Modern dünyadan izole biçimde ya da norm kabul edilen yaşam biçimlerinden farklı yaşamlar sürdüren çok sayıda kabile günümüzde hâlâ dünyanın farklı bölgelerinde mevcut. Gelin, bunlar içinden on tanesinin yaşamlarına bir göz atalım...
Modern dünyadan izole biçimde ya da norm kabul edilen yaşam biçimlerinden farklı yaşamlar sürdüren çok sayıda kabile günümüzde hâlâ dünyanın farklı bölgelerinde mevcut. Gelin, bunlar içinden on tanesinin yaşamlarına bir göz atalım...
İlk kabilemiz adları 'korkusuz' anlamına gelen Aghori kabilesi. Hindistan'ın Uttar Pradesh eyaletinde münzevi bir yaşam süren bu kabile, yamyamlık ritüellerine sahip!
Saldırgan olmayan ve ölü insanları yiyen bu kabile, yamyamlık faaliyetlerinin ruhani ve modern dünya arasındaki bariyerleri yıktığına inanıyor. Ayrıca bunu ilahi aydınlanmaya giden bir yol olarak görüyorlar.
Sık sık mezarlıkların dibinde ikamet eden kabile, kendilerini ölülerin külleriyle kaplayıp kafataslarını takı ve süs niyetine kullanıyor.
Sibirya'daki Chukchi Yarımadası'nda ikamet eden bu kabilenin güncel nüfusu 16 bin.
En zorlu kış koşullarına göğüs geren ve memeli hayvanları avlayarak yaşayan bu kabilenin ürkütücü özelliği ise kendilerini diğer ırklardan üstün görmeleri, hatta 'tek gerçek insanlar' addetmeleri. Şiddet yanlısı oldukları bugüne dek gözlemlenmese de yabancıların varlığına çok açık oldukları söylenemez.
İnandıkları dine göre ise her nesnenin bir ruhu var. Bu ruh barışçıl da olabilir, saldırgan da.
Papua Yeni Gine'de ikamet eden bu halkın üyeleri 'kuru' adlı, nadir görülen bir nörolojik hastalıktan muzdarip. Bu hastalık kontrol edilemez vücut hareketlerinde ve beklenmedik anlarda attıkları kahkahalarda kendini gösteriyor.
Halktan birçok insanı öldüren bu hastalığın kaynağını araştıran bilim insanları ise korkunç bir izahla karşılaşmışlar: Fore halkının gelenekleri içinde cenazelerde merhum insanların organlarını yemek varmış. Bunu tamamen kaybettiklerine ölen sevgileri yüzünden yapan halk, bu sayede cesetlerinin asla çürümeyeceğine inansa da bu az daha onların sonunu getiriyormuş.
Fore halkı günümüzde yamyamlığı bıraktıysa da bu kuru salgını henüz sona ermiş değil.
Suri kabilesi olarak da bilinen bu halk üç farklı etnik grubu kapsıyor: Suri Chai, Timaga ve Suri Baale. Her grup farklı bir dil konuşsa da hepsi Etiyopya'nın güneybatısında yaşıyor.
Surma erkekleri kendilerine eş ararken birbiriyle sopalar eşliğinde dövüştükleri müsabakalar düzenliyor. Bu gelenek de sık sık yaralanmalar ve hatta ölümle sonuçlanıyor.
Surma kadınları ise tüm alt dişlerini aldırıp alt dudaklarını deldiriyor ve buraya devasa kil tabaklar yerleştiriyor. Bu da Surma halkı için evliliği simgeleyen bir estetik türü.
Bu grup savaş stratejileri çok gelişmiş militarist Şayenlerden (bir Kızılderili ulusu) oluşuyor.
Köpek Askerler ilk kez 19. yüzyılda, ABD'deki kolonici işgaline karşı savaşmak isteyen bir kişinin girişimleriyle ortaya çıkmış. Efsaneye göre başta kendisine kulak asan olmamış, ancak kurduğu kampın çevresini köpekler sarınca bu durum insanlara ilham vermiş ve tarafına katılmışlar.
İletişim kurulamayan kabileler içinde belki de en saldırganıyla karşınızdayız!
Hint Okyanusu'ndaki Kuzey Sentinel Adası'nda yaşayan Sentinel kabilesi, dışarıdan gelen herhangi bir ziyareti silahlı saldırıyla karşılıyor.
Avcı toplayıcı kimlikle ilkel bir yaşam sürdüren Sentineller, dış dünyadan kopuk bir şekilde yaşamlarını sürdürüyor.
Bir başka yamyam kitle olan Karibler, Karayip Adaları'nın çeşitli bölgelerinde bugün bile aynı alışkanlıklarını sürdürüyorlar.
Kendilerine ayrıca dünyadaki en eski yamyam kabilelerden biri.
Kariblere adlarını ise Kristof Kolomb vermiş.
Amazon'un derinliklerinde yaşayan Awa kabilesi, toplumdan uzak ve avcı toplayıcı bir yaşam sürdürüyor.
Amazon'da yasadışı biçimde ağaç kesen insanlar yüzünden sürekli kendilerini oklarla savunan ve yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan kabileden günümüzde sadece 600 kişinin kaldığı düşünülüyor.
Yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olan bir diğer kabile olan Mashco piro, Peru'da yaşayan ve henüz dış dünyayla iletişim kurmamış topluluklardan biri.
Günümüzde 800'den az insanı kaldığı düşünülen bu kabilenin geleceği de bölgedeki petrol ve ağaç sanayileri yüzünden tehlike altında.
Kabilenin başlıca hayati kaynağı ise avcılıkla topladıkları kaplumbağa yumurtaları.
Listemizin son kabilesi Tayland açıklarında ikamet ediyor ve her ne kadar Tayland hükümeti kendileriyle iletişim kurmuş olsa da sayıları günümüzde hayli azalmış durumda.
Moken kabilesi ömrünün çoğunu denizde, kendi inşa ettikleri sandallar üzerinde geçiriyor.
Bir zamanlar çok tehlikeli oldukları düşünülse de aslında çok barışçıl bir yaşam sürüyorlar.