The Queen’s Gambit dizisinin popüler olmasıyla birlikte en çok bahsedilen konuların başında, satrançta erkek egemenliği geldi. Kadınların satranç içinde uğradıkları durumlardan bahsedilirken, ünlü kadın satranççı Judith Polgar diziyi izlerken geçmişe gittiğini ve Beth ile kendisini özdeşleştirdiğini hatta Beth’e erkeklerin iyi davrandığını, kendisinin yaşadığının yanında Beth Harmon’un yaşadığının piknik gibi olduğunu da söylemiştir.
Ancak iki karakterin ayrıldıkları kısımlar da söz konusu. Polgar kardeşler psikolog olan babası Lazslo Polgar’ın bir tezinin ürünü olarak bir bakıma laboratuvar içinde büyüdüler. Baba Lazslo Polgar bir “Dahi yetiştirmek” isimli kitapta anlattığı tezini ilk kızı olan Susan Polgar’da deneyerek onu matematik alanında eğitecekti. Ancak bir gün, Susan evde oynarken satranç takımı bulur ve bu oyun ilgisini çeker. Annesi kendisinin bilmediğini, babasının satrancı bildiğini ve kendisine öğretebileceğini söyleyerek satranç macerasını başlatır.
Babası projesini matematik yerine satranca çevirir ve çalışmalara başlar. Kısa süre içinde de sonuçlarını alır. Ailenin diğer kızları da satranç alanında başarıdan başarıya koşarlar. Oysa Beth Harmon, bir projeden çok doğal seçilimin sürecinden geçer. Yetimhanede Hademe olarak çalışan Bay Shaibel’in oynadığı satrançla tanışır. Matematik konusu her iki karakterimizin hayatında da vardır. Bildiğimiz üzere Beth Harmon’un annesi iyi bir matematikçidir. Bir deney yerine Harmon kendisini ait hissedeceği tek dünyanın içine girmek ister. Başka çaresi yoktur gerçek dünyada. Bu açıdan Judith Polgar’dan çok gerçek bir hikayeden beyaz perdeye aktarılan Katwe Kraliçesine (evet yine bir kraliçe ama bu sefer siyahi) daha çok benzemektedir.
Phiona Mutesi ismindeki Uganda’nın bir gecekondu mahallesindeki küçük kız erken yaşta babası ve ablasını kaybeder. Çalışmak zorunda kalır ve okulu bırakır, sonrasında satrançla tanışarak hayatı değişir. “Katwe Kraliçesi” filminin de konusudur.