Titanik Hakkında Muhtemelen Hiç Duymadığınız İlginç Bilgiler

Tarihin en büyüleyici denizcilik öykülerinden birini keşfetmek üzere geçmişe yaptığımız yolculuğa hoş geldiniz. İhtişam ve trajedi öyküsüyle efsaneleşmiş bir gemi olan Titanik hakkında bilinmeyen gerçekleri derinlemesine inceleyeceğiz. Bu gemiyle alakalı akılda kalmış tüm sorulara cevap vermek ve enkaz çalışmaları sonrası elde edilen veri ve bilgiler için içeriğimizi okumaya başlayalım!

Titanik'in başlangıcıyla başlayalım. O herhangi bir gemi değildi; zamanının lüksünün ve teknolojik ilerlemelerinin timsaliydi.

Titanik bir mühendislik harikasından başka bir şey değildi. Uzunluğu 269,1 metre, genişliği 28,19 metre ve gros tonajı yaklaşık 46.328 ton ile zamanının en büyük gemisiydi. Harland ve Wolff tarafından İrlanda'nın Belfast kentinde inşa edilen Titanik'in yapımında önemli zorluklar yaşanmıştır. Yirminci yüzyılın başlarında böylesine devasa bir yapıyı oluşturmak için gereken insan gücünü ve hassasiyeti hayal edebiliyor musunuz?

Titanik 10 Nisan 1912'de Southampton'dan New York'a gitmek üzere ilk yolculuğuna çıktı. Geminin yola çıkarken neredeyse başka bir yolcu gemisi olan SS City of New York ile çarpıştığını biliyor muydunuz?

Titanik, 14 Nisan 1912'nin kader gecesinde Kuzey Atlantik Okyanusu'nda bir buzdağına çarptı. 'Batmaz' olarak lanse edilen bir geminin böylesine zamansız bir sonla karşılaşması ironik değil mi? Peki son teknoloji ürünü seyir ekipmanlarına sahip olmasına rağmen Titanik ölümcül buzdağından kaçamadı. Buzdağının, sakin ve aysız koşullar nedeniyle neredeyse geminin üzerine gelene kadar görülmediğini biliyor muydunuz?

Bu devasa gemi nasıl battı gelin daha detaylı inceleyelim.

Titanik dizayn edilirken batmaması için denizde olabilecek tüm olasılıklar düşünülmüş ve hemen hemen tüm olasılığa karşı önlem alınmıştı. Mesela gemi aynı boyuttaki başka bir gemiyle kafa kafaya çarpışsa bile batmayacak şekilde dizayn edilmişti. Yine gemi buzdağına tam karşıdan veya tam yandan çarpmayla da batmayacak şekildeydi. Buzdağı gemiye olabilecek en kötü açıdan çarpmıştı ve geminin alt kısmındaki kompartımanlardan 6 tanesini yarıp su almasını sağlamıştı. Hâlbuki bu kompartımanlardan 4 tanesi su almış olsaydı gemi batmayacaktı. Yapılan olasılık hesaplarında bir buzdağının gemiye çarpıp 5 kompartımanı birden yarma ihtimali %1 olarak hesaplanmıştı çünkü böyle bir şey olması için geminin tam da buzdağına çarptığı açıdan çarpması gerekiyordu. Başka bir açıdan çarpılsaydı o kompartımanların 1-2 tanesi su alacak ve gemi kurtulacaktı.

Titanik’in batışıyla alakalı yolcuların ifadeleri incelendi.

Titanik'in batışıyla ilgili yeni ortaya atılan teoriler çok ilginç ve öncekilere göre çok daha mantıklı. Titanik battıktan sonra hayatta kalan yaklaşık 700 yolcudan 200'e yakını önce ABD’de sonra da İngiltere’de tanık olarak ifade verdi. Bu kişilere toplam 50 bin soru soruldu ve verilen tüm cevaplar not alındı. Ve o günden bu güne, bilim insanları bu ifadeleri inceliyor ve geminin batışı ile alakalı bir sonuca varmaya çalışıyor. 

