“Mahcup görünüyorlardı, beni kucaklamaya geldiler ama golü sanki onlardan çaldık der gibi bakıyorlardı. Ben de onlara bir hırsızı soyanın günahları yüz yıl affolur dedim.” cümleleriyle anlatmış o akıllara kazınan Dünya Kupası çeyrek final maçını Diego Armando Maradona...
1982 yılında Barcelona, Maradona transferini açıkladığında herkes “Dünyanın en iyi futbolcusu, dünyanın en iyi kulüplerinden birine geldi.” diyordu. İspanyollar futbol tarihinin en pahalı transferini yaparak, Diego’yu Arjantin’den getirmenin zaferini yaşıyorlardı. Kağıt üzerinde bu harikulade bir işti ancak Diego’nun özgün ruhu ile İspanyol kulübün köklü kuralları ve oyun kültürü çelişiyordu. O tüm bir takımı yönetmeye talipti; oysa Barcelona hiç de yönetilmeye müsait bir kulüp değildi. Maradona goller atıyor, maçlar kazandırıyor ama günün sonunda mutlu olamıyordu. Tüm bunların sonucu olarak Barcelona iki yılın sonunda Diego’yu satış listesinin sonuna eklemişti.
Napoli Kulübü Başkanı Corrado Ferlaino, başarısız geçen onca yılın ardından takımın ve şehrin havasını değiştirmek için Arjantinli yıldızı nihayet gözüne kestirmişti. Barcelona dünyanın en pahalı transferini gerçekleştirmişken bu transferin ucuza kapanmasını istemiyordu. Napoli Kulübü’nün çok parası yoktu ama işbirlikçi bir ruhu vardı. Tüm şehir, Maradona ismini duyunca Napoli başkanının “paramız yetmiyor” çağrısıyla ayaklanarak Maradona için açılan hesapta on beş günde yeterli para topladı ve Barcelona’nın kapısını bir kez daha çaldı.
Maçı tekrar izlemiş gibi hissettim. :)