vadeli yatırımların yağacağını yapılacağını savunan iktidar kanadı, referandum kampanyasında 'Kararımız Evet' sloganlı bir kitapçık hazırlamıştı.

Kitapçıktaki 'Hızlı ve etkili icraat' başlıklı bölümde, cumhurbaşkanlığı sisteminin 'Hızlı ve etkili yönetimin, ekonomik büyümenin, refahın ve kalkınmanın garantisi olacağı' ifade ediliyordu. Karar alımlarının, icraatların hızla gerçekleşeceği ve reform yapan etkin bir yönetim modeli oluşacağı, kurumların hızlı çalışmalarının sağlanacağı gibi işleyişlerin hakim olacağı, bürokrasinin azalacağı, büyümenin hızlanacağı, 2023 sonrası hedeflerin ivme kazanacağı belirtiliyordu.

Son açıklanan resmi verilerde ise 2021 yılında milli gelir 802,6 milyar dolar olurken, kişi başına düşen milli gelir ise 9 bin 539 dolar oldu.

DW Türkçe'nin haberine göre, ekonomik veriler bir gerileme olduğuna işaret ederken, 2017’nin ilk çeyreğinde Türkiye’nin milli geliri dolar bazında 840 milyar dolar düzeyindeyken, kişi başı milli gelir 10 bin 600 dolar olarak gerçekleşmişti.

Yabancı yatırımlar sadece tek bir alanda gelişti ki o alan da son günlerde eleştirilerin odağında: Gayrimenkul!

Türkiye’ye doğrudan yabancı yatırımcı girişi 2015 yılında 17 milyar dolar olurken, 2016 yılı sonunda 12,3 milyar dolar olarak açıklandı ki bunun 3,9 milyar dolarını gayrimenkul alımları oluşturdu. 

2021'de ise 14,1 milyar dolarlık yabancı yatırım gerçekleşirken, gayrimenkul yatırımı 5,7 milyar dolar oldu.

Nisan 2017’de yüzde 11,87 olan yıllık enflasyon, TÜİK'in açıkladığı son veriye göre yüzde 61,14 oldu. İşsizlik oranı ise yüzde 10,5’ten 10,7’ye yükseldi.

İktisatçı Prof. Dr. Erinç Yeldan, sistem değişikliğinin bürokrasiyi azaltacağı, yatırımcının önünü açacağı varsayımının ilk etapta rasyonel görünmesine karşın, yeni sistemin tarihsel gelişimde biriken hukukun üstünlüğü, kurumların bağımsızlığı, bağımsız denetim gibi konularda önemini gösterdiğini vurgularken, yargının bağımsız denetimi olmadan alınan kararların yatırımları da olumsuz etkilediğini ekliyor.

Prof. Yeldan'a göre, 'AKP'nin amaçladığı şey ekonomiyi istikrara kavuşturmak, Türkiye halkını esenliğe kavuşturmak, yatırımları, istihdamı, büyümeyi, sürdürülebilir büyümeyi, kalkınmayı sağlamak değildi', ‘denetimden muaf, hesap sorulmasına olanak tanımayan, kendi başına buyruk bir yönetim anlayışı’ydı.

Erinç Yeldan, sistemin nihai amacı için şunları söylüyor:

Bu aşamayı daha iyi anlayabilmek için AKP'nin aslında bir cemaatler ve şirketler koalisyonu olduğunu hatırlamamız gerekiyor. AKP bu koalisyonu bir arada tutabilmek için rant dağıtımı mekanizmalarını devreye sokma arzusu güdüyordu. Bu süreci kolaylaştırmak, hızlandırmak ve yargı denetiminden de uzak tutabilmek için aslında üretmeye değil, rant yaratıp rantı yandaş şirketler ve cemaatler arasında paylaşıma olanak sağlayan bir rejim kurgulamak amacındaydı. Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi dediğimiz olgu aslında bu rant yaratma ve yandaşlarla beraber paylaşma rejiminin adıdır.

Enflasyonun yükselişinde hızlanmayı başlatan faiz indirimleri olurken, düşük faiz politikası Türk Lirasının aşırı değersizleşmesine neden oldu.

Referandum öncesinde dolar kuru 3,68 lira seviyesindeyken, sistem değişikliğinin hemen akabinde 2018 yazında yaşanan kur şoku ilk sinyalleri verdi. Geçen yılın son çeyreğinde ise hızlanan TL'nin değer kaybı şimdilerde 14,6 seviyelerinde bulunuyor. Yine referandum öncesi Türkiye'nin risk primi (CDS) 230 puan seviyelerindeyken, şu dönem 590 puan seviyesinde bulunuyor.

"Bu kardeşinize yetkiyi verin, görün"

Ekonomist Barış Soydan ise yeni sistemin ilk seçimi olan Haziran 2018 öncesinde Erdoğan’ın, 'Bu kardeşinize yetkiyi verin, görün' dediğini hatırlatırken, bu sözün satır arasında ekonominin iktidarın ilk döneminden farklı yönetileceği mesajının görüldüğünü belirtiyor. 