Geminin battığı akşam yolcuların birçoğu daha önce şahit olmadıkları 2 şeye şahit olmuşlardı. Birincisi, tam gece 11:30 civarında gemideki hava sıcaklığı birden bire düşmüş, ikincisi bu sırada yıldızlar o güne kadar hiç olmadığı kadar parlakmış ve çok net bir şekilde görülebiliyormuş. Şimdi bu iki şeye şu şekilde cevap verilebilir: 

  • Buzdağının olduğu bölgeye yaklaşınca havanın soğuması normal. 

  • Işık kirliliğinin olmadığı 1912 tarihinde gökyüzünde, özellikle okyanusun ortasında çok sayıda yıldız görülmesi gayet normal. 

Peki, işin aslı öyle mi acaba? Gelin, buna bakalım şimdi..

İddialara verilen cevaplara Bilim İnsanlarının getirdiği yorumlar;

Ortaya atılan iddialara cevap olarak verilen ‘buzdağına yaklaşınca havanın soğuması durumu’ çok da kabul edilebilir bir şey değil. Çünkü yolcuların ifadelerinde belirttikleri havanın soğuması anlık bir durum. Yani hava yavaş yavaş değil, bir anda 5-6 derecelik bir düşüş gösteriyor ve bu yolcular tarafından net bir şekilde hissediliyor. Bu duruma en güzel açıklamayı da bilim insanları yapıyor. Açıklamaya göre her yıl Grönland’dan koparak okyanusa hem buzdağı hem de soğuk hava taşıyan bir akıntı var: Labrador akıntısı. Titanik'in vurduğu ve batmasına sebep olan buzdağı da yaklaşık 300 gün önce Grönland’dan kopup aylarca süren yolculuk sırasında tam o noktaya gelen buzdağıydı.

Gökyüzündeki yıldızların sebebi ise ışık kirliliğinin az olmasına bağlansa da durum pek de öyle değil aslında. Bunun sebebi de yine Labrador akıntısı diyor bilim insanları.

Şöyle ki; Titanik, Labrador akıntısının yanından geçerken hava sıcaklığı bir anda 5-6 derece düşmüştü ve herkes bunu fark etmişti. Hava sıcaklığının eşit olarak dağılmadığı yerlerde atmosfer bir lens görevi görebiliyor. Örneğin çöllerde alçaktaki havayla yüksekteki hava arasında çokça derece farkı olduğu için hava lens görevi görüyor ve insanlar serap görebiliyorlar. Yine çöllerde bu sebepten dolayı gökyüzündeki yıldızlar normalde olduğundan çok daha net ve parlak olarak görülebiliyor. Yani Titanik’in geçtiği yerde hava sıcaklığı arasında keskin bir fark vardı ve bu da havanın kendisini kocaman bir lens yapmıştı, kırılan ışık yüzünden hem yıldızlar olduğundan çok daha parlak gözükmüştü hem de buzdağı iş işten geçene kadar görülememişti.

Geminin batış nedeni olarak ortaya atılan diğer iddialar;

  • Bu teorinin çıkış noktası, hayatını Titanik’i araştırmaya adamış olan İngiliz bilim insanı Tim Maltin’dir. Bunun haricinde daha birçok teori vardır fakat geçerlilikleri tartışılır. Örneğin, Titanik’in zırhının yeterince güçlü olmadığı da iddialardan birisidir ancak Titanic’in zırhı, tıpkı bir askeri savaş gemisininki kadar güçlüydü. 

  • Gözlemcilerin dürbününün olmadığı ve bu nedenle buzdağını görmedikleri de iddia edilir fakat bu da anlamsızdır çünkü dürbünün amacı uzaktaki bir şeyi görmek değil, çıplak göz ile görülen bir nesneyi daha detaylı olarak incelemektir. 

