Annesi Max’e ilk küpü verdiğinde bunu bir eğitim aracı olarak kullanmak istiyordu. Oyun tam da bu noktada tüm işlevlerini yerine getirdi. Max katıldığı oyunlar sayesinde sırasını beklemek, komutları takip etmek gibi birçok becerisini geliştirdi. Oyun onun sosyalleşmesini sağladı. Birçoğumuz bu deneyimi atari salonlarında yaşamışızdır. 1980’lerdeki atari salonları bizleri sadece oyuna çekmiyordu aynı zamanda sosyalleşmemizi sağlıyordu. Gelişen teknolojiyle birlikte dijital platformlar yeni sosyalleşme ortamları olmaya başladı.
Oyunda kaybetmeyi ve kazanmayı yaşayan Max gerçek hayatta da bu duygularla baş etmeyi öğrendi. İşte bu yüzden hepimizin oyun oynamak için farklı sebepleri vardır. Oyun oynarken sınırsız bir olanağa sahip bir dünyaya giriş yaparsınız ve bu bize inanılmaz bir özgürlük sağlar. Bir düşünün bakalım siz en son ne zaman hangi oyunu oynadınız? Peki, bu oyunu neden seviyorsunuz?
Dünya çapında milyonlarca oyuncusu olan 'League Of Legends' oyuncuları bu soruya gerçek hayatta yapamadığımız birçok şeyi yapabilmek bizi çok heyecanlandırıyor yanıtını vermiştir.
Düşünsenize bir gece uyanıyorsunuz ve evinizin koridorunda Pacman ile karşılaşıyorsunuz. “Pixels” filmi bu durumu çok güzel anlatmış. Video oyunlarıyla büyüyen bir neslin çocukları yıllar sonra dünyayı kurtarmak için yeniden oyun oynamak zorunda kalır. Üstelik bu sefer oyun gerçek olmuştur. En zorlu rakipler bir anda aynı takımda yer alırken biri devlet başkanı diğeri teknik servis elemanı olan iki arkadaş dünyayı kurtarmak birlikte savaşır. Oyunda herkes eşitlenir. Oyun cinsiyet ve engel tanımaz. Yaklaşık olarak dünya nüfusunun yarısı kadın yarısı erkek olmasına rağmen neden oyunların birçoğu erkeklere özgüymüş gibi düşünülür? Neden kızlar daha kolay bir rakip olarak algılanır?