En büyük farklılığın faiz konusunda olacağının işaretlerinin daha önce görüldüğüne dikkat çeken Soydan şunları söylüyor: 

Cumhurbaşkanı Erdoğan Haziran seçimi öncesinde gerek Bloomberg’e verdiği röportajda gerek Londra’da yabancı yatırımcılarla yaptığı toplantıda 'Faiz neden, enflasyon netice' demişti. Başkanlık sisteminde Merkez Bankası’nın politika faizi indirildi.

Referandum öncesinde Nisan 2017’de 54 milyar dolar olan yıllık dış ticaret açığı Şubat 2022'de 59 milyar dolara oldu.

Referandum döneminde son bir yıllık ihracat 153 milyar dolar olurken, Şubat 2022'de ihracat 231 milyar dolar olarak yükseliş gösterse de ithalat 207 milyar dolardan, 290 milyar dolara yükseldi.

Türkiye, sistem değişikliğiyle ivme kazanacağı düşünülen gelişmeden ve özellikle 2023 hedeflerinden oldukça geride bulunurken, 2023 hedeflerinde kişi başı milli gelir 25 bin dolar, ihracat ise 500 milyar dolar olarak bulunuyor.

Prof. Dr. Erinç Yeldan, 'Bu rejim nihayetinde iktisadi aklın sınırlarını zorladığı, piyasanın, bilimin gereklerine ters düştüğü için bugün yüksek enflasyon, döviz kurunda büyük kayıplar ve iktisadi olarak temelleri sarsılmış bir ekonomi anlamına geldi' derken, yeni sistemde Cumhurbaşkanı kararnameler ve kararlar yoluyla Meclis’ten daha güçlü konumda bulunuyor.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, 10 Temmuz 2018'de ilk kabinesini kurmuştu. Kabinede bugüne kadar 8 bakan değişirken, bunların 6'sı ekonomi yönetimindeydi.

Hazine ve Maliye Bakanlığı ilk kabinede Berat Albayrak'a verilirken, Instagram yoluyla ve farklı bir metinle görevinden affını istemesi sonrası yerine Lütfi Elvan atandı ama o da affını istedi. 

Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli de af isteyenler arasında yer aldı. Görevden alınanlar ise ismi birçok iddiaya karışan Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan, başta olmak üzere, Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan oldu. 

Bu dönemde üç Merkez Bankası Başkanı ise Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle görevden alındı.

Soydan'a göre bakanların profili düştü!

Merkez Bankası başkan değişimlerini yorumlayan Barış Soydan, önceki dönemde bakanlık yapan Ali Babacan, Mehmet Şimşek gibi 'görece' bağımsız kararlar alan ekonomiden sorumlu bakanların yerlerini önce Erdoğan’ın ailesinden birine, ardında da 'düşük profilli' bakanlara bıraktığını belirtiyor. Soydan, bunu şöyle açıklıyor:

Yani özetle ekonomi de başkana bağlandı. Sonuç? Başkanlık sisteminin bilançosu: Enflasyon patladı, son 20 yılın zirvesine çıktı, dolar 15 TL’ye yükseldi, kişi başına gelir 8 bin dolarlara indi, yabancı yatırımcı Türkiye’den kaçtı.

Sistem değişikliği sonrasında pek çok kurumda da birçok değişiklik oldu.

Özellikle bir tanesi çok ilgi çekti: TÜİK! Açıkladığı verilerin güvenilirliği halk ve ekonomistler tarafından sürekli tartışmalı olan, Türkiye İstatistik Kurumu’nda (TÜİK) son bir yılda üç kez başkan değişikliği yaşandı.

Yeldan, süreci bürokratların görevlerini yapamadığı ve yapılan yanlışların bürokratların üzerine yıkıldığı şeklinde özetlerken, Türkiye’de yapısal reformların uzun süredir dile getirildiğine vurgu yaparak şunları söylüyor: 

Her defasında sanki yeniden, yeni bir ekonomi programı, yeni bir Türkiye, enflasyonla mücadelede yeni tasarımlar, büyümede yeni bir model savları ile aslında bu bir propaganda malzemesi olarak arka plandaki rant kurgusu göz ardına çekilmeye çalışıldı.

Sistem değişikliğinin Türkiye'ye maliyeti ne oldu?

Yeldan’a göre sistem değişikliğinin Türkiye'uye şu güne kadar olan maliyeti, 'ne yazık ki Türkiye'de istikrarın sarsılması, bürokrasi ile ekonominin tahribi ve bütün bunların sonucu olarak da hiperenflasyona doğru giden bir yapısal nitelikli enflasyon ile karşı karşıya kalınması' oldu.

Barış Soydan Türkiye’nin hedefinin ilk 10 ekonomi arasına girmekken, şu anda en büyük 20 ekonominin arasından çıkmak üzere olduğuna işaret ederek, 'Yeni sistem Türkiye ekonomisi için büyük bir başarısızlık oldu. Deney başarısızlıkla sonuçlandı. Referandumda evet oyu verenlerin hayali herhalde bu değildi' diyor.

Popüler İçerikler

Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?
Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
YORUMLAR
Pasif Kullanıcı
20.04.2022

Verdin yetkiyi , aldın etkiyi ;)

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