  • Geminin kaptanının kaza öncesi fazla alkol aldığı ve sarhoş olması nedeniyle kazayı gerçekleştirdiği de dillerdedir fakat kaptanın seyahat boyunca alkol almadığı ve emeklilik öncesi son seferi olduğu açıklanmıştır.

Yaşanan kaybın çok fazla olmasının nedeni;

Titanik’in batması sonucu oluşan can kaybının fazla olmasının sebebi de aslında çok garip. Geminin batmaya başladığı ilk anlarda birçok insan kayıklara binmeyi reddetmiş. Nedeni ise geminin batacak olmasına halen inanamıyor olmaları imiş. Birçok insan okyanusun ortasında ufacık bir kayığa binmektense, gemide kalmayı daha güvenli olarak görmüş. Sonuçta okyanusun ortasındalar, gökyüzünde milyonlarca yıldız var ve küçük bir kayığa binmeyi reddediyorlar. Onları kimse suçlayamaz sanırım.. Bu nedenle birçok kayık ancak yarısına kadar dolmuş ve okyanusun ortasına doğru yol almış.. 

İlerleyen dakikalarda herkes kayıklara binmek için hamle yapsa da azalan kayık sayısı ile beraber artık kayıklara binmek de zor hale gelmiş doğal olarak. Bu da ölü sayısının artmasına neden olmuş.

Kısacası insanlar gerçeğin farkına vardıklarında iş işten geçmişti maalesef..

Bir başka ilginç not ise, normal olarak gemi batmaktayken herkes canının derdindeydi ama görgü tanıklarının anlattığına göre insanların kayıklara atlamak için birbirini ezmesi, erkeklerin kadınlardan önce kayığa binmeye çalışması, sırada kaynak yapma gibi olaylar hemen hemen hiç olmamış. Erkeklerin çoğu kadınlara ve çocuklara verilen önceliğe sonuna kadar saygı göstermiş ve arada 1-2 tane kadın kılığına giren erkek olsa da bu çok nadirmiş. İnsanlar o panik halinde bile birbirini ezmemek için olabildiğince çaba sarf etmiş.

Ölenler sadece alt tabakadan insanlar mıydı?

Gemiden suya indirilen kayıklara çoğunlukla birinci ve ikinci sınıf yolcuların alındığı, üçüncü sınıf yolcuların bilerek bu kayıklara alınmadığı söylenir. Zaten en fazla ölen üçüncü sınıf yolculardan olmuştu ama bunun sebebi özelikle bu kişilerin kayıklara alınmaması değildi. Genelde birinci ve ikinci sınıf yolcular üst katlarda kalıyordu ve güverteye yakındılar. Üçüncü sınıf yolcular güverteye uzak olduklarından güverteye çıktıklarında birinci ve ikinci sınıfların arkasında kaldılar. O kargaşa ortamında kimse sınıf ayrımı yapacak halde değildi ama genelde arkalarda kalan üçüncü sınıf yolcular kendilerine kayıklarda fazla boş yer bulamadılar.

İstatistiklere göre birinci sınıf bileti olan kadınların %97'si kurtuldu, ikinci sınıftaki kadınların %86'si kurtuldu ve üçüncü sınıftaki kadınların %49'u kurtuldu.

Birinci sınıftaki çocukların %86'si kurtuldu (sadece 7 çocuk vardı), ikinci sınıftaki çocukların tamamı kurtuldu ve üçüncü sınıftaki çocukların %31'i kurtuldu. Birinci sınıftaki yetişkin erkeklerin %17'si kurtulurken ikinci sınıfta bu rakam %8, üçüncü sınıfta %13'tu. Toplamda birinci sınıftaki yolcuların %62'si, ikinci sınıftaki yolcuların %43'ü ve üçüncü sınıftaki yolcuların %25'i kurtulurken toplamda gemiye ayak basanların %37'si kurtuldu. Gemideki 9 Türk’ten 3 tanesi kurtuldu ve 6 tanesi hayatını kaybetti. Bu Türklerin biri 1. sınıfta, diğer 8 tanesi 3. sınıfta yolculuk yapıyordu. 

