Erdal Kızılçay'ın öyküsü, imkansızlıklar ile başlayan hayatın yetenek ile başka şekilde yönlenmesinin en güzel örneklerinden biri olarak gösterilebilir. Prodüktör, stüdyo müzisyeni, bas gitarist, udi... Bunlar ona verilebilecek sıfatlardan sadece birkaçı. Aynı topraklarda doğduğumuz için gururlanabileceğimiz sınırlı sayıda sanatçıdan biri olan Erdal Kızılçay'ın hayatına bir göz atıyoruz.
1950'de İstanbul Kasımpaşa'da dünyaya geldi. Babasını çok erken kaybetti. Annesi de amansız bir hastalığın pençesindeydi. Bu sebepten bir yetiştirme yurdunda büyüdü.
Henüz yedi yaşındayken müzik öğretmeninin bozuk kemanını tamir edip, 'Üsküdar'a Gider İken' çalınca, yeteneği ilk defa açığa çıkmış oldu.
İlkokulun ardından abisinin yardımı ve zoruyla konservatuara girdi. O dönem abisi de konservatuarda okuyordu ve şu an bir viyolonselci olarak hayatına devam ediyor. Yeğeni Dünya Kızılçay da Sıla'nın vokalistliğini yapıyor.
Konservatuardan mezun olur olmaz kendisini Avrupa'da buldu ve bazı orkestralar ile turnelerde yer aldı. 70'lerin başında Türkiye'ye geri dönerek efsanevi İstanbul Gelişim Orkestrası'nda çaldı. Dönemin eşsiz pop müzik albümlerine imza attı. 1977'de İsviçre'ye yerleşerek, ülkenin en prestijli müzik okulu Swiss Jazz School'u bitirdi. Burada kendi stüdyosunu kurdu.
1996 yılında yayımlanan ilk ve tek solo albümüne annesinin adı Fahrünisa'yı verdi. Albümü buradan dinleyebilirsiniz: Erdal Kızılçay - Fahrünnisa
Erdal Kızılçay; keman, viyola, piyano, ud, trombon, trompet, flüt, saksofon gibi enstrümanları stüdyo müzisyeni olabilecek kadar üst seviyede çalıyor.
The Royal Philarmonie Plays Sezen Aksu konserinden fotoğraf koymanıza rağmen bahsetmemeniz eksiklik olmuş çünkü bu projede çok önemli bir görev almıştır Erdal Kızılçay
Gizli Kullanici ayaklarinda gezen zavalli. Sana söylüyorum, eger Götün yiyiyorsa, gel sende bunlari yap, benim yaptigim gibi.. O.çocugu ...........
2000 yılında çıkarmış olduğu senfonik Barış Manço albümü çok güzeldir,burada bahsedilmemiş.