O gece toplamda 1500 kişi hayatını kaybetti..

Başka bir geminin seyir defterinden: Denizin yüzeyi cesetlerle doluydu..

Tim Malt sadece teknik verilerle ilgilenmedi. Rotası Titanik’in battığı yerden geçen Alman gemilerinin seyir defterlerine de ulaştı. Bir tanesi Titanik’in battığı yerden 4-5 gün sonra geçmişti ve seyir notlarında denizin yüzeyine çıkan onlarca cesetten bahsediliyordu. Hatta bu cesetlerden biri bebeğine sıkı sıkıya sarılmış bir anneye aitti. O sırada geminin kaptanı Titanik kazası hakkında pek bilgi sahibi olmadığı için bu cesetlerin nereden geldiğini merak etmekteydi ve bu da notlara geçilmişti.

Titanik’i inşa eden şirketin ihmali var mı?

Titanik battıktan sonra gözler direkt olarak bu gemiyi inşa eden White Star Line şirketine döndü. Fakat yapılan araştırmalarda bu şirketin, geminin yapımı aşamasında hiçbir masraftan kaçınmadığı hatta birçok kez gereksiz olarak nitelendirilen güçlendirme çalışmaları yaptığı ortaya çıktı. Filmden de hatırlanacağı üzere White Star Line şirketi bu gemiyi sadece para kaynağı değil aynı zamanda gurur meselesi olarak görüyordu. 

Gemi, buzdağına çarptığında, geminin büyüklüğü ve kalitesinden dolayı ilk başlarda hiçbir yolcu bu çarpmayı hissetmedi. Sadece birkaç saniyelik bir titreme oldu ve yolcular, geminin ani bir hızlanma ya da hız azaltma yaptığını düşündüler. 

Gemi çarpma anına kadar son sürat yol almasına rağmen, güverteye çıkanlar haricinde kimse en ufak bir sallanma ya da rahatsızlık duymuyordu. Adeta bir binanın içinde yolculuk eder gibilerdi. 

Bu nedenlerden dolayı, yaşanan ölümlerden şirketi mesul tutmak da pek doğru bir tavır olmayacaktır..

Geminin enkazının bulunması...

O yılların getirdiği teknolojik yetersizlikler nedeniyle yapılan birçok enkaz bulma çalışması başarısızlıkla sonuçlanmıştı. 1 Eylül 1985’e kadar yeri keşfedilemeyen enkaz, bu tarihte Dr. Robert Ballard liderliğindeki bir ekipçe bulundu ve tüm dünya Titanic faciasını bir kez daha hatırladı. 

Araştırmacılar, sonar sistem ve robotlar kullanarak Titanik batığının ilk kez kapsamlı bir haritasını çıkardı. Deniz tabanında 5 kilometreye 8 kilometrelik bir alanda yayılmış gemi parçalarının ve yüzlerce eşyanın yerini gösteren harita, aynı zamanda asla batmayacağı düşünülen Titanik’in 100 yıl önce ilk yolculuğunda bir buz kitlesine çarparak parçalandığı gece neler olduğuna dair de yeni veriler sundu. 

Bu araştırma boyunca Ballard ve ekibi 3 bin 657 metre derinde yatan Titanik’in ilk fotoğraflarını çekmeyi başardılar. Bu fotoğraflar 1997’de çekilen 11 Oscarlı film için kaynak oluşturmuşlardı.

İşte Titanik gemisinden geriye kalan görüntüler...

Bu içerikler de ilginizi çekebilir

Titanic’in Enkazına Turist Taşıyan Denizaltı Atlantik Okyanusu’nda Kayboldu
Dünya'nın Sonu Geldiğinde Yaşam Nasıl Sona Erecek?
Hikayesi Filmlere Konu Olan Ünlü Yolcu Gemisi 'Titanic' Hakkında Daha Önce Hiçbir Yerde Duymadığınız 23 Gerçek

Popüler İçerikler

Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman
Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt